Ecevit, “Toprak isleyenin su kullananin” demisti. Ancak bugün görüldü ki su devletindir. Suyun sahibi kullanan degil, suyu satandir. Sularin kullanana satilmasini da Dünya Bankasi önermis, hükümet de bu görüsü benimsemistir. Zaten hükümetin özellestirme felsefesi de para getirecek her seyi satmak, her seyi pazarlamaktir.
Görülüyor ki Amerika’nin FAYDACI hizmet anlayisi bizim Amerikancilara da cazip gelmistir. Sular para getirecekse, seker fabrikalari, limanlar, yollarpara getirecekse satilmalidir. Satilanlari kim alirsa alsin önemli degildir. Önemli olan elden çikarmak, bedeli, borç faizlerine toka etmektir. Hükümet borçlarin faizleri için saniyede milyonlar ödemektedir. Bütçenin yaridan fazlasi borç ve faizlerin ödenmesine gitmektedir. Bu yüzden hükümet yatirim yapmamakta, issiz is bulamamaktadir. Buna bagli olarak Devletin As Kazanlari’ndan yemek yiyenlerin sayilari giderek artmaktadir. Tabii devletin de vasfi degismekte, “Sadaka Devlet” hüviyetine girmektedir.
Yetkililer, özellikle Ziraat Odalari baskanlari sularin satilmasinin, baraj ve göletleri, sulama tesislerini özel sirketlerin yapmalarinin son derece sakincali oldugunu söylemekte, hükümetin bu yanlistan dönmesi istenmektedir. Çünkü olay, çiftçiye, köylüye büyük bir darbe olacak niteliktedir.
Içme Sularindan sonra tarimsal alanlardaki sularin da özellestirilmesi hükümetin baska seyleri de özellestirecegi sinyalini vermektedir Peki hersey satildiktan sonra ne olacaktir? Devletin borçlari bitecek midir? Hükümet borç almaktan vazgeçecek midir? Hayir. Borçsuz yapamayacagiz bir sürece girmis bulunuyoruz.
Ne borçlar bitecektir ne de borç almaktan vazgeçilecektir. Zira bu ülkenin geliri bu ülkenin harcamalarina yetmemektedir. Cumhuriyeti kuranlar gelir ile gideri denklestirmeyi basarmislardir. Fakat 1950’den sonra iktidar olanlar Osmanli Sultanlari gibi borç almadan yapamamislardir. Bugün itibariyle devletin iç ve dis borç miktari (stoku) 500 milyar dolari geçmistir. Borçla yasamak, borçla kalkinmak, bir seyler yapmak ne kadar saglikli, ne kadar ekonomiktir onu sizin takdirinize birakiyorum. Ancak su bir gerçektir ki Osmanli devleti borçlarini ödeyemedigi için gelir kaynaklarini kaybeti. Borç, gelirle ödenirse ekonomiktir. Borç borçla ödendigi takdirde zarardir. Bu ekonominin en basit kuralidir.
Atalarimiz “Su Nimettir” demisler, bizi yönetenler de “Su Paradir” diyerek suyu paraya çevirmislerdir. Artik su akacak Türk bakacak diye bir sey olmayacaktir. Çünkü su parasal deger kazanmistir. Su, deger kazanmaya devam edecektir. Su, gelecekte savas nedeni olacaktir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol