"Okunacak en büyük kitap, Insan'dir" der bir söz.
Önümüzde, milyarlarca insanin ortak olurunu ve benimseyisini almis bir kitap vardir: Kur'an.
Onun okunmasi ve algilanmasi hakkinda sunu söylüyor Sems, üçüncü kural olarak: "Kuran, dört seviyede okunabilir. Ilk seviye zahiri anlamdir. Sonraki, batinî anlam. Üçüncü seviye, batinînin de batinîsidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler yetersiz kalir tarif etmeye."
Belki insan o noktada basliyor.
Insan, okudugunu anlayabilir bir yere kadar ama içsellik "batinîlik" öyle bir yerde basliyor ve insani kilitliyor ki…
Erisilemiyor, ulasilamiyor.
Yer yüzünde en karmasik yaratik insandir zannimca. Görünen iki ayak, iki el, bir bas, bir beden bir bilmem ne, iki bilmem ne ama… Derin bir evren, içten içe içsellikler.
Çöz çözebilirsen.
Örnegin, insanda bir Tanri kavrami vardir ya… Insanlikta…
Tanrim benimle ilgilenir. Insanlara, çevreme, çevremdeki canli cansiz her ne varsa, hepsine temkinli yaklasmami, kötülük, pislik ve çirkinlik duygulari tasimamami, bana karsi oralardan gelebilecek her türlü melanete veya çirkefe karsi uyanik olmami, güzelliklerden yana duyarli olmami salik verir. Disardan habersizce gelen etkenleri ta geldikten sonra bana haber eder. Ondan sonra alinmasi gereken önlemleri bir bir siralar. Bas basa verir, birlikte çözüm yollari arariz. Bazen onun dediginden cayar miyim? Kuran'a ve kadere bakilirsa, caymam. Çünkü, cayamam. Mümkün degil. Kaderin dediginden disari çikamam. Çünkü insanin içindeki ben, kisiye egemendir. Istesen de benine uymazlik edemezsin. Çünkü zaten o ben "ben"dir.
Bir güzellige, nimete eristigimde sevinirim. Tanrima sükrederim. "Iyi ki bu is olmus," derim. "Iyi ki böyle davrandim, bu yolu izledim, iyi ki bu güzel sonuca ulastim, iyi ki bu basariyi, güzelligi, güzel nesneyi , güzel sonucu elde ettim," derim.
Biri bana iyilik ettigi zaman, o'na sükranlarimi sunarim. Tesekkürümü, hosnutlugumu, güzel duygularimi belirtirim.
Basima bir kötülük geldiginde; sevimsiz bir olayla veya basarisizlikla karsilastigimda üzülürüm. Nerede hata yaptigimi düsünür, arastiririm. Bu olumsuzlugu iyiye ve olumluya çevirmenin yollarini bulmaya çalisirim.
Her hangi bir özel veya tüzel varliktan kisiligime, haklarima, sevdiklerime ve yakinlarima karsi bir hakaret, kötülük, igrence, hak hukuk hirsizligi gördügüm zaman darilir, kizar, öfkelenir, üzülürüm. Bunun sonucu olarak ilenirim. Yani o kisiyi veya o durumu Tanrima havale ederim. Ilk firsatta yamugu düzeltmek, olumsuzlugu olumluya çevirmek, iyilestirmek; gerekirse ve gücüm yeterse ortadan kaldirmak, silmek (karsimda muhatabim bir canli -insan- ise, o'nu bir daha bana zarar vermeyecek duruma sokmak) için çabalarim. Dedim ya: O'nu Tanri'ma havale ederim. Bombosluga birakmam. Öyle ya: Benim, Tanri'mdan baska güvenecek neyim ve kimim var ki!..
Canli, cansiz her varlik tektir. Tanri tektir. Ondan baska güvenecek ve siginacak hiç bir güç ve merci yoktur.
Bir is yapmaya kalkiyorsun… Kendine güvenmiyorsun. Içindeki Tanriya güvenmiyorsun. Ya içkiye basvuruyorsun, ya o isi senin kadar bile anlamayan veya o isi kasitli olarak bozabilecek birilerine basvuruyorsun. Ondan sonra o isi, o olayi veya kendi basarini, huzurunu, kendinden baskalarina veya nesnelere güveniyorsun, havale ediyorsun.
Bazen basariyorsun, bazen basaramiyorsun.
Oysa... Sakin kafayla düsünüp tasinip en azindan öfkeye, kine basvurmayip bu isin ehlini bulup yol yordam sorarak, benligini ona göre kosullandirarak, ayarlayarak yola çikabilse insan... Tanrisina güvense yeter. Çünkü Tanri en büyüktür. Tanri aynisini söylüyor.
Bir bakima, en dogru düsünce benim düsüncemdir. Herkese göre, hatta o an için benim bilmedigim gerçeklere göre yanlis bile olsa, benim için en dogru olani benim düsüncemdir... Hatta o konudaki düsüncem degistigi zaman bile, o yeni düsüncem yine en dogrusudur. Iste o yüzden, en dogru düsünen Tanri'dir.
En dogru olarak görülen düsünce kimi zaman insanin basina felaketler getirebilir.
Trafik kazalari, insanlarin birbirlerini bogazlamalari, katletmeleri, birbirlerine kötülük etmeleri, hep Tanri'nin kararidir. Kur'an der ki: "Allah'in verdigi cani ancak Allah alir." Dogru. Allah aliyor iste. Inaniyorum. Savas meydanlarinda, kavgada veya pusuda ölen her insanin canini, Allah aliyor. Allah'in verdigi cani kul alacak degil ya!
Ben inaniyorum. Inanmayan Allah'a da inanmiyor demektir. Insanlar büyük sel felaketlerini düsünüp hesaplayip yerlesimini ona göre düzenleseler, konaklarini, yerlerini, yurtlarini sel almayacak sekilde kursalar, hiç Allah insanlari sel felaketiyle cezalandirir miydi?
Trafik kurallarina tam olarak uyulsa... Yolcu otobüsünün her seferden önce bakimi, onarimi tam olarak yapilsa, hiç bir biçimde eksigi kusuru kalmasa, yolda lastigi patlatacak maddeler ve nedenler bulunmasa, kosullar olusmasa -ki onu da oraya insanlar atiyor, ortami insanlar olusturuyor- karsidan gelen araç ta ayni biçimde, kurallara yüzde yüz uysa... Böyle olunca Allah hiç insanlari trafik kazalariyla cezalandirir miydi?
Su an sandalyemde oturmus, yazi yaziyorum. Çünkü Tanrim bana böyle emrediyor. Öyleyse durup dururken neden yerimden kalkayim?
Biraz sonra bir gereksinme olabilir. O zaman da Tanri'm, o is için yerimden kalkmami önerecektir, beni yerimden kaldiracaktir.
Insanlar hata yapiyor. Nice ilim irfan sahibi generaller, savas alanlarinda insanlarin katledilmesi için, buyruklari altindaki insanlara öldür emri veriyorlar. Nice dahiler, insanlari bir saniyede öldürmek, toplu katliamlari basarabilmek için füzelerin, atom bombalarinin ve akla hayale sigmayan atesli silahlarin bin bir çesidinden sonra bir yenisini icat ediyor.
Bunlarin da Allah'i var tabi. Bunlar da mutlaka Allah'a inaniyor. Çünkü, mutlaka her birinin Allah'i var. Olmamasi mümkün degil. Allah denen maneviyat, inkârla ortadan kalkmaz ki. Benim gözüm nasil ki varsa, -ki, kör olsa da yeri oyuk kalir-, kulagim nasil ki varsa, -ki, kopsa da yeri belli olur-, tanri da gerçektir. Inkâr etmekle ancak bilmezden gelinir. Insanlar yasadikça kisisel hatalarini aza indirgeyebilirler -isterlerse tabi-.
Önce kendini tanimak gelir ki hatalar, kayiplar, ayiplar azalsin. Küçüklükte ve acemilikte hatalar fazladir. Yas ilerledikçe 'ben' gelisir. Sarhosken, sinirliyken, bilgisizken, acemiyken, acele edince hatalar fazladir. Ayikken, sakinken, bilgi edindikçe, ustalastikça ve sabirli davrandikça hatalar azalir. Hem öyle bir azalir ki, sifira dogru iner.
Daha ne diyeyim.
Sems'in Kirk Kurali sardi beni.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol