Sevgili kardeslerim,
Bu yazimi okurken, acaba siz kaç yasinizdasiniz?
On bes mi, on alti veya on yedi mi… Ne diyorsunuz?
Bir de söyle hesap edelim. Yirmi bir yasina girmenize kaç sene kaldi?
Niçin mi yirmi bir yas, diye soran kardeslerime…
Çünkü yirmi bir yas, bir olgunluk yasidir, derim.
"Çag kapatip, çag açma yasidir"
"Gemileri karadan yürütme yasidir"
"Atini denize sürme, yasidir…"
"Ya ben Istanbul'u alirim, ya Istanbul beni…"
deme yasidir da onun için.
Evet, yirmi bir yas Fatih Sultan Mehmet'in Istanbul'u fethettigi sirada ki yasidir.
Sevgili kardeslerim,
Sizlerin de böyle büyük idealleriniz (gelecekte yapmak istedikleriniz) var mi? Sizin ideallerini gerçekten ben çok merak ediyorum.
Böyle idealleri olan kardeslerim varsa bana e-posta yazsinlar. Insallah onlarin ideallerinin gerçeklesmesine elimden geldigi kadar yardimci olmaya çalisayim. Ancak Fatih Sultan Mehmed han, Istanbul'u fethetmeye karar vermeden önce halkin içinde küçük bir inceleme ve arastirma yapti. Kendisi için cevap aradigi soru su idi.
"Bir savas hazirligina kalkmak için halkim bu savasa ne kadar hazirdir? Ben bana tabi olan askerlerimle acaba bu fethi yapabilir miyim?"
SULTAN FATIH'IN ARAÅzTIRMASI
Henüz ortaligin yeni aydinlandigi bir gün Padisah, tebdili kiyafetle (elbisesini degistirmis) ve yanina kimseyi almadan, korumasiz bir sekilde sehirde gezmeye baslar. Karsisina çikan bir gida dükkânina girer ve dükkân sahibine önce "Selamün aleyküm" diyerek selam verdikten sonra sorar. Dükkân sahibi Padisahi taniyamamis, onun bir müsteri oldugunu zannetmistir.
"Ben peynir almak istiyorum. Acaba bana bir okka (agirlik birimi) peynir verebilir misiniz?" Dükkân sahibi; "Hay hay efendim" diyerek kalkar ve peyniri tartmaya baslar. Genç müsteri peyniri alir ve dükkân sahibine;
"Bana bir okka da helva verebilir misiniz?" diye sorar. Dükkân sahibi müsterisine; "Degerli müsterim. Çok sükür ben siftahimi (ilk satisi) yaptim. Acaba helvayi da yan komsumdan alabilir misiniz" der. "Çünkü gördüm ki komsum henüz siftah yapmadi"
Sultan Fatih Peyniri alir, parasini öder ve tesekkür ederek dükkândan ayrilir. Yanda ki dükkâna geçer. O dükkânin sahibine de selam verdikten sonra; "Bana bir okka helva verebilir misiniz?" der. Bu dükkânin sahibi de Padisah'i taniyamamistir.
Müsterisinin selamini alir ve bir okka helva tartarak genç müsterisine verir.Müsteri bu kere de bir okka zeytin almak istedigini söyler. Dükkân sahibi;
"Degerli müsterim. Åzükürler olsun ki ben siftah ettim. Zeytini de karsi komsumdan alir misin? Çünkü o henüz siftah etmemistir" der. Bu sefer de Sultan Fatih karsi dükkâna gitmeye mecbur kalir. O dükkândan da bir okka zeytin alir. Bu sefer de ondan tereyagi ister…
Birkaç ayri kalem ihtiyacini alabilmek için birkaç ayri dükkâni ziyaret eden Fatih; "Ticaretini düzgün yapan ve birbirini düsünen esnafa sahip olan ben, degil Istanbul'u bütün dünyayi bile alirim" diye düsünür.
Sevgili kardeslerim,
Esnafi düzgün, tüccari düzgün bir ülke…
Mühendisi düzgün, avukati, doktoru, hâkimi, isçisi, memuru düzgün bir ülke…
Ve milleti ahlaken düzgün bir ülke…
Bütün Cihani (Dünyayi) fethetmeye hazir demektir.
Eger milletin ahlaki bozulmussa, kendi çikar ve menfaatini önemsiyor, baskalarini ezmeye kalkiyorsa degil fetihler yapmak, kendisi bile yok olmak tehlikesiyle karsi karsiyadir.
Sevgili kardeslerim gelelim sizlere…
Arif Nihat Asya sizlere "Fetih marsinda" söyle hitap ediyor.
"Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek/ Daglardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun disleri sökülecek,
Yürü, hala ne diye oyunda oynastasin?/ Fatihin Istanbul'u fethettigi yastasin!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden/ Senin de destanini okuyalim ezberden. Haberin yok gibidir tasidigin degerden...
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin bastasin/ Fatihin Istanbul'u fethettigi yastasin!
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol