Ben rastlamadım ama Atatürk'ün hayalinde 100 milyonluk tonton bir Türkiye olduğu söylenir. Cumhuriyetin İlanı'ndan 4 yıl sonra yapılan ilk nüfus sayımında 12 milyon olduğumuz anlaşılmıştır. Türkiye'nin büyüklüğü ile orantısız bir nüfus ortaya çıkınca Atatürk'ün bu özlemi yani 100 milyonluk Türkiye özlemini, dile getirmiş olabileceğini düşündüm. Fakat Türkiye, Cumhuriyet'in 90. yılında ancak 75 milyona ulaşabilmiştir. Sayın Başbakan'ın ailelerden 3 çocuk istemesinin bununla bir alakası var mıdır bilmiyorum? Olabilir. Ya da belli bir süre sonra Türkiye nüfusunun yaşlanacağı dikkate alınmış, bu nedenle bir genç nüfus düşüncesi ortaya çıkmış olabilir.
Ancak Cumhuriyet Gazetesi'nin son haftalık "BİLİM TEKNOLOJİ" ekinde bir yazıya göre Türkiye'nin nüfusu 100 milyon olamayacaktır. Bunun bugünkü çocuk doğurganlık oranıyla ilgisi vardır. Sağlıkta ilerleme veya gerileme de bugünkü doğurganlık oranında etken olabilir. Bütün şartların zorlanmasına rağmen yapılan hesaplara göre ailelerde çocuk doğurganlığı yüzde2.5'u geçmeyecektir. Böyle bir yorum var.
Osmanlı'nın nüfus itibariyle ulaştığı yükseklik 60 milyondur. Ancak Osmanlı Devleti'nden Cumhuriyet'e 12 milyon nüfus kalmıştır. Bugünkü nüfus Cumhuriyet'in aldığı önlemlerle oluşan nüfustur. Bilindiği üzere Cumhuriyet'i kuranlar ve yönetenler doğurganlığı teşvik etmişler, 6 çocuk doğuranlar YOL VERGİSİ'nde muaf olmuşlardır. Yani vergi vermemişlerdir. Örneğin, biz 8 kardeş dünyaya geldiğimiz için babamız vergi vermiyordu, anamız bu doğurganlıktan dolayı ikramiye almıştı.
Doğurganlık ülkenin stratejik konumu ile ilgilidir. Ülkede nüfus artışı teşvik edilmesi, sağlıklı nüfus varlığı için önlemler alınması ayakta kalabilmek içindir. Bu bir içgüdü de olabilir. Neslin devamı ailelerde içgüdüsel gibidir.
Bugün dünyanın ileri ülkelerinde doğurganlık sıfırlanmış gibidir. Bu yüzden Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde telaş vardır ve doğurganlığı teşvik planları uygulanmaktadır. Yeni evlenen çiftler ve özellikle kadınlar çeşitli biçimde ödüllendirilmektedirler. Fransa tarihinde nüfus kıtlığı yaşamıştır. Fransız hükümeti bütün önlemlere rağmen doğurganlığı arttıramış, yazarlardan, şairlerden doğurganlığı teşvik edici yazılar, şiirler yazmaları istenmiştir. Ünlü roman yazarı Emile Zola "DÖL BEREKETİ" diye bir roman yazmıştır. Bu kitap Türkçeye çevrilmiştir. Klasikler arasında çıkmıştır. Tavsiye ederim.
Şüphesiz ki geçmişe oranla bugün ülkelerde kitlesel nüfus kaybı pek olmamaktadır. İnsanların eğitilmesi, sağlık hizmetlerinin yoğunlaştırılması, eskisi gibi salgın hastalıkların ve büyük savaşların olmayışı dünya nüfusunun artışına bir etkendir. Ve tabii eğitilemeyen, beslenemeyen, kendilerine sağlık hizmeti verilemeyen nüfuslar da ülkeler için yüktür. İşte bugün dünya bu çelişki içersindedir. Nüfus artışı isteyen ülkeler olduğu gibi nüfus artışı istemeyip önlem alan ülkeler de vardır. Bugün dünya böylesine de bir ikilem içerisindedir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol