ÖNCELIKLI BIR ÇALISMAMI BITIRMEK ÜZERE AYRILIYORUM
Dün Köy Enstitülerinin kurulus yildönümüydü ve ayni zamanda Köy Enstitüleri Bayrami idi. Oysa Enstitüler kapatilali elli yil olmustur, fakat hâla Türkiye'nin gündemindedirler, güncelliklerini korumaktadirlar.
Köy Enstitüsü iskatçilari kendilerini nasil tanitirlar bilmem.
Fakat ben 1960 yilinda Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve bas yazari rahmetli Kadir Nadi'ye yazdigim bir mektupta kendimi "17 NISANDAN BIR DAMLA" olarak ifade etmistim. Nadir Nadi mektubumu aldiktan hemen sonra bu mektubu birinci sayfada kendisinin yazdigi sütunda, "HALK AYDINININ AÐZINDAN" diye yayimlamisti. Demek ki Köy Enstitülerinden çikanlar birer HALK AYDINI konumunda olan ögretmenlerdi. "Hiç degilse Nadir Hadi Bey Enstitülerinden çikanlari böyle görüyordu ya da öyle görmek istiyordu.
Bana göre de Köy Enstitülerinden çikanlar temel felsefe ve misyon itibariyle Halk Aydini idiler. Cumhuriyetin köye gönderdigi yeni bir Aydin Tipi'ydiler. Bigiyi ise dönüstürecek becerileri vardi. Ögretmenlikleri disinda marangozluklari, insaat ustaliklari, demircilikleri, modern ziraat ve bahçeçilik ,hayvancilik bilgileri vardi. Saglik memuru olarak yetisenler oluyordu. Birer müzik aleti çaliyorlardi. Okullarinda dünyanin ünlü bestekâr ve kompozitörlerini dinlemislerdi. Karanligin sinirinda aydinligin bekçiliginde bilinçli, kararli ve azimliydiler. Bir davalari ve bir kavgalari vardi. "INSAN OLMAK MILLET OLMAK" ülküleri idi. Ancak ne varki köy Enstitüleri 1954 yilinda zamanin iktidari tarafindan kapatilmislardir, Karsi Devrim sürecinde sessiz kalanlar bu olayi sadece seyretmislerdir. Ve bir daha da agizlarina almamislardir.Kendi çocuklarinin tercihen alindiklari bu okullarin tekar açilmasini köylü de istememistir. Cumhuriyetin bu (örjinal) kurumlari tarih olurken, geriye sadece bunlarin edebiyatini yapanlar, kalmistir.
Ben Köy Enstitülü bir yazarim ve Köy Enstitüsünde ögrenciligim devam ettigi 1947 yilindan beri yerel gazetelerde, genel gazetelerde ve dergilerde yaziyorum. Bugün itibariyle Trakya'da çikan bazi gazetelerde ayda 32 makele yazmaktayim. Aylik YÖRE DERGISI'nde de arastirma yazilarim çikmaktadir. Bunlarin disinda 1696-1995 yillari arasinda yani 26 yilda dört kitap yayimlamis bulunmaktayim. Demek oluyor ki bes yilda bir kitap çikarmisim. Oysa On yildan beri kitap çikarma imkanim olmadi. Halbuki balasyip da yarim kalan iki kitabim vardir ve bunlarin çikmasini, okuyucuya ulasmasini çok istemekteyim. Bu nedenle bir süre için ve bu öncelikli çalismalarimi bitirmek üzere yazilarima zorunlu olarak ara veriyorum. Süphesiz bundan dolayi üzgünüm. Sagligimi okumaya, düsünmeye ve yazmaya borçlu oldugumu biliyorum. Bu sebeple ilerde yazilarima kaldigim yerden devam edecegimi umuyorum.
Bu yazimda kendimden söz eden bölümler için rahatsiz oldugumu hemen söylemem gerekir. Yeri gelmedikçe yazarlarin kendilerinden söz etmemeleri genel bir kuraldir. 58 yillik yazarlik hayatimda bu kurala genellikle bagli kaldigimi söylemek isterim.
Yazarlik elbet bir istir, bir ugrastir ve bir meslektir. Ama herseyden önce yazarlik bir hayattir. Fikirlerin, düsüncelerin, kitaplarin içinde olmaktir. Eger bir de arastirmaciliginiz varsa geçmis ve gelecek arasinda köprü olmaniz isinizi daha da zorlastirir. Ben is ile arastirmaciligimi, beraber götürmüs biriyim. Kültür Merkezleri'nin disinda, yani tasrada arastirmaci olmanin zorluklarini yasamisimdir. Tasrada bilgiye ve belgeye ulasmak çok zordur. Bilgi Kaynaklari'nin yetersizligi en büyük sorundur. Bu sorunu çözerek yazmisimdir.
Tekrar bulusmak üzere simdilik hosça kalin
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol