"Ögretmenlik meslegi, hak ettigi sayginliga bir an önce kavusturulmalidir"

Kirklareli Egitim-Is Yönetim Kurulu, 16 Mart günü gazetemizi ziyaret ederek, Ögretmen Okullari’nin kurulus yildönümü kapsaminda bir basin açiklamasi yapti.

Kirklareli Egitim-Is Yönetim Kurulu Baskani Hayri Girgin, Il Sekreteri Naim Baskurt, Mali Sekreter Bülent Akbayrak, Özlük ve Hukuk Sekreteri Gökhan Evibay ile Üye Dogan Isikkiliç, Önadim Medya Grubu sahibesi Öznur Tüzün’ü makaminda ziyaret etti.      

Kirklareli Egitim-Is camiasi yaptiklari açiklamada, Ögretmen Okullari’nin kurulus yildönümünde, ögretmenlik mesleginin sorunlarini masaya yatirdi. Yapilan açiklamada; “Özellikle son yillarda yürütülen politika ve uygulamalarla Türkiye'de ögretmenlik mesleginin sayginligi her geçen gün biraz daha azalmaktadir. Ögretmenlik mesleginin sorunlari, toplumun ve bireylerin tümünü, kisacasi herkesi ilgilendirir. Ögretmenlik meslegi, hak ettigi sayginliga bir an önce kavusturulmalidir” dendi.

Açiklamada sunlar kaydedildi;

“16 Mart Ögretmen okullarinin kurulus yildönümüdür. Tüm ögretmen okulu mezunlarina kutlu olsun. 

Bugün Türkiye'de nitelikli ögretmen yetistirme alaninda çok önemli bir boslugu dolduran, ögretmen hareketinin gelisiminde son derece önemli payi olan Ögretmen Okullarinin kurulusunun 161. yildönümünü kutluyoruz. Ilk kez bugünkü anlamda çagdas ögretmen yetistirmek için 16 Mart 1848’ de "Darülmuallimin" adinda bir ögretmen okulu açilmistir.

Medreselere alternatif olarak kurulan Rüstiye mekteplerine Batili anlamda ögretmen yetistirmek için açilan Darülmuallimin'in kurulusunun ardindan, 161 yil geçmis olmasina karsin, bugün egitimin en önemli sorunlarindan biri ögretmen yetistirmedir.

Bir buçuk asirlik tarihi gelisim sürecinde ögretmenlik meslegi olumlu yönde ilerlemeler kaydetse de, günümüzde ögretmen ihtiyacinin yeterli sayida ve nitelikte karsilanamadigi ortadadir. Darülmuallimin’i, Köy Enstitülerini, Ilk ögretmen Okullarini, Yüksek ögretmen Okullarini, Egitim Enstitülerini yaratan bu toplum, simdi ögretmen yetistirmede tam bir çaresizlik içindedir. Öyle ki, özellikle son yillarda ögretmenlik meslegi, en büyük ideali ögretmenlik olan ögrencilerin degil, issiz üniversite mezunlarinin issiz kalmamak için sarildigi bir "ekmek kapisi" haline getirilmistir. Artik ögretmenler, geçmiste oldugu gibi ögretmen okullarinda degil, ziraat, veterinerlik, su ürünleri, ilahiyat fakültelerinde yetismeye baslamis, bu kisiler sinif ögretmeni olarak atanmislardir. Bu durum ögretmenlerimizin, dolayisiyla egitimin niteligini olumsuz etkilemistir.

Bir çocugun ilerideki yasamini yönlendirmede en çok pay sahibi olanlar sinif ögretmenliginin önemini kavranamamis, önündeki soruna günlük çözüm getirmekten ileriye gidilemedigi gibi geçen süre içinde o ögretmenlere ve onlarin ögrencilerine de yazik olmustur. Son yillarda bilinçli veya bilinçsiz yapilan yanlisliklar devam etmektedir. Öncelikle ilerideki ögretmen ihtiyacinin planlanmasi yapilmadan, (hangi amaçla yapildigini tahmin edeceginiz gibi) önüne gelen yere egitim fakülteleri açilmis, ögrenciler doldurulmustur. Profesör yüzü gösterilmeden okutmanlarla is idare edilmeye kalkilarak, daha bastan kalite düsürülmüstür.

Ögretmen görevlendirmelerinde görevlendirmelerin mutlaka kadrolu olmasi ve bransinda egitim görmüs ögretmenlerin atanmasi egitimin kalitesinin saglanmasi açisindan bir zorunluluktur. Uygulamaya konuldugu günden beri ögretmen almak için neden KPS sinava gerek duyulmustur bilinmez. Okulunu kendi bransinda üstün basari ile bitirmis bir ögretmenin -sadece Edebiyat inkilâp tarihi gibi branslarin disindaki bölüm mezunlarinin basararak -sinav kazanmasi mümkün müdür? Tabi ki hayir. Meslek Dersleri, Müzik, Beden egitimi, Resim-is, Fizik, Kimya, Biyoloji ve sayilabilecek birçok derste uzmanlik seviyesinde bilgisi olan kaliteli insanlar KPSS sinavinda sorulan sorularin birçogundan haberi bile yoktur.

Kaldi ki bu ögrenciler okullarinda okurken kendi uzmanlik derslerine çalisirken mezun olduktan sonra önüne konacak olan KPS sinavi sendromu yasamaktadir. Kamu Personeli sinavindan sunu mu anlamak gerekir. Her diplomali kaliteli degildir. Bu nedenle seçme sinavi yapiliyor. Bu sinavla üniversitelerimizin verdigi diplomalar da geçerliligini kaybetmis olmuyor mu?

Kapatilan ama bu gün övgü ile söz ettigimiz Ögretmen okullari lise seviyesinde mezun veren okullardi. Bugün ögretmen olabilmek için liseden sonra en az 4 yil daha okumak gerekiyor. Bu durumda  fakülteyi bitiren bir ögretmenin lise mezunu bir ögretmenden çok daha fazla basarili olmasi gerekmiyor mu?

Bugün egitim sistemimiz içinde bulundugu bütün sorunlara karsin hala ayakta durabiliyorsa bunu, ögretmen okullarina ve Köy Enstitüleri'ne borçludur. Egitim sistemimiz, Ögretmen Okullari deneyiminin, Köy Enstitülerinin atmis oldugu temel sayesinde bugünlere kadar gelebilmistir. Bugün bu kurumlari tekrar hatirlamak, "Nitelikli Egitim için Nitelikli Ögretmen" anlayisini hayata geçirmek için mücadele eden Egitim-Is'in ve yüz binlerce egitim emekçisinin boynunun borcudur. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk "Ögretmenler, sizin basariniz Cumhuriyetin basarisi olacaktir", “Uluslari kurtaranlar yalniz ve ancak ögretmenlerdir." sözleri ile ögretmenlik mesleginin önemini vurgulamis, ögretmenlerin agir bir sorumlulugu oldugunu ifade etmistir.

Nitelikli egitim ancak nitelikli ögretmenler yetistirmekle mümkündür. Ülkenin gelecegi, iyi yetismis ve mesleginde söz sahibi ögretmenlere baglidir. Özellikle son yillarda yürütülen politika ve uygulamalarla Türkiye'de ögretmenlik mesleginin sayginligi her geçen gün biraz daha azalmaktadir. Ögretmenlik mesleginin sorunlari, toplumun ve bireylerin tümünü, kisacasi herkesi ilgilendirir. Ögretmenlik meslegi, hak ettigi sayginliga bir an önce kavusturulmalidir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol