SESSIZ DEVRIMIN BOYUTLARI VE HEDEFLERI

1950 14 Mayis'inda iktidara çogunlukla gelen Demokrat Parti liderleri bu degisikligi "BEYAZ iHTiLAL" olarak adlandirmislardi. Sonraki yillarda bu degisime KASKETLiLER'in iKTiDARI demeye baslardir. Ancak bu baglamdaki iktidar-muhalefet mücadelesi on yil sürdükten sonra, 27 Mayis 1960'da bir bakilmistir ki Adnan Menderes'in Kara Cübbeliler dedigi üniversite profesörleri yeni bir devir için söz sahibi olmuslardir.
Silahli Kuvvetler tikanan ATATÜRK YOLU'nu açmislar, toplumsal ve siyasal kargasaya son vermislerdir. Ülkenin 27 Mayis 1960 noktasina gelmesinde en büyük etken Demokrat Parti lider ve sözcülerinin cumhuriyetin 1923-1950 yillari arasinda kalan 27 yillik sürecini, geçmisini tu kaka etmeleri, cumhuriyet kurumlarina saldirmalari ve Cumhuriyetin ikinci Adami ismet inönü'nün Usak'ta basina tas atilmasi, Topkapi'da linç edilmek istenmesi, Yesilhisar'da yolunun kesilmesi, basina ve gazetecilere saldirilmasi bardaga tasiran damlalar olmustur.
Dahasi, Demokrat Parti önderleri tarikat lideri Kemal Pilavoglu ve Saidi Nursi'den medet ummaya baslamislardir. Atatürk'ün büst ve resimlerine saldirilar karsisinda aciz kalan iktidar ATATÜRK'Ü KORUMA KANUNU'nu çikarmak zorunda kalmistir.
Birgün tarih Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçis ile baslayan demokratiklesme sürecinin beraberinde Atatürk'e ve cumhuriyet kurumlarina elestiri ve saldiriyi ve hatta irticayi getirdigini yazacaktir. Bu tehlikeli süreç artarak, yayginlasarak ve hizlanarak devam etmektedir. Bugün sorun çok daha ciddi bir duruma gelmistir. Avrupa Uyum Yasalari'nin getirdigi genis bir alan içersinde olanlar ve bu yasalarin arkasina saklananlar dozu arttirmislar, elestiri sinirlarini genisletmislerdir. 1961 Anayasasi da böyle bir gidise neden oldugunda zamanin siyasi liderleri "DEVLETi TAHRiP HÜRRiYETi OLMAZ" tartismasini baslatmislardir. Gerçekten dünyanin hiçbir yerinde devlet kendisini tahribe, saldiriya açik birakmamistir. Yikima izin vermemistir. Bugün biliyor musunuz kahvelerde halk en çok cumhuriyet kurumlarina saldirilarin nereye varacagini konusmaktadir. Silahli Kuvvetlerin kendisini savunmak zorunda kalmasini olagan bulmamaktadir. Bu ifadeyi Sayin Cumhurbaskani da kullanmis, olaylari "OLAgAN" bulmadigini söylemistir. Türk halki simdiye kadar böyle seylerle karsilasmamistir. Devletine sadakat göstermis, Silahli Kuvvetlerine toz kondurmamistir. Bu halkin bu konuda bir sagduyusu, bir bilinci vardir ki bu sayede her zaman ORDU'nun yaninda, arkasinda, devleti savunur durumda olmustur. Bu tarihsel gerçegi herkesin bilmesi gerekir.
Bugün Basbakan "SESSiZ DEVRiM" den bahsetmektedir. Sesiz Devrim'in ne anlama geldigini bilmiyoruz. Bildigimiz bir sey varsa Devrim sessiz olmaz. Nitekim Sayin Basbakanin Sessiz Devrim'i de ses vermeye baslamistir. Herkes bu Sesiz Devrim'in varmak istedigi hedefi anlayip görmeye çalismaktadir. Siyasetin Silahli Kuvvetlere el uzatmasi her kesimde ve halkta rahatsizlik yaratmaktadir. Ordumuzun korunmasi, kollanmasi gerekir. Bir Ates Çemberi'nin ortasinda olan Türkiye, CAYDIRICI BiR GÜÇ haline gelmeye çalisan ordusunu simdiye kadar hiç üzmemistir. O'na güveni hiç eksilmemistir.
Bilmiyoruz ama iktidarin bir takim yanlis uygulama ve politikalardan vazgeçmesi gerekir. iktidar kirsal kesimde, köylüler arasinda, esnaf, memur ve isçi katmanlarinda tabanini büyük ölçüde kaybetmistir. Halk, devletin basina birsey gelmesinden korkmaya baslamistir. Bu nedenle gidisati tehlikeli bulmaktadir. Bundan hizla kaçinmak, tartisma, elestiri dozunu azaltmak, toplumsal tansiyonu düsürmek, Silahli Kuvvetleri Politikaya bulastirmamak gerekir. Zira gruplarin çetelesmesi bir yozlasmanin, bir çürümüslügün isareti olarak görülmelidir. Bu tür olaylari günlük asayis sorunu gibi görmek son derece yanlistir. Bir toplum kendi içinde bu kadar kavgali, itisip kakismali olamaz, kendi ülkesini bu kadar elestiriye açik tutulmasini hosgörüyle karsilayamaz. Bu halk, Türk Halki olursa..
nazifkaracam@gazetetrakya.com