NASIL BIR ILAH INANCI

Kelime-i tevhit, zamanimiz Müslümanlari tarafindan yeterince bilinemediginden, toplumda inanci farkli birçok insan karsimiza çikarmaktadir. Hâlbuki Asr-i Saadet dedigimiz Peygamberimizin yasadigi asirda, dinin vazii sadece peygamberdi ve insanlar eksikliklerini onun söz, hareket ve davranislarindan çikartiyorlar, hayatlarini ona göre tanzim ediyorlardi.
Kelim-i tevhit yani "La ilahe ilallah, Muhammedür Rasulullah" kelimesi bir bütündür. Bu kelimeyi ikiye bölmek, bir yarisini kabul edip diger yarisini kabul etmemek mümkün degildir. Süleyman Çelebinin "mevlit" isimli eserinde yazdigi; "zatima mir'at ettim zatini/ bile yazdim adim ile adini" ifadesi de her iki ifadenin de tek bir bütün olarak ele alinmasi halinde ancak imanin tamamlanabilecegi vurgulanmaktadir. Bir takim insanlar, sanki kelime-i tevhitte "Muhammedür Rasulallah" yokmus gibi Peygamberi, onun sünnetlerini ve hadis-i Åzerifleri hafife alarak; "Bize Kur'a yeter. Biz Kur'ana bakarak oradan hüküm çikartabiliriz" demeleri de yine bir büyük yanlisin içinde olduklarini göstermektedir. Allah, peygamberine vahyetmis, onu Cebrail (a.s) ile desteklemis, ona mucizeler vermis ve ona ayetlerini göstermistir. Peygamberimiz bir hadis-i Åzeriflerinde; "Siz, benim bildigimi bilseydiniz, az güler çok aglardiniz" buyurmakta ve bütün Müslümanlardan fazla seyler bildigini ifade etmektedir.
NASIL BIR ILAHA IMAN
"La ilahe illallah…" kelimesinde "Allah'tan baska ilah yoktur" derken bu kelime içinde karsimiza bir ilah kelimesi çikmaktadir. Bu ilah kelimesi ne mana ihtiva ediyor ki, biz "Allah'tan baska bu sifatlari tasiyan kimseyi kabul etmiyoruz" diyoruz? Allah'tan baska kimseye vermedigimiz bu sifat veya sifatlar nelerdir?
Bu kelimeyi dil ile söyleyen ve kalbiyle de tasdik eden bir kimsenin Müslüman oldugu bilindigine göre bu insan, Allah disinda neleri reddetmektedir? Åzunu hemen ifade etmeliyim ki hemen çogumuz bu manalarini bilmedigimizden "Allah'tan baska ilah yoktur" diyoruz ama hayatimizin her safhasinda Allah'tan baska bir takim ilahlarin istekleri dogrultusunda hareket edip duruyoruz.(!)
Bazen insan, kendi nefsini ilah yerine oturmakta ve nefsi o insana hükmetmektedir. Bazen para, bazen kadin (erkek) ve bazen de makam ve söhret, ilahlik makamina geçmektedir. Ve en çok da bir takim güç sahibi insanlar (Firavun, Ebu cehil, Deccal), halklarina ilahlik taslamakta ve uygulamalari ile sanki "sizin, ilahiniz benim" demektedirler. "Ilah" kelimesi Arapçada su dört ayri manayi bünyesinde tasimakta, bir Müslüman, "kelime-i tevhitte" ilah kelimesini söylerken, bu dört manayi da kabul etmekte ve bu dört mananin Allah'tan baska kimselerde olamayacagini beyan etmektedir. Ilah kelimesinin birinci manasi; "kendisine kulluk edilecek, tek varlik…" denmektir. Bu manayi her bes vakit namazlarimizda en az kirk kere okudugumuz "Fatiha-i Åzerifte" "Iyyake nagbudu…(Yalniz sana kulluk ederiz)" kelimesinde bulmaktayiz. Bizler, kelime-i tevhitte Allah'tan baska ilah yoktur derken, Allah'tan baska kendisine kulluk edilecek bir varligin olmadigini ilan etmekteyiz. Kul, efendisinin kendisinden istedikleri her seyi yapan insandir.
ILAH KELIMESININ MANALARI
Ilah kelimesinin ikinci manasi; "kendisinden yardim istenebilecek tek varlik…" demektir. Ilah kelimesinin bu manasini da yine fatiha-i Åzerifteki "…ve iyyake nesteiyn (Yalniz senden, yardim isteriz)" kelimesinde görmekteyiz. Bir Müslüman, karsilastigi bir olayda baskalarina güç vehmederek, onlardan yardim istemesi, kelime-i tevhitteki ilah kelimesini anlamadiginin bir isaretidir. Elbette bir iste bazi insanlar size yardim edebilirler. Ancak bu olay, Allah'in size bu insanlari yardimci kilmis oldugunun bir isareti olarak görülmelidir. Bu insan kendine yardim edenlere tesekkür ederken, esas "sükrün (hamd'in)" Allah'a yapilmasi gerektigini bilmelidir. Ilah kelimesinin üçüncü manasi; "rizasi aranacak tek varlik" demektir. Bir insan bir is yaparken bazilarinin gözlerine girmek isteyebilir ve yaptigi ise riyayi (ikiyüzlülügü) karistirabilir. Hâlbuki Müslüman, yaptigi her iste arayacagi tek rizanin, Allah'in rizasi olmasini aramasi gerektigi "kelime-i tevhit" içerisinde geçmektedir. Bu mana ile yapilan bir isin çikar gayesi güdülerek degil, sadece Allah'in rizasi istenerek yapilmasi demektir. Inancin bu sekli, (ise çikar karismadigindan) isi yapana ve yapilana en büyük fayda saglamasi olacaktir. Ilah kelimesinin bu manasi da karsimiza, "ente maksudi ve rizake matlubi (maksadim sensin ve kabul edecegim riza senin rizandir)" ifadesinde geçmektedir. Ilah kelimesin dördüncü manasi, "Hüküm koyucu, yalniz sensin. Senden baska hüküm koyucu yoktur" demektir. Asr-i saadette Peygamberimizin karsisina çikarak onu yalanlayanlara, Müslümanlara eziyet yapanlara ve onlarla savasanlara münkir (inkâr eden) denmiyor, müsrik (Allah'a sirk kosan) deniliyordu. Bu tarif de gösteriyor ki Müsrikler, Allah'a inaniyorlardi. Ancak taptiklari putlarin kendilerini Allah'a ulastiracaklarini zannediyorlardi. Onlarin ilah kelimesinde ki ilk üç manaya bir itirazlari yoktu. Tek itirazlari, "Kureys'in kanunlarini biz yapariz ve Kureys'in mutlulugunu ancak biz saglariz" demeleri idi. Hâlbuki bunlar, tek hüküm koyucu olarak Allah'i kabul etmeleri halinde bunun onlarin iktidarlarinin sonu olacagini bilmelerinden kaynaklaniyordu. Ama kelime-i tevhidin içindeki ilah kelimesinin manalari böyle idi ve Allah, kendi mülkünde (yeryüzü ve bütün kâinatta) hiçbir ortaga yer vermiyordu. Mekke müsrikleri, baktilar ki Islam inanciyla kendi hükümranliklari sona erecek… Iste bunu kabul edemediler ve Müslümanlarla savasmaya basladilar.
Ama mutlak ölçüler hükmünü tamamladi, hele Mekke'nin fethinden sonra artik müsriklerin elleri kollari tutmaz oldu. Çaresiz, Allah'in hükümlerini kabule mecbur kaldilar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol