Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu hafta sizlerle bir büyük Allah Dostunun Ehli Sünnet inancında olabilmemiz için nasıl inanmamız gerektiği hakkında buyurduklarını dinleyip daha sonra sizlerden gelen bir soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Ömer Nesefi hazretleri, "Akaid-i Nesefi" risalesinde bilmemiz, inanmamız gereken Ehl-i sünnet itikadını özetle şöyle bildirmektedir:
"Allahü teâlâ birdir, kadîm [ezeli] olan Zatı ile vardır. Ondan başka her şey, Onun var etmesi ile sonradan var olmuştur. Sonunda yine yok olacaklardır. Akıl, ilmin bir sebebi ve vasıtasıdır. İlham, bir şeyin doğru olduğunu bilmeye yeterli sebep ve vasıta değildir.
Allahü teâlâ yarattıklarına benzemez. O, mekândan münezzehtir. Yani bir yerde, aşağıda, yukarıda değildir. Her şeyi ve her yeri yaratan Odur. Allahü teâlânın, zâtı ile kâim ezeli sıfatları vardır. O, kendisine has ezeli bir kelam ile söyleyicidir O'nun kelamı harf ve ses cinsinden değildir. Hiçbir şey asla O'na benzemez. Hiçbir şey O'nun ilminin ve kudretinin dışında değildir.
Ba's yani öldükten sonra yeniden dirilmek haktır. Amellerin tartılacağı terazi, havz-ı Kevser, Sırat köprüsü, Cennet ve Cehennem haktır...
Büyük günah mü'min olan kimseyi imandan çıkarmadığı gibi küfre de sokmaz. Büyük günah işleyenlere peygamberlerin şefaat edebilecekleri naklî delillerle sabittir.
Peygamberlerin ilki Hazret-i Âdem, sonuncusu Hazret-i Muhammed aleyhisselâmdır. Peygamberlerin en üstünü Muhammed aleyhisselamdır. Melekler, Allah'ın kullarıdır. Onun emriyle hareket ederler; erkeklik ve dişilikleri yoktur. Allahü teâlânın peygamberlerine indirdiği kitapları vardır. Allah; emirlerini, yasaklarını, vaatlerini, uyarılarını bu kitaplarda bildirmiştir...
Peygamberimizden sonra insanların en üstünü Hazreti Ebû Bekir Siddîk, sonra Hazreti Ömer el-Fâruk, sonra Hazreti Osman Zinnûreyn, sonra Hazreti Ali Mürtezâ'dır.
Eshab-ı kirâmın hepsi sadece hayırla yâd edilir...
Nassları yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle açıkça bildirilen hükümleri kabul etmemek; İslâmın getirdiği haramları helal, helalleri haram saymak, İslâm ile alay etmek küfürdür. Allahtan ümit kesmek küfürdür. Allah'ın azabından kurtulacağını düşünmek küfürdür. Kâhinlerin söylediklerini doğrulamak küfürdür. Mest üzerine, mesh edilir.
Dirilerin ölüler için yaptıkları dualar ve hayırlar kabul edilir. Allahü teâlâ duaları kabul eder ve ihtiyaçları giderir. Deccal'ın çıkması, Dâbbetü'l-arz, Ye'cüc ve Me'cüc'ün zuhuru, Hazret-i İsa'nın gökten yere inmesi, güneşin batıdan doğması gibi peygamberin haber vediği kıyamet alametleri haktır."
TÖVBE
Öncelikle ehl-i sünnet i'tikâdını iyice öğrenip, geçmişteki bozuk i'tikâddan ve günâhlardan samimi bir şekilde tövbe etmelidir. Bu tövbe ve tecdîdi îmân şöyle yapılır: "Yâ Rabbî! Hîn-i bülûğumdan bu âna gelinceye kadar, İslâm düşmanlarına ve bid'at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk i'tikâdlarıma ve bid'at, günâh olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişmân oldum, bir daha böyle yanlış inanmamaya ve yapmamaya azm, cezm ve kasdeyledim.
Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Bu ikisi ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine îmân ettim. Hepsi haktır, sâdıktır. Bildirdikleri doğrudur...
Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah... Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh."
Sual: Cinlerle ve cincilerle görüşüp, onlardan faydalı bilgiler öğrenilebilir mi?
CEVAP: Hayır. Cinci hocalara da gitmemeli. Muhyiddin-i Arabi hazretleri buyuruyor ki: Hiçbir insan, cinden Allahü teâlâya ait bir bilgi edinemez, çünkü cinlerin din bilgileri pek azdır. Onlardan dünya bilgileri edineceğini sanan kimse de aldanır, çünkü faydasız şeyle vakit geçirmeye sebep olur. Onlarla tanışan, kibirli olur. (Fütuhat)
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de buyuruyor ki: İnsanın cinle tanışması, arkadaş olması zararlıdır. Onlarla konuşmak, fâsıkla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan, fayda görmez. Cinle tanışmaya özenmemeli, evliya-i kiramın ruhaniyetlerinden faydalanmaya çalışmalıdır. (Keşkül risalesi)
Evliya zatları tanımak, sevmek ve onlar tarafından sevilmek büyük nimettir.
ÇOCUĞUNU ALDIRAN
Sual: Hâmile bir kadın, kocasından habersiz çocuğunu aldırır veya bilerek düşürürse, gurre denilen bir ceza gerekiyormuş. Bu ceza ne kadardır ve kime verilir?
CEVAP: Kocasından izinsiz çocuk aldıran veya ilaçla yahut başka sûretle çocuk düşüren kadının âkılesi, 500 dirhem gümüşü [veya 50 dinar altını], kadının kocasına verir. Buna gurre denir. Kocasının izniyle düşürürse veya bu olay dar-ül-harbde yani İslamiyet'le idare edilmeyen yerde olmuşsa bir şey vermek gerekmez. Âkıle, katilin öldürme işindeki yardımcılarıdır. Dinar, bir miskal altındır. 50 dinar, 240 gram basılı altın eder. Dirhem, 3,36 gram gümüştü.
GUSÜLDE GARGARA
Sual: Gusülde, gargara şart mıdır? Buruna çok su çekip, yanma hissedilmesi gerekir mi?
CEVAP: Hayır, öyle bir şart yoktur. Gargara yapmak abdestte de, gusülde de farz değil, sünnettir. Oruçluyken gargara yapmak ise mekruhtur. (S. Ebediyye)
KADININ SÜTÜ
Sual: (Üç yaşındaki bir çocuk, bir kadının sütünü içse, o kadının süt çocuğu olmaz. Bu bakımdan, erkeğin hanımının sütünü emmesinde bir mahzur yoktur) deniyor. Doğru mudur?
CEVAP: Yanlıştır. Erkeğin, hanımının sütünü içmesiyle süt çocuğu olmadığı doğruysa da, hanımının sütünü içmesi haramdır. Ancak salih ve uzman olan doktor, (Kadın sütü, bu hastalığa iyi gelir) derse, o zaman ilaç olarak içilebilir. (İslam Ahlakı)
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol