ŞEHİR VE ŞEHİRCİLİK HAKKINDA

Çok şeyi bilmeden, anlamadan söyleme ve kullanma huyumuz vardır. “Şehir” yani Kent deriz fakat anlamını bilmeyiz. Çarşı deriz, fakat ne anlama geldiğini sorsalar söyleyemeyiz. Oysa eski “Antik” çağlardan beri şehirler, çarşılar, pazarlar, pazar ve panayır yerleri vardır. Bunları yeri geldikçe düşünmeden söyleriz. Söylediğimiz biri karşımızda varsa o da bizim söylediğimizi tekrar eder yani aynen söyler.
Kağıt kalem kullanmaya başladığımız eski zamanlardan beri bunlar üzerine yazılmış kitaplar vardır. Çünkü bunlar insanların yaşadıkları, buluştukları, ticaret yaptıkları yerlerdir.
Eskiden köyü, kasaba ve şehir nüfus sayısına göre tanımlardık. Nüfusu bu kadar olan yerleşim birimlerine Köy, Kasaba, Şehir denirdi. Şimdi şehri şöyle tarif etmektedirler:
“KENT yani ŞEHİR insanların tarım dışı bir alanda ekonomik uğraş verdikleri ve belli bir kültürü yansıtan ve belli bir ölçeğin üzerindeki insan topluluğunu barındıran yerlerdir, yani yerleşim birimleridir.” Bu bağlamda ŞEHİR başka ŞEHİRCİLİK bir başka olaydır. Bu konuda rahmetli Prof. Dr. Toktamış Ateş bu iki kavramın yıllardan beri karıştırıldığını, yanlış anlamlarla ifade edildiğini belirterek, kalabalıkların bir yeri şehir yapmadığını, böyle bir yerde yaşayanların da ŞEHİRLİ yapmadığını söylemektedir. Buna göre şehirli, tarımla, hayvancılıkla uğraşmayan insandır. Şehircilik yalnızca özel bir meslek alanının adı değildir. Şehircilik toplumbilimdir, ekonomidir, mühendisliktir, mimarlıktır, sanattır, siyasadır. Siyaset yapılan bir yerleşim birimidir. Bir başka anlamda “ŞEHİRCİLİK, hayatı çözümleme, geleceğe yön verme, insanların insanca yaşayabilecekleri bir çevre oluşturma becerisidir.” Şehirler bu anlayışla, bu görüşle kurulup gelişmişlerdir. Olay Antik Çağ’dan beri böyledir. Tabii kasaba veya köy ayrı bir yerleşim birimleridir. Bunu da söylemek gerekir. KÖY, kasaba ve şehrin içinde kaybolmuş, tarihe mal olmuş bir yaşam alanıdır. Yani gelecekte köyler olmayacaklardır. Çünkü, Ziya Gökalp’in dediği gibi, KÖYDE UYGARLIK YOKTUR. Bir başka anlamda kültür yoktur. Kültür olmayan şey yaşayamaz. Bu nedenle Fransızlar “KÜLTÜR, ÖLÜ İNSANDA DİRİ KALAN ŞEYDİR” tarifi yaparlar. Gerçi kültürün birçok tanımı(tarifi) vardır ama en anlaşılır olanı bu tariftir. Dinlerin, “öldükten sonra dirilme” dedikleri şey insandan sonra geride kalan kültürdür.
İnsanın uygarlığı, kültürü şehirlerdedir. Bu nedenle orda yani şehirde yaşayanların üzerinde, yaşadıkları üzerinde, yaşadıkları yerde bir kültür vardır ki biz ona KENT(ŞEHİR) KÜLTÜRÜ diyoruz. O işte uygarlıktır. Kenti biçimlendirenler yani kent yöneticileri, kent mühendis ve mimarları ve çevreciler, şehircilik uzmanlarıdır. Onların şehri iyi tanımaları, içlerine iyi sindirmeleri gerekir. Unutmamalıdır ki şehir canlı bir organizmadır her gün bakım ve makyaj ister. Bu nedenle şehirli olmak, şehirde yaşamak bir ayrıcalıktır, şanstır ama aynı zamanda sorumluluktur. Bunun bilgisi ve bilinci içerisinde olmak gerekir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol