NE DESEK YALAN

Insan belleginin zindeligi tartisilir durur bir yandan.
Türk insaninin, bugünkü vatandas kitlesinin ortalama bellek direnci süresi de zaman zaman dillendirilir.
21 gün mü diyorlar, 22 gün mü, öyle bir sey çalinmisti kulagima bir zamanlar. Her hangi bir bellekölçer aletim olmadigindan kesin bir sey diyemiyorum.
Ama, ne kadar da hizli tüketiyoruz olaylari. Süresi o kadar önemli mi? Müthis bir akim, basdöndürücü bir dolanim. Hani Türkçe bilmeyenler için yabanci dilde söyleyeyim Sirkülasyon.
Üç haftalik olaylara söyle bir akil attim da, birkaç baslik geldi bellegime. Örnegin Cübbeli hoca takildi ilk basta.
Basimizdaki cübbeliler zaten bâki. Ahmet gibileri gelir geçer bu limandan. Dün tukaka gösterdiklerini döner kendileri dener. Zaten topluma göstermeden neler yaptiklarini bilemeyiz ya!
"Hocanin dedigini yap, yaptigini yapma -veya, gittigi yoldan gitme-" gibi saçmasapan bir söz üretmis birileri.
Hocalar, her devirde kendi vicdanlarina güvenebilen kisiler olamamislar demek ki. Yaptiklarinin pek matah seyler olmadiginin bilincinde kendileri de. "Hocanin dedigini de yap, yaptigini da. Gittigi yoldan da sonuna kadar git!" gibi bir söz söylenebilecek bilince erisememis bir toplum yapimiz var ki.
Avustralya müftüsü seyh Hamid efendi ne buyurmuslar? "Kadinlar açik saçik giyinerek tecavüze davetiye çikariyor. Etin üstünü örtmezsen kedi gelir o eti yer!" Bu sözü unutmak için çok fazla süre gerekmeyecek. Zira böylesi sözler o kadar çok söylendi ki, hangi birini tutsun bellek! Öylesine bir anlayis, öylesine bir zihniyet ki, kadin saçi görünce tahrik oluyor, sagi solu harekete geçiyor. Neredeyse keçi görünce hamamci olabilecek bir zafiyet.
Bu arada, Fatih'teki camide olup bitenler israrla unutturuldu bile. Altindan neler çikacakti, nelere gebeydi yasananlar, bilemeden küllendi. Yazik, taziyelerimizi belirtecek zaman dilimini bile yakalayamadik ki birilerinin gönlü olsun.
Basbakanin hastaligini yeni yeni atlatiyoruz. Belleklerde bu haliyle mi kalir, yeni gelisimler zaman içinde bize yeni konular mi yaratir bilinmez.
Deprem konusu zaten her an hazir kita. Aksam da deprem, sabah ta. Yatarken de, uyurken de, uyanikken de, yemek yerken de, yolda yürürken de, bir yerlerde otururken de. Deprem tepemizde sallanan, savrulan yalin kiliç.
"Deprem her an yoksulun yaninda," diyor Prof. Dr. Ahmet Ercan.
Neden? Neden yoksulun yaninda?
Yoksulun depremden kaçacak, kaçinacak olanaklari kisitli da ondan. Yani, demek istiyor ki, "Ölüm her an yoksulun yanibasinda!"
Varsilin böyle bir tehlikesi yok muymus?
"Yok!" diyor. "Varsil, basiyor parayi, en saglam, en güvenilir yerlere, en garantili, korunakli konutunu yapiyor."
Gerçi, ask kapiyi ne zaman çalar, bilinmez.
Ask'la ecel birbirlerini bir bakima çagristiriyor gibi bir ses uyumu çinliyor beynimin arka tarafinda.
Depremden nasil kaçabilecegimizin hesabini yaparken, bir bayram yasandi. Bereket süresini kisa tuttular. Bes güne 100 küsur can yitigi. Ya dokuz gün olsaydi! iyi ki olmadi, diyelim mi? Diyelim. iyi ki dokuz gün olmadi. O zaman sayi 200'ü asacakti bu hesaba göre. Dogru oranti kurunca sonuç böyle çikiyor.
Van'daki töre cinayeti mi?
Kaniksamadik mi daha? Bizdeki yaygin egitim, örgün egitim, bilimsel egitim, toplumsal egitim, çürük pamuk ipligiyle olusturulmus agla geçistirilmeye ugrasildigi sürece, töre cinayetlerinin bitecegine iliskin zerre kadar bir beklenti içine girilebilir mi? Tipki trafik kazalarinin ve ölümlerinin sonuna yaklasildigini duyumsatan bir belirtiye rastlanmadigi gibi.
Seri cinayetler bayrama damgasini vurdu. Bakar misiniz, bin küsur kilometre yol yapmislar. Ne trafik polisine denk gelmisler, ne asayis sorumlularina. Nasil bir ülkede vatandaslik gidisati sürdürmek durumundayiz, düsünebiliyor muyuz?
Al töre cinayetini, vur trafik felâketine. Al trafigi, vur seri cinayetlere. Al seri cinayetleri, vur Busvari, Bleyirvari kitlesel savaslara.
Al hepsini, vur Fransa'ya, Danimarka'ya, Almanya'ya.
Ya ne olacakti? Samsun'daki iki genç unutulup gitmedi mi? Danistay saldirisi bundan böyle siradan bir cinayet davasi olarak sürüklenip gitmeyecek mi? Sivas gibi, Maras gibi!..
Ne oldu Van 100. Yil Üniversitesi rektörü?
Ne oldu Büyükanit'a atilan çamur? Unutuvermedik mi?
Ne degisti?
Cinnet kumpasinda debelenen yalnizca biz degiliz ki. insanlik, kötü bir kapana ayak basmis, kisilmis kalmis. "Yok imis kurtaracak."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol