Papaz'in Evi'nde tarih resitali

Restorasyonunun tam olarak sonlanmamasina ragmen simdiden faaliyetlerine baslayan evdeki ilk aktivite ise yillardir Asagipinar ve Kanligeçit kazilari ile Kirklareli’ne ‘Avrupa’nin en eski tarim yapilan kenti’ ünvanini kazandiran Istanbul Üniversitesi Ediebiyat Fakültesi Prehistorya Ana Bilim Dali Baskani Prof. Dr. Mehmet Özdogan tarafindan verilen konferansti. Prof Dr. Özdogan’in verdigi ‘Tarih Öncesi Dönemde Kirklareli’ konulu konferansin yani sira Kirklareli Fotograf ve Sinema Sanati Dernegi (KIFSAD) Fotograf Sergisi ve Kirklareli Amatör Ressamlar Dernegi (KAR-DER) tarafindan hazirlanan resim sergisi düzenlendi. Kirklareli Kültür Varliklari Dernegi’nin organize ettigi etkinlikler dün saat 15:30’da Prof. Dr. Mehmet Özdogan’in verdigi konferans ile basladi. Konferans öncesi yaptiklari organizasyon ile ilgili bilgiler veren Kirklareli Kültür Varliklari Dernegi Baskani Erdogan Kantürer, katilimcilara tesekkür ederek sözü bina sahibi Ergin Kalinoglu’na birakti. Papaz’in Evi’nin resmi açilisindan sonra da kültürel ve snaatsal faaliyetlere ev sahipligi yapacaginin altini çizen Kalinoglu konferans öncesi yaptigi konusmasinda sunlari kaydetti, ”Bizler 60 Bin nüfuslu sehrin kültür elçileriyiz. Ve tarihi degerlerimizi gelecege aktarmak zorundayiz. Bu binayi restore ederken ve ondan önce sayin Prof. Dr. Mustafa Özdogan’dan çoksey ögrendim. Yine Truva gibi Kirklareli’nin Kanligeçit bölgesinde ilk kent yapisinin bulundugunu ögrendik. Kirklareli’nin kültür katmanlari o kadar çok yüksek ki hakikatten çok hissetmiyoruz. Mesela Traklar. Traklar’in eserlerini günümüzde müzemizde görmek mümkün. Roma ve Bizans dönemine ait eserleri de yine müzemizde görebiliyoruz. Osmanli’nin o 600 yillik eserlerini, arastasini, camilerini ve diger eserleri yine Kirklareli’de bulmak mümkün. 
Ergin Kalinoglu, ”Kirklareli, ‘Kültür Kenti’ ünvanini fazlasiyla hakediyor”
Yine birseyin farkinda degiliz. 1600’lü yillarda Ispanya’dan gelen musevi arkadaslarimiz içimizde yasamaya devam ediyor. Havrasi ile çocuklugumuzda Yahudi Sokagi dedigimiz mimari eserleri ile yasamaya devam ediyoruz. Böylelikle kültür birikiminin yüksek oldugu bir sehir ortaya çikiyor. Onlardan sonra 1800’lü yillarin sonunda balkan harbi ile Yunanlilar buraya gelip kendilerini yansitan eserler birakmislar. Bulgarlar buraya gelip Kirklareli’ne ‘Lozengrad’ üzüm veya bolluk kenti adi altinda bir isim takmislar. Bu yönü ile Kirklareli, ‘Kültür Kenti’ ünvanini fazlasiyla hakediyor. 
Ama tam anlamiyla Kirklareli’nin bu ünvani haketmesi için yikilan -yok olan- bu eserleri bu sekilde hayata döndürülmesi gerekiyor. Sözlerimi sonlandirmadan önce bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bu sehrin bürokratlarina yani seçilmis olan Vali Bey, belediye baskani, ticaret odasi ve ticaret borsasi gibi kurumlarin bunu bilmesini istiyorum. Bu tür tarihi evlerin restorasyonunda Kültür ve Turizm Bakanligi maliyetin yüzde yüzüne yakin bir katkida bulunuyor. Ben bunu binayi restore ettirdikten sonra anladim. Ama yine de 40 Bin Lira yardim alabildim. Bu para da sonuçta restorasyona katki sagladi. Organize olursak Kültür ve Turizm Bakanligi belki de her yil bir kaç binayi böyle restore ettirebilir ve böylece Yayla evlerini kurtarabiliriz. Gerçekten de bugün heyecanliyim. Ama bu etkinliklikler açilis degil. Açilisi kismetse tamamen restorasyon bittikten sonra yapacagiz. Geldiginiz için hepinize saygilar sunuyorum” dedi. 
Evin ne olacagi konusunda da konferans katilimcilarini bilgilendiren Kalinoglu, ”Buranin ne olacagi konusunda sürekli olarak sorular geliyor. Esim de burada oturuyor. Biz burasini bir ev konagi yapmayacagiz. Burasi kentimize fayda saglayacak bir bina olacak. Kültür evi olmasini arzu ediyorum. Avrupa’daki kent müzeleri bu sekilde kurulmus. Bunun için evlerimizden büyüklerimizden kalan kültürel esyalarimiz varsa onlari bize getirin. Bizler isminizi yazmak kaydiyla burada onlari saklayacagiz. Çetin Karakoç arkadasimiz var. Ona teslim edebilirsiniz. Daha bugünden çok güzel eserler gelmis durumda. Belki açilisa kadar bu eserleri, kültür evimizde biraraya getirebiliriz” diye konustu. 
Ergin Kalinoglu’nun konusmasi sonrasinda Prof. Dr. Mehmet Özdogan’in konusmasi öncesi Kirklareli Kültür Varliklari Dernegi Baskani Erdogan Kantürer, Özdogan’in özgeçmisi ve yapmis oldugu bilimsel çalismalar hakkinda katilimcilari bilgilendirdi. Düzenlenen konferansin Papaz’in Evi için bir baslangiç oldugunu kaydeden Özdogan, ”Arkadaslar çok güzel seyler söyledi. Ben kendimi Kirklarelili olarak hissetmek için elimden geleni yapiyorum. Ve Kirklarelili olarak hissediyorum. Ama ilk basta bir itrazim var; burasi bir peynir kenti degildir. Benim gözümde hala bir peynir kenti, kültürlü de olsa kültürlü bir peynirdir. Çünkü Kirklareli peynirini burada açikçasi vurgulamaliyiz. Çünkü Kirklareli peyniri hiç bir yerde yok. Peynir kültürünün tamaninda sanirim demir kültürü yatiyor. Yani çok ciddi birsey. Bence bunu hiç bosa atmayin. Kirklareli kentinin geçmisi ve Kirklareli kentinin degerleri ile ilgili bu kadar güzel seyden sonra caninizi belki sikacak bir konusma olur diye korkuyorum. Bu bölgede az öncede belirtildigi gibi 1993’ten itibaren kazi çalismalari yapiyoruz. Ama esas buradaki çalismalarimizin baslangici biraz daha eskiye gidiyor. 1980 yilinda burada bir projeye basladik. Bu projenin temel bir amaci vardi. Ben bir bilim insaniyim ve bir bilim insani yaklasimi ile Trakya’da daha önce arastirilmayan yerleri arastirmakti” dedi. 
Prof. Dr. Mehmet Özdogan daha sonra konferansina slayt esliginde Asagipinar ve Kanligeçit kazilarinda yapilan çalismalara dikkat çekti. Asagipinar kazilarinda hiç beklemedikleri kadar eski bir dönemin izlerine rastlamayi beklemediklerini belirten Özdogan, kazilardan çikarilan eserler hakkinda da bilgiler verdi.  Kazilarin hangi döneme ait olmasi ile birlikte ilgi çekici özelliklerine de söyleyen Prof. Dr. Mehmet Özdogan, konferans sonrasi katilimcilarin sorularin yanitladi. Papaz’in Evi’ndeki etkinlikler konferans sonrasi fotograf ve resim sergilerinin gezilmesi ve aksam 19:30’da Edirne Kent Orkestrasi konseri ile devam etti. 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol