Mutlu kadinlar

Belki tutkulu bir askti yasadigi.
Belki geçici bir sevdaydi.
Belki siradan bir iliski, olsa da olur, olmasa da.
Belki zorunluydu onun koynuna girmeye. Zoraki bir eylemdi gerçeklesecek olan, gerçeklesen. Zorlamaliydi belki, kimbilir.
Evlenmisti o delikanliyla. Davul dövdürmüslerdi ortak. Beyaz gelinlik giymisti bir geceligine, bir günlügüne.
Ilk günden umutluydu belki.
Belki ilk günden huzursuz.
Atilmisti delikanli ilk gecenin hirsiyla.
Dügün boyu içtigi içkinin kesif disa vurumu dagiliyordu zifaf ortamina.
Belki bir sevgiliydi gönlünü oksayan.
Belki bir ayyasti bedenine abanan. Belki bir kesti bedensel çeyizine el koyan.
Özenle serilmis beyaz çarsafin üzerine akan simsicak, taptaze kanin üzerinde. Dönüp arkasini yatti. Les gibi bedenini teklifsiz bir uykuya birakti.
Gözleri tavana asili. Uyuyamadi sabahi sabahina. Kirlenmis gibi duyumsadi yüregini. Hayalleri bu degildi.
Sabahinda köy kahvesinde çayi ihmal etmedi. Her sabahki herifligin rutiniydi. Böylesi bir günde bile rutini esirgemedi.
Kahvaltiyi hazirladi. Bekledi bir gecelik kocasini. O gelmeden kurmadi sofrayi. Gelmeyince dünür saldi. Dünürle de gelmeyince kendi varip aldi.
Sabah sabah kokuyordu nefesi.
"Bu ne?" dedi.
"Dün fazlaca kaçirmisim. Çivi çiviyi söker diye bir bira yaptim. Kesmedi. Üstüne agir agir iki duble de raki attim."
"Iyi halt karistirmissin. Dünküyle bugünkünü karman-çorban etmissin!" dedi.
Acikmisti. Bir oturdu sofraya, bir yedi, bir yedi ki. Tika basa. "Ooooh!" dedi.
Firladi kalkti sofradan. Bir gecelik gelini hemencik cinsellige sürükledi.
Bakmadi ardina, kahvehaneyin yolunu tuttu. her zamanki "dost"larini buldu kumar masasinda. Bir yandan içkisini ihmal etmedi de evdekini unuttu.
Çok geçmedi aradan. Dokuz ay on gün bir sey. Ikiyken üç oldular.
Rutin sürdü yillarin yili. Üçken bes. Iskenceydi, izdirapti.
Her gece bir ayyas tarafindan irzina geçiliyor, bir de üstüne üstlük bikasiya dayak yiyordu.
Ahirdakiler, kümestekiler, bahçede hasil, yasam denilen fasil hep sirtindaydi.
Herifin derdi tasasi içki, kumar, oyun.
Hovardalik cabasi.
Bir de kiskanirdi karisini. Ya o kahvedeyken, komsu köylerdeyken eve gidip gelen, gelip giden yok muydu acaba?
Karisini kapi disari birakmaz oldu. Ne olur ne olmazdi anasini satasi. Gündüzleri perdeleri açsa da tülü siki siki çektiriyor. "Kadin kisi, eksik etek. Güven olmaz!"di.
"Bu kadinlar zaten!.."di.
Geceleri eve geç gelir, öncelikle evin dört bir yanini kolaçan eder, birileri var mi yok mu denetler.
Bir hirsiz, bir casus gibi girer evine.
Karisi yatakta, bezgin, yorgun.
Tikilir yanina.
Bedenine sinmis alkol bugusu. Zorlar vire.
"Çok basim agriyor, dokunma!"der, yorgun, bezgin, bikkin.
Besken yedi oldular. Irili ufakli ortaliga doldular.
Yillar ne kadar da acimasiz. Ömür ne kadar da dirençsiz. Gelip geçiverdi göz açip kapayana.
Sever miydi bu adami?
Unuttu.
Nefreti her gün ululandi.
Kaçsa. Nereye?
Dursa. Çaresiz.
Ve, bir gün apar topar.
Ölüverdi herif.
Derin bir "Ooooh!" çekti kadin.
Kurtulmustu. Mutluydu.
Huzuru yüzünden okunuyordu.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol