Pamukçularin Kirklarelili olduklari bir sehirde elan Kirklarelili olamamak…
Bazilari akpacik tüylerini yalabita sakita gezine dursun.
Pamukçular, Kirklareli kültürünü kotarip yepeltmede.
Yerli pamukçular, ithal pamukçular, el ele, omuz omuza, masallahlari var.
Bakiyorlar tüyü pamuk beyazi olanlara, gözleri kamasiyor.
Hemen perdelerini kapatiyorlar.
Yerli pamukçular belli zati. Aralarina yeni birileri kazara sizar diye ödleri tüylerinin dibine sizmakta.
Bir de ithal-türedi pamuk tüccarlari var.
El koymuslar Kirklareli kültürüne, keyiflerince didiklemekteler, gönüllerince taklalasmaktalar, "çak moruk"lasmaktalar.
Akillarina estikçe toplasip tokalasmaktalar.
Körler, kör parmagim gözüne
Sagirlar, karsilikli birilerini agirlamakla istigal halindeler.
Tesekkür etmisler kendi kendilerine ve karsilikli kutlasmislar.
Kasabanin panayirini degerlendirmisler.
Konup göçenleri begenmediklerini deklare etmisler.
Ep gene konup kalanlarda bulmuslar kerameti! Konup kalanlar boncuk saçiyormus. Boncuklari rengârenkmis. Bilye oynamaya da yariyormus, tespih dizmeye de. Imamesi de ithal mithal, kendilerindenmis.
Panayir baslangicinda Balkankolu erenlerinin sergiledikleri mistik folklor ürünlerini olumlu bulmuslar. Kendi kendilerine aferinlemisler mistik folklorik danslari.
Bu etkinligi kimin yaptigini, kimin ortaya koydugunu bilmiyorlar miymis, yoksa gözlerine batan unsuru ipek mendille göz pinarlarinin kuyucugundan silip atarak rahatlamislar ama bu arada sikintidan, daraldan, o kisinin adini mi unutmuslar, telaffuzunu mu ne?
Ellerinde, ceplerinde, heybelerinde zaten aferinler kisitliymis, sayiliymis. O kadar çabuk tükenmemesi için pek bir ketum davranmak geregini hatta zorunlulugunu hesaba katmislar.
Aferinlemek için çok uzak diyarlardan bir geceligine kopup gelen bir yigidi giyabinda koltuklamislar, kendilerinden meydan kalinca.
Nice abdallar, nice efeler, Diyar-i Kizan'da hüküm sürmedeler.
"Sen yön vermezsen eger çevrene ve kendine
Üzüleceksin!"
"Doga bosluk kaldirmaz!" der durur ya sözün özü.
Bosluklar var demek ki. Birileri de veresiye dolduruyor.
Veresiyelerin bedeli bir gün nasil ödenir, bilinemez.
Meccaneleri çaktirmamak için yerli pamuk tüccarlarindan kimilerini sisindirerek, zorunlu olarak vitrine koymak gerekliligi de akil ardi edilmiyor hani.
Ithal simsarlar bu isi erkesten iyi bilirler ne ikmetse. Onun içindir ki kazanin basindan bir yudum irganmazlar.
Ithali, yerlisi, epici bir araya toplandiklari zaman kanonu tamamlayip, içsel aferin bandosunu olusturuyorlar ya zaman zaman. Bu tatmin onlari doyuruyor.
Pamuk dedigin de bu kadar islenir zaten. Isporta pamukçulugu. Mimara, mühendise gerek yok.
Eh, bu da bir devran. Her devranin sürücüleri, sürdürücüleri vardir.
Sürer sürebildigi kadar.
Aadi ayirli tiraslar.
"Han sarhooos, hanci sarhos!"
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol