Neden EKOTURİZM

Dupnisa Mağarası, Longoz Ormanları, Yıldız Dağları, Mahya Tepesi, Tarihi Değerleri, Yerel ve Yöresel Lezzetleri 2015 Mayıs'ı ile Kasım Ayının 15'i Arasında Ziyaretçilere Açık Olan Dupnisa Mağarası Ekoturizm ile Birlikte Zirveye Doğru Çıkmaya Her Yıl Üzerine Eklediği Ziyaretçi Sayısı İle Devam Ediyor.
Armağan, Beypınar, Çukurpınar Köylerine İl Özel İdaresi Tarafından Dokunuşlar İse Önümüzdeki Süreçte Kırklareli'nin Turizm'de İzleyeceği Yolu İşaret Ediyor

Dupnisa Mağarası ve Yakın Çevresindeki Köylerin Ekoturizme Kazandırılması Projesi kapsamında İl Özel İdaresi tarafından Armağan, Beypınar, Çukurpınar köy merkezlerine meydan düzenlemesi yapıldı. Çukurpınar köyüne ahşap oturma bankları da proje kapsamında yapılarak halkın hizmetine sunuldu.
Ayrıca Dupnisa Mağarasının meydan düzenlemesi (otopark, taş yürüyüş yolları, yeşil alan düzenlemeleri) ve mağara girişi için ahşap yürüyüş yolu inşaatı hızla devam etmekte olup % 80'lik kısmı tamamlandı. 15 Mayıs - 15 Kasım tarihleri arasında mağara girişi ziyarete açıldı.
Dupnisa Mağarası Projesi İl Özel İdaresi tarafından hazırlanarak, Arkeolojik ve Doğal Sit Alanları içinde bulunduğundan dolayı Edirne Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünden gerekli izin ve olumlu görüşler alındı. Söz konusu "Dupnisa Mağarası Ve Yakın Çevresindeki Köylerin Ekoturizme Kazandırılması Projesi"nin yürütümü İl Özel İdaresi teknik elemanları kontrolünde kısa sürede tamamlanacak.

Kırklareli'nin Turizm alanında işaretleyeceği türünün EKO olacağının bir diğer gerekliliği ise sadece DUPNİSA mağarası ve çevredeki köyler için yapılan yatırımlar değil. Kırklareli'den başka sadece Afrika'da olan longoz ormanları, Yıldız Dağları, tarihi değerleri ve yerel-yöresel değerlerini de Kırklareli'nin turizm konusunda izleyeceği yolun eko olduğunu gösteriyor.
EKOTURİZM
Ekoturizm, oldukça yeni bir kavram. İlk kez 1992 Rio Çevre Zirvesi'nde sürdürülebilir bir dünya ve çevre için kriterler ortaya konmuştu. Bu kriterler, turizme de uyarlanarak, çevreye zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve tüm yerli halkların kültürlerini yoketmeden, onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarının sağlanması şeklinde özetlenmişti.
Günümüze kadar geçen süreç içinde, giderek "ekoturizm" kavramı ve tanımı benimsendi ve 2002 yılının Mayıs ayında, Kanada'nın Quebec kentinde, 133 ülkeden gelen 1100 delegenin katılımıyla yapılan "Dünya Ekoturizm Zirvesi"nde, tüm ülkelerin benimsediği ortak bir tanım saptandı. Buna göre ekoturizm, "yeryüzünün doğal kaynaklarının sürdürülebilirliğini güvence altına alan, bunun yanısıra yerel halkların ekonomik kalkınmasına destek olurken, sosyal ve kültürel bütünlüklerini koruyup gözeten bir yaklaşım ya da tavır" olarak benimsendi.
Bu kavramı benimseyen ülkelerin, doğal sonuç olarak benimsemeleri gereken prensipler ve uygulayacakları yöntemler ise şöyledir:
Ekoturizm politikaları geliştirmek ve planlama yapmak
Ekoturizm için kurallar geliştirmek
Ekoturizm alanında ürün geliştirmek, pazarlama ve tanıtım yapmak
Ekoturizmin getiri ve götürülerini ( maddi ve manevi ) izleyip saptamak
Ekoturizmde uyulması gereken kurallar
Yukarıdaki tanım uyarınca ekoturizm, herşeyden önce "çevre ve kültür değerlerinin sürdürülebilirliğini garanti altına alan, yerel halklara maddi yarar sağlayan turizm" olarak kavransa da, ağırlıklı faaliyet alanı olarak doğada yapılan turizm türlerini kapsamaktadır.
Buna göre, el değmemiş doğada yapılan tüm turizm çeşitleri, ekoturizmin kapsamına girmektedir. Ekoturizmin iki önemli kriterinden biri olan, "doğal çevrenin sürdürülebilirliği" ilkesine, bu doğa turlarında sıkı sıkıya uyulmalıdır.
Doğa turlarında seçilen rota, bu turlar için eğitilmiş uzman rehber kullanılması, turlarda mutlaka uyulması gereken kurallar, çok önemlidir. Gerek tur düzenleyen acentaların, gerekse tur katılımcılarının uyması gereken diğer kurallar ise şöyle özetlenebilir:
- Milli Park, Doğal koruma alanı,vb. ilan edilmiş bölgelerde, ilgili bakanlık ve kurumlarca konulmuş kurallara kesinlikle uymak, girilmesi ya da kamp yapılması yasak ya da kısıtlamalı bölgelerdeki yasaklara uymak,
- Gezilen veya kamp yapılan yerlerde belirlenmiş gezi rotaları varsa, bunlara kesinlikle uymak, tecrübeli doğa rehberinin uyarı ve yol göstericiliğine uymak
- Gezilen yerlerde flora ve faunaya asgari zarar verecek şekilde hareket etmek
- Gezi faaliyeti sırasında çevreye hiçbir şekilde atık bırakmamak, doğada silinemeyecek izler bırakmamak
- Özellikle nesli tehlikede bulunan hayvanların bulunduğu bölgelerde gürültü,vb. kirlilik yaratmamak
- Acentalar için: flora ve faunanın korunmasına özel önem verilen yerlerde gerek yıl içinde, gerekse uzun vadede tur rotalarını, koruma ilkelerini gözeterek, sık sık değiştirmek;yetkili resmi kurumlar tarafından doğa ve dağ rehberliği sertifikasyonu varsa, mutlaka sertifikalı rehberler kullanmak, eğer yoksa, doğa turları konusunda uzman kurum ve kişilerden eğitim almış tecrübeli rehberler kullanmak
Ekoturizmin ikinci önemli kriteri olan "yerel kültürlerin sürdürülebilirliği ve yerel halkların bu turizm faaliyetinden yarar sağlaması" ilkesi ise, iki önemli prensibi barındırıyor. Birincisi, ekoturizm faaliyetinin yapıldığı bölgenin yerel halkının, bu faaliyetten maddi bir pay alması.
Bunu sağlamak için öncelikle, uluslararası büyük tur operatörlerinden ziyade, ülke hatta bölge çapındaki daha küçük acentaların ekoturizm faaliyetinde yeralması arzu ediliyor. Bu acentaların, tur programlarını yaparken, olabildiğince tur gereksinimlerini bölgeden sağlamaları, bölgeye maddi yarar sağlanmasının önemli bir önkoşulu.
İkinci önemli prensip ise, bir bölgeye turizm aracılığıyla katkı sağlarken, maddi ve manevi kültür unsurlarının bozulmaması prensibi. Otantik kültürlerin, ahlaki değerlerin bozulmadan yaşadığı bölgelerde, turist gruplarının bu değerlere saygılı davranması gerekiyor.
Ayrıca maddi kültür eserlerine de saygılı davranmak, korumacılığı desteklemek, gerek turizm profesyoneli, gerekse tüketici olarak, yerel dokuyla uyuşmayan modern mimari ürünleri yerine, koruma altına alınmış otantik yapılarda hizmet veren konaklama tesislerini tercih etmek ve desteklemek gerekiyor.
Artık tüm dünyada bu çevreci tutumu benimseyen acentalar ve onların turları destek görüyor ve tercih ediliyor. Hatta bu anlayışla faaliyet gösteren acentalara, özel ödüller, belgeler veriliyor.
Gerçekten de, insanların tüm yeryüzünde birbiriyle buluşması, kaynaşması ve barış içinde bir arada bulunmasını sağlayan turizm hareketleri, ancak böylesi bir anlayışla, var olan değerlere zarar vermeden sürdürülebilir.
KIRKLARELİ'NİN
Ekoturizmdeki şansı
ve bulunduğu nokta
KIRKLARELİ'NİN zengin coğrafyası ve doğal potansiyeli, doğa turizmi türleri açısından büyük bir şanstır, ancak bilinçsizce davranılması sonucunda, hızla çevre değerlerinin bozulması da kaçınılmaz olacaktır. Bu potansiyel tehlikeyi acilen görüp, doğa içinde yapılan tüm turizm türlerinde "çevreyle barışık" tarz ve yöntemleri benimsemeliyiz.
Bu konuda ilgili bakanlıkların ( Turizm, Orman, Çevre, Kültür ) acilen koordineli bir çalışmayla, ortak ve kesin kurallar ( ve gerekli yerde cezalar ) saptamaları, dağ ve doğa rehberliği için sertifikasyon programları geliştirip uygulamaya koymaları, ekoturizm bölgeleri ve rotaları saptanması, en öncelikli önlemlerdir.
Bunlarla paralel olarak ve daha uzun bir süreç boyunca da, hem turizm profesyonellerinin, hem de bölge halklarının, ekoturizm konusunda bilinçlendirilmeleri ve eğitilmeleri gelmelidir.
Özellikle ekoturizmden gelir sağlayacak olan bölge halklarının, sahibi ve bekçisi oldukları doğal ve kültürel zenginliklerin bilincine varmaları ve ancak bunları koruyarak, insanlığa ve kendilerine fayda sağlayacaklarını kavramaları gerekmektedir. Yerel yöneticilere ve bölge halklarına, ekoturizm tür ve çeşitleri ve yöntemleri hakkında eğitim, kurs ve brifingler verilmeli, kendilerinin de ürün ve eko-konaklama imkanları geliştirmesi için destek sağlanmalıdır.
Turizme erken açılmış bazı kıyı bölgelerimiz hariç, henüz ülkemizin pek çok bölgesinde doğa bozulmamış ve bakirdir ve özellikle endemik türler, flora ve fauna konusunda dünyada eşine az rastlanır bir zenginlik vardır. Buna sosyo-kültürel değerler de eklenince, Türkiye, ekoturizm konusunda potansiyel bir cennettir. Bu potansiyeli değerlendirip geliştirmek, hepimizin görevidir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol