Mısır'da ordunun yaptığı darbe üzerine tartışmalar devam ediyor. Bir yıl önce Mısır'da demokrasiye geçiş yapıldığı zannedilirken bir yıl sonra ordunun yaptığı darbe ile devlet idaresinin el değiştirmesi herkesi şaşırtmıştır. Çünkü bu demokrasinin Mısır Baharı'nın istikrarı içinde devam edeceği sanılıyordu. Fakat herkes yanıldı. Şimdi bunun nedenleri konuşulup tartışılıyor. Tabii olayla ilgili farklı fikir ve düşünceler dile getiriliyor, nedenleri araştırılıyor. Basında bu kritikleri okurken bizim ilgimizi çeken Rus Lideri Putin'in yakın çevresinden olduğu ileri sürülen Alexei Paskov'un değerlendirmesidir.
Rus diplomat Mısır'daki darbe üzerine basına yaptığı konuşmada: Batılı olmayan ülkelerde demokrasinin yürümediğini söyleyerek, " Mısır'da olanlar, otoriter rejimlerden demokrasiye hızlı ve barışçı geçiş olmadığını gösteriyor" demiştir.
Türkiye'de 1945 yılında demokrasiye geçiş nasıl olmuştur? Bize göre demokrasiye hızlı bir geçiş yapılmıştır. Olayları bir hatırlayalım.
1944 yılında İkinci Dünya Savaşı bitmiştir. Almanya mağlup olmuştur. Dünya Batı- Doğu cephesi olarak ikiye bölünmüştür. Rusya savaşın galiplerinden biridir. Türkiye zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün mahirane bir politikasıyla savaşa girmemiştir fakat Almanya'nın mağlubiyetine 5 kala Almanya'ya savaş ilan etmiştir. Böylece Almanya'ya karşı savaşan ülkeler arasına girmiştir. Yıl 1945'tir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuş ya da kurulmak üzeredir. Bu arada Batı Cephesini oluşturan ülkeler Atlantik Beyannamesi'ni netleştirmişlerdir. Batı "Demokrasi Cephesi"ni meydana getirmiştir. Bu durumda Türkiye ortada kalmıştır. İki seçenek vardır. Ya Rusya'nın kurduğu ya da Batı ülkelerinin meydana getirdikleri Demokrasi Cephesi, bir anlamda Amerika tarafında olacaktır. Ancak Amerika tarafında olmak için demokrasiyle yönetilmiş olmak gerekmektedir. Yani ülkede çok partili hayatın içinden gelen, ulusun serbest iradesi ile seçilmiş bir iktidar tarafından yönetiliyor olmalıdır. Halbuki Türkiye 1945 yılında İsmet İnönü'nün Genel Başkanı olduğu CHP tarafından tek parti ile yönetilmektedir. Bir anlamda Tek Parti Devri'dir. Bu yüzden İnönü'ye diktatör denmektedir. Baskıcı bir idare kurduğu iddia edilerek, Faşist Diktatör gözü ile bakılmaktadır. Bu durumda İnönü ve partisi Türkiye'nin geleneksel Batılılaşma Politikası'na uygun olarak Batı Cephesi'ni oluşturan, demokrasiyle yönetilen ülkeler arasına katılmaya karar vermiştir. O kadar ani ve hızlı kararlarla demokrasi cephesine katılmaya karar vermiştir ki Tek Parti İktidarı'nın çıkardığı yasalarla demokrasiye geçiş yapmak zorunda kalmıştır. Tabii muhalefetsiz demokrasi olmayacağına göre CHP'den Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Prof. Dr. Fuat Köprülü gibi bir takım önde gelen siyasetçiler ayrılarak, Demokrat Parti'yi kurmuşlardır. Muhalefetin yer alacağı bir idare biçimi ortaya çıkmıştır. Rahmetli İsmet İnönü valilere bir genelge göndererek muhalefet parti liderlerine anlayış gösterilmesini istemiştir. Kısaca hiçbir yasası, hiçbir alt yapısı olmayan bir siyasi anlayışla demokrasiye geçiş yapılmıştır. 68 yıldan beri Türk Demokrasi'nin altyapısı, kültürü oluşmaya çalıştırılmaktadır. Halk demokrasinin sandık mı, eğitilmiş, bilgili bilinçli bir yönetim mi olduğunu öğrenememiştir. Türkiye'de şunca yıldan beri tam oluşmayan Demokrasi Mısır'da ya da bir başka Arap veya Müslüman ülkede olur mu? Hadi canım sende.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol