OKULLAR AÇILIRKEN

Her yilokullar açilirken ayni söz söylenir "Yeni egitim ögretim dönemi sancilibasliyor!"
Bildim bileli, gelen, gideni aratiyor talihsiz ülkemde.
Gelen gideni arata arata ne biçim virajlara geldik.
Büyük sehirlerde siniflar yine tiklim tiklim. Birinci siniflar 70-80 kisi.
Ne yapacak ögretmen?
Balik istifi körpecik beyinlerle bagris çigris içinde egitim yapabilecek mi?
Ögretim yapabilecek mi?
Egitim ögretim yapilamayan bir sezona yine selam mi çakiyoruz?
Bu körpecik beyinler düzgün ve yeterli egitimi ögretimi alamadiktan sonra gelecekleri ne olacak?
Onlar ki Atatürk'ün degimiyle "Istikbal"seler!
Ne olacak "Istikbal"?
Bugün ayak ucumuzda, burnumuzun ucunda yasananlara bakinca irkiliyor, tiksiniyoruz. Hiçbir önlem alinamayinca.
Gelecek zamanlar daha mi korkunç olacak?
Bir yandan âfâkî seyleri tartisirken, elle tutulmayan, gözle görülmeyen duygulari alabildigine ön plana çikarirken.
Insan gerçeginin kaçinilmazlarini sürekli es geçerek, bilerek iskalayarak. Yasayip gidiyoruz.
Her zaman söylenen, konusulan, binlerce kez yazilan, binlerce kez okunan tonlarca sorun.
Devasa bir kütle olarak yine karsimizda.
Zaten zamanla çözüme kavusturmayarak büyütmedik mi onu?
Hakkini vermeden, bilincine ermeden, degerini bilmeden yasiyoruz Cumhuriyet'i. Harbe örseliyor, talan ediyoruz. "Cumhuriyet" olgusu bizim elimize düstügüne bin pismandir sanirim.
Okullarda çocuklara anlatilamiyor, kavratilamiyor.
Çünkü birileri bunun basarilmasini istemiyor. Cumhuriyet olgusunun, Atatürk ilkelerinin çocuklara anlatilabilinmesini, kavratilmasini istemiyor. Yetki de ellerinde. Budadikça buduyor.
Basyetkili, 30 Agustos iletisinde "Hedefe çok yaklastik!" demisti.
Hayallerinde bir "cumhuriyet" kavrami var tabi. "Iran Islam Cumhuriyeti" gibi veya benzerlerindeki esdeger anlayislar. Yine cumhuriyet olarak kalabilir adi. Ama, tadi?
Yoksul kesimlerin, köylerin, varoslarin çocuklari yaz döneminde akin akindilar. Dokuz yasindaki köy kizi, yanimizdan geçerken basini siki siki baglamisti. Oysa öncesinde böyle bir sey yoktu. Nedenini sordum. "Hocasi" öyle istiyormus. "Saçinizin bir teli bile görünse çok büyük günah!" diyormus.
Onun bir olumlu yani vardi. Terzidereliydi. Ya Çankiri'yin Tasbasi köyünden, ya da Yozgat'in Bükdibi köyünden olsaydi, ayni sansi yakalayabilir miydi? Ögretmen, devlet memurudur. "Kamu çalisani" diye yutturmaya ugrasiyoruz ama. Ögretmen, devleti de geçelim, "Hükümet memuru" olursa bir de. Her hükümetin keyfiyeti ve arzulari dogrultusunda adim atmaya, el kol sallamaya baslarsa.
Bir egitim ögretim dönemi daha sancidan kivrim kirim olmaz mi?
Bu olaylarin üstüne bilinçle ve etkilice gitmeye çabalayan sendika da etkisizlesti. Çünkü öyle istendi. Zaten sendikal anlayisa çok arali duran genç ögretmenler, bir gün illâki sendika kumpasina takilmak zorunlulugu duyunca, hükümet yanlisi sendikalara aki akiverdiler.
Ama, o sendikalarin, o sorunlari çözmeye niyeti miyeti yok ki!
Ülkemizde yillarin yili isçi sendikaciliginda bu olay böylesine açik, böylesine aleni yasandi. "Sari sendika" demisler adina.
Simdi egitim alaninda bir yigin ayri, parça buçuk sendikalar. Ne sarisi? Alaca bulaca! Civik renklerin her biri rast gele püskürtülmüs.
Onlar, ülke sorunlarini, egitim alanindaki devlesmis sorunlari halkin gözünden kaçirmak, alalamak, gizlemek için kurdurulmus "sendikacik"lar.
Nereden nereye degil mi?
Egitim dedik, egitimde sorunlar dedik, cumhuriyet dedik, gelismemis kentlerde, semtlerde yaz egitimleri dedik ve son sonu sendikaya geçtik.
Ne yapalim! Egitim ögretim deyince daha bunlar ne ki?
Liste yapmaya kalkissak ansiklopediler yetmez.
Yine de.
Kolayliklar diliyoruz.
Tüm iyi niyetli, iyiyürekli, dogrudan, güzelden, Cumhuriyet'ten, Atatürk ilkelerinden, aydinliktan yana olan herkese.
Kolay gelsin.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol