Rahmetli Ismet Inönü’ye yabanci gazeteciler sormuslardi: Türkiye’de demokrasi ne zaman yerlesecek? O da demistiki, ’’Ne zaman halk memleket sorunlarini kahvehanelerde konusup tartismaya baslayacak o zaman yerlesmis olacak’’ demisti. Ismet Pasa bunu 1950’li yillarda, kendisi Muhalefet Lideri oldugu zaman söylemisti. Aradan yaklasik elli yildan fazla geçmis bulunmaktadir.. Ülkeyi yönetenler hâlâ demokrasiden, demokrasinin korunmasindan, onun lüzumundan söz etmektedirler. O kadar ki bu yüzden halki unutmuslardi. “Demokrasiyi içimize sindirmektense, baskalari istiyor diye demokratik, sosyal, hak ve hukuk devleti olmayi benimsemislerdir. Tam laik olmaktansa, laik gibi görünmeyi tercih etmislerdir.” Galiba biz takiyye yaptik, ne istedigimizi bilmedik.
Eskisehir Osmangazi Üniversitesi ögretim üyelerinden Prof. Dr. Muammer Kaya 1990-2004 yillari arasinda siyasilerin ne söylediklerini basin arsivlerini inceleyerek binlerce, yüzbinlerce haberi gözden geçirmis ve su sonuca varmistir ki bu 14 yillik süreçte sadece KONUSMUSUZ “NE DEMISLER, NE YAPMISLAR” üzerinden ortaya çikan Türkiye tablosu “Laf Edebiyati’’ ile halki uyutmusuz. Ülkeyi oyalamisiz. Bugün geldigimiz noktada KURTARICI ariyoruz. Biri, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi bir ÖNDER çiksin da bizi tekrar kurtarsin diye bekliyor.
Bu 14 yillik geçen zamanda zamanda ülkeyi yönetenler, anli sanli Politikacilar, Opartonistler, makyavanistler, Takkiyyeciler, Dün dündür bugün baska gündür, “Sehirlerde ne varsa köyde de o olacak.’’ ’’Benim emurum isini bilir.Rüsvetin belgesimi olur? Ben zenginleri severim fakirler Allahin Ipi’ne sarisin. Ben zenginleri severim, denmis. Herkese is ve as demisler ancak açlar da, issizlerde artmis. Adil Paylasim denmis ancak Gelir Dagilmi daha da bozulmus. Kayirma, kadrolasma olmayacak denmis yandaslar devletin çatisi altinda toplanmistir.
Arastimada su hususa da dikkat edilmistir. Türkiye’yi yönetenler YAPTIK demekten çok YAPACAÄzIZ demislerdir. Fakat onu da yapmamislardir. Ülkenin temel sorunlari ortada kalmistir. Mesela Gecekondular tapuya baglanmistir. Bankalardan hortumlanan (faizleri ile birlikte) 96 milyar dolar halkin cebinden çikmistir. Cezaevleri tekrar dolmustur. Çetelesme, isleme egilimi artmistir. Rüsvet, gasp, devleti dolandirmalar çogalmistir. Yani Türkiye bozularak bir degisim sürecine girmistir ve gidisat bir türlü de önlenemez olmustur. Asil en önemlisi tüketim artmis buna karsilik üretim düsmüstür. Devletin, halkin borçlari astronomik rakamlara ulasmistir.
Peki bu nereye dogru bir gidistir? Yediden yetmise herkes “Durum Iyi Degil” diyor ancak çare tükenmis görünüyor. Yozlasma, çürüme, kokusma adeta seyrediliyor. Herkes birbirini ayakta uyutuyor. Yapiliyormus gibi görünenler, yapilacagi söylenenler ortalikta bulunmuyor. Buna bir örnek olmak üzere devletin geçmiste besbin yerde temelini attigi, insaatina baslattigi tesislerin çogu 20-25 yildan beri bitirilememis, atil durumda kalmistir. Bunlar için devletin 150 milyar dolar harcadigi söylenmektedir. Her tesisin temelinin atilmasi sirasinda söylendigi gibi, bu tesisler için de övgüler, yapacagi hizmetler, nurlu ufuklara bir yenisi daha eklendigi mutlaka söylenmistir.
Biz niye böyleyiz? Galiba kendimizi aldatiyoruz. kalkiniyor gibi görünüyoruz fakat aslinda geri kalmisligimiz her tarafta kendini belli ediyor. Ancak toparlanmamiz gerektigi hususunda herkes ayni fikirde, görüste birlesmektedir. Demek ki herkesin birlestigi noktadan bir hareket bekleniyor.
Bekleyelim görelim, Mevla Neyler, Neylerse Güzel Eyler.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol