Türk Edebiyati'nda otorite kabul edilen dört edebiyatçinin ögrencisi olmadim ama onlari yakindan, kurslarina katilma imkanim oldu. Mustafa Nihat Özen ile Vasfi Mahir Kocatürk'ü 1950'li yillarin basinda Ankara Gazi Egitim Enstitüsü'nde tanidim. Buradaki kurslarina devam ettim. Ahmet Kabakli ile Sair Orhan Sayik Gökay'i ise 1962 yilinda Çapa Egitim Enstitüsü'nde açilan Yetistirme Kurslari sirasinda tanidim. Tanimadigim fakat en fazla takdir ettigim Edebiyat tarihçisi ise Nihat Sami Banarli'dir. Bilimsellige yakin olan Türk Edebiyat Tarihi Nihat Sami Banarli'nindir. Ondan sonra Mustafa Nihat Özen gelir ve tabii bu bana göre bir siralama ve degerlendirmedir. Her ikisinin de edebiyat tarihleri, Edebi Bilgileri, kitaplari elimin altindadir. N.Sami Banarli Cumhuriyetin ilk yillarinda Edirne'de Milli Egitim Müdürlügü yapmistir. Fakat asil konuya gelince:
Mustafa Nihat Özen'in "Edebiyat ve Tenkit Sözlügü" kitabinda yazdigina göre Türk edebiyatinda MANI "Hece vezniyle(ölçü ile) yazilmis dört misralik(Dizelik) manzumedir. Maniler çok yaygindir ve tümü de anonimdir. Yani halkin ortak ürünüdür, yazarlari belli degildir. Kafiye düzeni a a b a seklindedir. Asil anlatmak istenen fikir son beyitte (son iki dizede, satirda) bulunmaktadir. Maniler kendilerine mahsus bir makamla okunurlar. Mesela su manide anlam son iki satirda toplanmistir:
"Gidiyorum gidisim/ Saçlarin tel ibrisim/ Gel bir daha öpeyim/ Belki sondur görüsüm."
Manilerin yazani yoktur. Maniler halkin malidir. Her köyde, her kasaba ve kentte özellikle kadinlarin, genç kizlarin söyledikleri, bildikleri maniler vardir. Bunlar büyük ölçüde derlenmistir. Atasözleri de tipki maniler gibidir. Söyleyeni belli degildir. Manilere göre derlenmesi zordur. Açiklanmalari ise daha zordur. Bu iki edebiyat türünü kisinin kendine mal etmesi mümkün degildir. Mesela Kirklareli manilerini Halk Ozani Vahit Lütfü Salci büyük ölçüde derlemis ve yazmistir. Bu bilgilerin isiginda Hatice Opak Bilgin'in yaptigi çalismalar, yani mani yazma isi son zamanda Türk edebiyat alaninda görülen bir çalismadir. Hatice Opak Bilgin bu çalismayi yapanlar arasina girmistir. Bildigim kadari ile 400'ün üzerinde mani yazmistir. Mani okumadan mani yazmak kolay degildir. Öyle anlasiliyor ki Hatice Opak Bilgin bu konuda yeteneklidir ve köy kökenli bir sair olmasinin da bunda rolü vardir. Kirklareli sairleri içinde baska mani yazan olup olmadigini bilmiyorum.
Atasözleri gibi yazilmayan ve bundan dolayi anonim olan manilerin nereden derlendiklerinin bildirilmesi, maninin mekanini bilmek bakimindan önemlidir. Atasözleri de öyledir. Derlenen Atasözleri'nin kimden ve nereden alindigi belli olmak zorundadir. Hatice Opak Bilgin'in yazdigi maniler için bu söz konusu degildir. Çünkü manilerin sahibi, yazani kendisidir. Ancak zaman içersinde bu manileri söyleyenler yazanin adini anmadan bunlari okuyup söylediklerinde Hatice Opak Bilgin'in manileri anonim olmaktan kurtulamaz. Bu nedenle böyle bir tehlikeyi önlemek için Hatice Opak Bilgin'in yazdigi manileri Noter'e tesçil ettirmesi gerekir. Bizim toplumda bilgi asirmasi yaygindir ve bunu yapanlar piskindir.
Hatice Opak Bilgin yazdigi manilerin bir kismini, hiç degilse bana biraktiklarini konularina göre düzenlemistir. Konularina göre manilerden örnekler vermek gerekirse Dügün Manileri, Asker Manileri, Gelin Kaynana Manileri, Bayram Manileri gibi konularina göre birçok mani vardir. Ve bunlari konularina göre tasnif etmek okuyucu için kolaylik saglar. Bu vesileyle Opak'tan bir tane mani örnegi vermek istiyorum:
"Kaynana hep mutfakta/ Gelin yatar yatakta/ Yataktan kalkar gider/ Gece gündüz sokakta.
Elbisemin rengi mor/ Senin için kalbim kor/ Inanmazsam sözüme/ En uzak diyara sor.
Beli sarili kusak/ Askerin yeri usak/ O benim yakinimdir/ Bana üçüncü kusak."
Bu konuyu ilerde tekrar ele alacagim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol