SÖVDÜ! KOYNUNDA ÖLDÜ!

Gürültülü yasadi, sessizce öldü Mehmet Gül.

Hem de nerde? Ömür boyu sövdügü yerde.

Demek ki Azrail'in gitmedigi yer yok.

Öyleyse,  ulu orta söverken bile tedbiri elden birakmamak gerekiyor demek ki.

Bir dönemdi sanirim millet vekilligi. O, bir dönemin içinde hayli sakin, hayli aklibasinda bir vekillik etti gibime geliyor, animsadigim kadariyla.

Ve o bir dönemlik vekilligi süresince yine en büyük maceralarindan birini, yine ömür boyu söverek geldigi bir kesimin adamiyla yasadi. Eski DISK Genel Baskani Ridvan Budak'la…

Yine ömür boyu sövdügü Havana'ya…

Ömür boyu sövdügü adamin memleketine gitti. "Küba" denilince her halde bedeninde uyuyan, yatisan, sakinligini, dinginligini koruyabilen bir tek tüy, bir tek kil kalmazmistir merhumun ama…

Sigara içer miydi içmez miydi bilmem. Havana'ya gidip Havana purosu tüttürmemek olmaz elbet.

Acaba o purodan sonra daha bir asiri uysallik mi eristi dersiniz bir zamanlarin hizli adamina?

Yüz hatlari hep sinirli dururdu.

En çok güldügü, gülmeye çabaladigi zamanlar bile kaslarinda kesif bir çatiklik vardi. 

Ona, çocukluk yillarinda hiç, sonu güzel biten masallar anlatan olmamis miydi?

Ona anlatilan, onun dinledigi masallarda hep kurt, kuzuyu yer miydi?

Dinledigi öykülerde hep onun dogdugu köyü aksamlari eskiyalar mi basardi?

Gençlik yillarinda hep, "Komonizmin bir gece ansizin gelebilecegi!" mi zerk edilmisti beynine?

Neydi Mehmet Gül'ü, en sevimli, en sevecen, en rahatlamaya çabaladigi anlarda bile rahat birakmayan, bir türlü yakasindan inmeyen öfke?

Yüreginin derinliklerine sizmis, orada yer etmis, bir türlü kesip kaldirip atamadigi, bir türlü yerini kalaylayamadigi endise birikimleri mi vardi?

Animsarsiniz di mi yüz yapisini? Onun yüzünü animsadigimda acili bir gülümseyis kalmis bellegimde. Gülmek isteyen ama bir yani aglamaktan yana, bir yani öfkenin uçurumlarinda.

Oysa, ülke bizimdi ve kimse, kimsenin elinden almaya çabalamiyordu vatan topraklarini. Yeter ki, 6. Filo'ya "dur" demeye gayret eden gençlerin üzerine üzerine yürüyecegine, onlarla omuz omuza vermeye gayret et. Hepsi bu kadar. Memleketlerinden, evlerinden kopup gelen gencecik insanlarla can güresi yapacagina, otur, tartis, elestir filan ama…

Sonuçta… Öyle degil mi arkadas? Bu ülke, senin oldugu kadar benim degil mi? Bu bayrak benim oldugu kadar senin…

Senin sag ayaginin minik parmagina toplu igne batsa, benim gögsümün sol yani sanciyor. Sen, bakma seni bana, beni sana düsürenlere. Oyun bu.

Iste, bu baglamda:

"Sanma ki darildim sanma ki küstüm

Inan ki olamaz zerrece kastim

Onlari bilmem de sevgili dostum

Biz ayni siniftan iki insaniz

Emek potasina gelebilirsen

Emegin yücedir hele bilirsen

Emekçisin bunu bilebilirsen

Biz ayni siniftan iki insaniz

Biz bizi üzersek onlar sevinir

Bir hüzün bir keder için devinir

Biz pasif durdukça onlar evinir

Biz ayni siniftan iki insaniz

 

Berraki ozanim sözüm sanadir

Daima el degil candan yanadir

Insanadir sanma ki hayvanadir

Biz ayni siniftan iki insaniz."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol