2001 yiliydi.
Edremit'in Mehmetalan köyünde, dost ortaminda, cemiyetteydik.
Uzunköprülü Dervis Kemal Özcan ve digerleri…
Izmir'den de konuklar vardi.
TRT Izmir çalisanlarindan.
Türkücü Nazan Balkirtan ordaydi da…
Su an adini animsayamadigim bir beyefendiyle yan yanaydim muhabbet ortaminda.
Mehmetalan köylüleri, her yaz sekiz on dügün yapar en azindan.
Bu dügünlerine es dost ne kadar bildik tanidik varsa çagirmaya gayret ederler. Hele de agzi söz yapan, dili türküye, teli saza yatkin insanlari köylerinde agirlamaktan sinirsiz bir onur duyarlar.
Ahmet Günday'i da orada tanidim, Nesimi Çimen'i de ve bir çogunu…
Iste öyle bir ortamdi. Ses düzenleri kuruldu. Yemekler yenirken adeta sölen havasinda türkücüler, sazlar esliginde, konser ortaminda türkülerini söylüyorlar.
Sahnedeki türkücü "Ormanci" türküsüne basladi.
Yanimdaki, yani basimdaki -belki Nazmi idi adi- beyefendi, türkünün bir yerinde egildi kulagima: "Bu türküyü de hep yanlis söylüyorlar. Hatali oturdu milletin diline, o yanlisla sürüyor! Bir türlü düzeltilmedi gitti!" dedi.
"Neresi?" diye sordum.
"Ormanci da gelir gelmez yikar masayi, diye bir sey yok bu türküde," dedi.
"Nasil olacak?" diye sordum.
"Ormanci da gelir gelmez yikar masaya, olacak," dedi.
Anlayamadim. Bir anlam veremedim.
"Bir de" dedi, "Laf anlamaz ormanci çekmis kafayi, degil. Laf anlamaz ormanci çekmis kafaya, olacak."
Ege sivesinden yola çikiyordu galiba. Ormanci, Mugla türküsüdür ya. "Yani," dedim, "Egeli, yap bana bir çay, yerine, yap beni bi çay, der. Onun gibi bisey mi?"
"Hayir hayir," dedi. Onunla ilgisi yok.
"Ya ne?"
"Ormanci zaten görev basinda, devlet memuru. Görev basindaki devlet memuru içki içmez ki."
"Evet!"
Ormanci, ormanda agaç kesmekte olan Mustafa'yi düdügüyle uyariyor. Mustafa'yla aralarinda her halde önceden de bir sorun var. Mustafa, ormancinin düdügünü duyunca, sununla basimiz belaya girmesin, diyerek, baltasini omzuna atip köye dogru hizla kaçiyor. Ama ormanci pesini birakmiyor. Köye kadar gidiyor. O sirada Mustafa, köy muhtari Tevfigi çagirmis, hem durumu konusuyorlar, hem de bir yandan dama oynuyorlar. O sirada ormanci geliyor ve dogruca Mustafa'nin yanina gidiyor. Boynundan tutup kafasini masaya bastiriyor ve tabancasini da kafasina dayiyor. 'ben sana düdük çaldim. Neden durmadin oldugun yerde de kaçtin?' diyor. Olay bu."
Yerden göge katiliyorum bu yoruma.
Sürdürüyoruz konusmayi:
"Zaten, uyak olarak ta böylesi uymuyor. Baktim ovaya, dama oynamaya. Ormanci da gelir gelmez yikar masayi, deyince, uyak bozuluyor. Yikar masaya, olmasi gerekiyor."
"Evet. Siir tarzi olarak ta öyle."
"Çekmis kafayi degil de, çekmis kafaya!"
"Tabii!"
Anlastik beyefendiyle. Meger o zamana kadar türküyü, herkesin bildigi ve sevdigi güzelim türküyü ben de yanlis söyler dururmusum.
O gece düzelttim dilimi.
Söyle yani:
"Çiktim Belen kahvesine baktim ovaya
Bay Mustafa çagirdi dam"oynamaya
Ormanci da gelir gelmez yikar masaya
Söz anlamaz ormanci çekmis kafaya"
Türküleri sonuna kadar dogru söylemek, dogru söylemeye gayret etmek ne kadar adam gibi bir sey sevgili insanlar. Bu titizligi gösterip, bu hazzi yasamaliyiz.
Türkü emekçisi insanlar olarak insanlara yanlis iletiler yapmamaliyiz.
Di mi ama!
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol