OSMANLI KADINA ÖNEM VERMEDI

Osmanli Devleti tarihin büyük imparatorluklarindan biriydi. Roma ve Bizans'tan sonra geliyordu. Son zamanlarda bazi yazar ve tarihçiler de Avrupa Birligi'nin ilk modeli oldugunu söylerler. Türkiye bu imparatorlugun içinden en son çikan devlettir. Osmanli yikildiginda içinden 20'nin üstünde devlet çikmistir. Bunlar simdi bize kafa tutmakta, düsmanlik etmektedirler.
Günahi ve sevabi ile, sani ve söhreti ile Osmanli bizim tarihimiz, bizim geçmisimiz, bizim kültürümüzdür. Atatürk'ün ondan bir devlet çikarmasi mucize olmustur. Biz bilmesek, farkinda olmasak da bu böyledir. Daha dün bu devletin kurulusunun 84. yildönümünü kutladik. Kadin-erkek, Genç-Ihtiyar bayraklar elimizde cadde ve meydanlarda yürüdük. Bu kitlesel coskunun, bu büyük bayramin en güzel ve en anlamli tarafi Türk kadininin varligini, hayatin içinde oldugunu yansitmasidir. Dogal ki bunu Atatürk'e borçluyuz. Türk kadinin çogunlugu bunun bilgisinde olmasa da bütün Islam alemi ve dünya biliyor ki bu bir gerçektir.
Cumhuriyet ilan edildiginde 15 kadin ticaret hayatinda idi. Onlar da kadina uygun (kozmetik) islerin ticaretini yapiyorlardi. Osmanli'nin bu kadarcik olsun kadina ön vermesi, uzun yillarla baglantili degildir. Bu cumhuriyet öncesi, mesrutiyet zamaninin olayidir. Sözgelimi 1892 de Trakya turnesine çikan Ahmet Fehim Bey tiyatro ekibinde Türk Müslüman kadini yoktu. Bilim alaninda çalisan, çalismalarini yayimlayan ise hiçbir Türk kadini olmamistir. Osmanli bilim ve sanat alaninda kadinin çalismasina izin vermemistir. Onu Osmanli'da, Türk ve Müslüman olmayanlar yapiyordu. Buna göre kadin haremde, hayatin ve ekonominin disindaydi. Cumhuriyet Gazetesi'nin son Bilim Teknoloji ekinde, "Cumhuriyetin Ilk Kadin Bilimcileri" baslikli kisa bir yazida "Ilk kadin bilimcimiz Kamile Sevki idi. Osmanli'da tek bir kadin bilimci olmadi, kadinlar cumhuriyetle birlikte arastirma yapmaya basladilar" deniyordu. Demek ki kadinin bilimsel hayatta görülmesi cumhuriyet ile baslamistir. Kamile Sevki (Mutlu) Hanim Pataloji alanindaki çalismalarini ilk defa cumhuriyetin baslangiç yillarinda yayimlayip kamuoyuna açiklama imkanini bulmustur.
Türkiye Cumhuriyeti ticaret hayatinda 15, bilimsel çalisma alaninda da 12 kadin ile yola çikmistir. Onlarla yola çikildiginda Türkiye'nin nüfusu 11-12 milyon kadardi ve nüfusun % 92'si okuma yazma bilmiyordu. Okuma yazma bilmiyenlerin çogunlugunu da, bugün oldugu gibi, kadinlar olusturuyordu. Bu baglamda sormak lazimdir, kadin Islam'da niye geridir, niye çalisma hayatinin disinda, kapinin arkasinda tutulmustur? Oysa kadinin hayatta olmadigi, çalisma alaninda görülmedigi yerlerde toplum felçlidir. Osmanli toplumu da böyleydi. Kadinin kendisi, rahmetli Duygu Asena'nin dedigi gibi, kadinin adi da yoktu. Nazim Hikmetin "Bizim Kadinlarimiz" dedigi kadinlar laik cumhuriyet ile gün isigina çikmislar, hayatin külfeti yaninda nimeti de oldugunu o zaman görüp anlamislardir.
Islam'da kadin hayatin, ekonominin içinde olmadigi için sorun olmamistir. "Bossun" dendigi zaman kendisini kapinin disinda bulmustur. Hakki hukuku olmadigi için de mali mülkü olmamistir. Bugün de bu konu fazla degismis degildir. Bir arastirmaya göre Türkiye'de aile mülkiyetinin % 80'ni erkegin üzerindedir. Galiba Aile Mülkiyeti'nin kari-koca arasinda esit paylasimi son zamanlarda çikan bir yasa ile saglanmistir. Ancak bu Atatürk'ün Kadin Devrimi'ni küçültmez. Kadinin bugünkü noktaya, konuma gelmesi yine de Atatürk sayesinde mümkün olmustur. Bu nedenle derimki Türkiye'de herkes Atatürkçü oldugunu söylüyorsa bunu daha fazla Türk kadini söylemelidir. Türbana, çarsafa dolanmasi, sikmabas hale gelmesi Türk Kadini'nin cumhuriyetçiligine aykiri bir giyimdir. Kendisini kamu alanlarinin disinda bulmasi demektir. Bilmem anlatabildik mi?
nazifkaracam@gazetetrakya.com


Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol