Tansiyon düsüklügü yasadigim için ayakta kalirim korkusu ile Sebahattin Ali’ nin büstünün açilisi toplantisina gidemedim. Bizim gazetede ve Cumhuriyet’te toplantinin haberlerini okudum. Bir vatandas yolumu keserek “Kim bu Sabahtin Ali? Nerden çikti bu adam?” diye sordu. Ben de Sabahattin Ali’nin büstünü dikenlerden birileri onu anlatir, yazar diye bekledim. Fakat ne yazik ki gözüme böyle bir anlati, halki ve toplumu bilgilendirme yazisi görmedim, okumadim. Dogrusu ya bunu normal karsiladim. Zira on yilda bir kitap okuyan, cebinde kalem ve kagit bulundurma aliskanligi olmayan insanlardan olusan bir toplumda Sabahattin Ali’yi yazip anlatmak zordur. Sabahattin Ali’yi okumadan, Sabahattin Alici olmak elbet anlasilir sey degildir. Daha dogrusu anlasilir da anlatilmasi zor olur. Sabahattin Ali önce bir Cumhuriyet ögretmeni idi, Sonra sair hikaye ve roman yazariydi. Öldürüldügü yillarda da ticaretle, peynir tüccarligi ile ugrastigi rivayetleri vardir.
Sabahtin Ali sairligi, öykücülügü ve roman yazarligi baglaminda edebiyatçi idi. Yani güzel yazma, güzel söyleme sanatini biliyordu. Fakat ne varki edebiyat tarihleri onu sayfalarina almamislardi. Oysa saiirleri, hikayeleri, romanlari vardi ve Cumhuriyetin ilk yillarinda zamanin aydinlari tarafindan okunuyordu. Edebiyata, özellikle hikaye dalinda yetenekli bir kisilige, güçlü bir kaleme sahip oldugu anlatiliyordu.”Kuyucakli Yusuf” adli romani ile söhret olmustu. Cumhuriyeti kuranlar ona “Parlak Bir Zeka” gözüyle bakiyorlardi. Onun için dis dünyayi tanimasi amaciyla Almanya’ya gönderilmisti. Bu nedenle Almanca biliyordu. Milli Egitim Bakanliginin gözde fikir, düsünce ve kültür adamlarindan biriydi. Türk basininda ismi vardi ve kendinden söz ettiriyordu. Ancak bu yaniyla yasadigi zamanin kosullarina, ortamina uyumda zorluk çekiyordu. Yazdiklarindan, hakkinda ya kosullarina, ortamina uyumda zorluk çekiyordu.
Yazdiklarindan, hakkinda yazilanlardan anlasilan buydu. “Toplumsal Zeka”nin üstünde yaziyor, fikirler, görüsler sergiliyordu.
Sabahattin Ali’nin Ispanyol sairi Lorca’nin yazgisina benziyen bir çizgisi olmustur. Dünya düsünce tarihinde örnekleri, benzerleri olan bir kaderi yasamistir. Bir avuç insanin disinda yeni kusaklarin bilmedigi bir noktada, hayata veda etmistir. O hayata veda ettiginde 18 yasina yeni girmistim. On yilda bir yada hiç kitap okumayan bir toplumda Sabahattin Ali olmak zordur. Kolay olan Sabahattin Ali’yi okumadan, anlamadan Sabahattin Alici olmaktir. Bu da tabii bizim topluma, bizim okuma özürlü insanlarimiza özgü bir durumdur.
Sabahattin Ali geride su eserleri birakmistir:
Daglar ve Rüzgar, Kurbaganin Seranadi, Degirmen, Kagni, Ses, Yeni Dünya, Sirça Kösk, Kuyucakli Yusuf,
Içimizdeki Åzeytan, Kürk Mantolu Madonna ve kitaplastirilmamis yazilari ile yabanci dillerden yaptigi çeviriler.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol