Hükümetin son 5 yılda Ergene Havzası'nı tekrar kazanmak amacıyla ortaya koyduğu çalışmalar devam ederken, Ergene Nehri'nin kanser ile olan ilişkisi kimi kaynaklara göre kanıtlanmış durumda ancak kimileri de Ergene ve Kanserin birlikte anılmasını istemiyor. Özellikle Ergene Havzasında üretim yapan çiftçiler bu iki konunun birlikte anılması ile nedeniyle ürünlerini satamadıkları gerekçesi ile tepkili. "Bunu konuşmamak bu günaha ortak olmak demek" diyen İl Genel Meclis Üyesi Gürcan Kırım ise, Ergene Nehri ile yayılan kirliliğin son derece yüksek olduğuna vurgu yaparak, yapılan araştırmaların yakınında yaşayanlar ile uzağında yaşayanların kansere yakalanma oranlarında fazla bir fark olmadığını gösterdiğine işaret etti. Kırım, "Meseleyi ötelemekle ölümü daha fazla kucaklıyoruz. Gelecek nesilleri daha fazla tehdit altına sokuyoruz" açıklamasında bulundu.
Kırklareli İl Genel Meclisi'nin İl Özel İdaresi 2015 Yılı Yatırım ve Çalışma Programı Taslağını hazırlamak amacıyla sürdürdüğü Kasım Ayı görüşmelerinin 12. birleşiminde konu Ergene Nehri ve kanser idi.
Önceki ay Çevre ve Sağlık Komisyonu'na havale edilen; "Bölgede son zamanlarda artan kanser vakalarının ve Ergene Nehrindeki kirliliğin bu artıştaki etkisinin araştırılması" konusu komisyonun raporunu henüz tamamlamaması nedeniyle ele alınamadı ancak gelinen nokta konusunda Meclis Başkanı Cavit Çağlayan'ın komisyonun bilgi vermesini istemesi üzerine Komisyon Başkanı Gürcan Kırım çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kırım bu konuda Trakya Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Osman İnce'nin İl Genel Meclis toplantısına davet edeceğini kendisinin bu konuda araştırmaları bulunduğunu söyledi. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Komisyon Üyesi Gürcan Kırım, konunun aynı zamanda hem Edirne hem de Tekirdağ'ı ilgilendirmesi nedeniyle ilk olarak Edirne'de Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz ile görüştüklerini özellikle Ergene'deki sulamadan kaynaklı kanserin yayılıp yayılmadığı konusunda görüş aldıklarını ifade etti. Dikkat çeken açıklamalarda bulunan Kırım, konuşmasında şu ifadelere yer verdi;
"Hocamız 1990 yılından sonra Sağlık Bakanlığı tarafından kanser araştırması ile ilgili bir araştırmaya dahil edilmiş. Ancak şöyle bir görüş öne sürülmüş. Sanayi bölgesinin kansere sebebiyet verip vermediği bunun da net olarak ortaya koyulabilmesi için öncelikle sanayi bölgesinden uzak bir bölgede birde organize sanayi bölgesi olan bir bölgede kanser artış oranının araştırılması talep edilmiş. Bu konuda Kocaeli ve Antalya seçilmiş daha sonra Prof. Dr. Faruk Yorulmaz bu araştırmaya Trakya'nın da dahil edilmesini istemiş Trakya'da da kanserin hızlı bir şekilde yayıldığını ancak bunun belgelenemediğini dile getirdiğinden ne yazık ki görevine son verilmiş. Daha sonra Trakya'daki veriler toplanmaya başlanmış. Sağlık Bakanlığı bu güne kadar Trakya'da hiçbir kanser araştırması yayınlamamış. Trakya'daki kanserde artış var mı yok mu çünkü veriler ortada olmadığı için bunu söylemek çokta mümkün değil dedi fakat yaptığı bir araştırma var.
243 evin 33'ünde kanserli hasta var
Çorlu Sağlık Mahallesi'nde tespit ettikleri 243 eve giriyorlar. Ergene Nehri'ne yakın bölgelerdeki kanserin daha yoğun olup olmadığını araştırıyorlar. O bölgede ciddi anlamda özellikle deri sanayi olduğu için kanser artışında hızlı bir gelişme var. 33 evde kanser hastası ile karşılaşıyorlar. Fakat kendisi bize gıda zinciri ile kanserin yayılıp yayılmadığı konusunda Sağlık Bakanlığı'nın bir veri sunmadığını ancak Osman Hoca'nın (Trakya Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Osman İnce) bu yönde çalışmaları olduğunu kendisi ile mutlaka görüşmemiz gerektiğini söyledi. Bizde Osman İnci'den randevu aldık. Hocamız yaptığı araştırmalar açıklanmış belgeli yayınlar. İfadesi okuyorum aynen şu;
Ergene Nehri ile sulanan ve üretilen tüm ürünlerde belirli ve net olarak ağır metallerin toksik düzeyde olduğunu ve bunların belgelerle kanıtlandığını söyledi. Patates, soğan, biber, maydanoz, ayçiçeği ve buğdayda yoğun bir biçimde yoğun düzeyde normalin 4 katı insan vücudunda olmaması gereken şeyler var. Ergene'nin 4. sınıf su niteliğinde olduğunu hiçbir şekilde kullanılamaz olduğunu, dünya sağlık örgütünün açıkladığı kesin kanser yapan 103 ağır metal Ergene'nin suyunda da mevcut.
Ergeneye uzak yakın fark etmiyor
Osman Hocamızın hastanede yaptığı bir araştırma var. Ergene Nehri'ne yakın olan vatandaşlarla Ergene Nehri'ne uzak yaşayanlar arasında bir araştırma yapıyor. Bu araştırmasında tırnak arasındaki ağır metalleri inceliyor. Her iki bölgedeki hastaların da tırnak aralarındaki ağır metal oranı birbirine eşit ve yüksek düzeyde. Bu da gösteriyor ki Ergene Nehri'ne yakın oturmakla Ergene Nehri'ne uzak oturmak arasında bir fark yok. Dolayısıyla bu metaller sadece ve sadece besin zinciri ile insanlara ulaşabilir. Siz Ergene'den ne kadar uzakta da oturuyor olsanız yediğiniz buğdayla, ıspanakla, soğanla sağlığınızı tehdit eder boyutta. Bunu eğer açıklamaz isek bu ciddi vesileyi görmezden gelip, kulak ardı edip, tartışmaya açmaz isek bir şekilde kanser oranının artacağını söyledi. En yoğun olarak rastlanan mesane kanseri. Böbrek kanseri 15-20 iken 60-70'lere çıkmış. Hocamızın bu konuda buraya davet edilip bilgi vermesi gerekli.
Su kaynakları azalıyor fakat Ergene'nin debisi yükseliyor!
Ergene'de biz çocukken paçalarımızı sıyırır suya girerdik şu anda Ergeneye giremezsiniz boyunuzdan büyük su var. Buda debisinin yükseldiğini gösteriyor. Su kaynakları kururken Ergene'nin debisinin yükselmesi imkansız. Ergene'nin suyunun artmasının sebebi fabrikaların yeraltından çekerek kullandığı daha sonra kirli olarak Ergene'ye boşalttığı sulardan kaynaklanıyor. Sellerle Ergene taştığında ben ne kadar sulamıyorum desem de tarım arazileri su altında kalıyor. Dolayısıyla bu bölgedeki hayvanların etinde ve sütünde ağır metallere rastlanmış. Biz yediğimiz ekmekte, peynirde, sütte, ıspanakta, tenceremizde kaynayan her şeyde ağır metallerle karşı karşıyayız. Kanser bizim için ciddi anlamda önem taşıyor. Sulamasak bile bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sulamıyoruz diye kurtulmuş değiliz. Çiftçiler biliyorsunuz zaten Dr. Dilek Tuncer hakkında suç duyurusunda bulundular, ürünümüzü satamıyoruz diye ama bu sadece pirinçte değil, tüm gıdaya geçmiş durumda. Evin içinde tenceremizde, soframızda…
Parasını veren kirletir!
Çorlu-Çerkezköy hattına baktığımızda iki bin tane sanayi kolu var. Bu iki bin sanayi kolu havayı da kirletiyor suyu da kirletiyor. Burada sadece Ergeneyi temizleyince bütün iş çözülecek diye bakmamız doğru bir yaklaşım değil. Burada bütün bu bacaların filtrelerin çalışması gerekli. Aslında şu cezai yaptırımlardan farklı bir yol izlenmesi gerekiyor. Çevre ve Şehircilik ile görüşmeye gittiğimizde biz il olarak en büyük cezai yaptırımı uygulayan Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüyüz deniyor. Bu ne demek oluyor; Parasını veren kirletir. Parasını verip kirletirim mantığı çok yanlış bir mantık. Tedbirlerin alınması gerekir.
Meclis olarak yapabileceğimiz çok şey var. Toksiklerin atılması için sporla ilgili kampanyalar düzenlenebilir. Meseleyi ötelemekle ölümü daha fazla kucaklıyoruz. Gelecek nesilleri daha fazla tehdit altına sokuyoruz. Bu tamamen siyasi bir olgunun dışında bir şey. Burada üç parti ile temsil ediyoruz. Her parti Ankara'daki temsilcileri ile bir araya gelmeli bu konuda gündeme alınmalı. 3 yaşındaki çocukta kanser görülüyor bunu daha ne kadar görmezden gelebiliriz. Bunu konuşmamak bu günaha ortak olmak demek."
Rapor tamamlanınca
Kırım'ın yanı sıra diğer meclis üyelerinin de konu hakkında görüşlerini aktardığı Toplantı diğer gündem maddeleri ile devam ederken bu Ergene konusunda hazırlanan raporun tamamlanmasının ardından konu yeniden Meclise gelecek.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol