Misir, Arap dünyasinin en büyük devletlerinden biridir. Çok eski uygarliklara sahiptir. Piramitleri, Nil Nehri ve Süveys Kanali ile meshurdur. 1517'de Yavuz Sultan Selim'in fethi ile Osmanli mülküne dahil olmustur. Osmanlilar orasini Valilikle yönetmislerdir. Yavuz Selim, Misir'dan 27 deve altin, Kutsal Emanetler ve Misirli tüccar ve ticaret adamlari ile dönmüstür. Kutsal Emanetler'in alinmasi ile Halifelik Osmanli Sultanlari'na geçmistir.
Misir 1950'li yillara kadar Krallikla idare edilmistir. En son kral ise Arnavut kökenli Faruk idi. General Nacip ve Albay Cemal Abdülnasir'in yaptiklari darbe ile Misir'da Krallik son bulmus, Cumhuriyet ilan edilmistir. Bir süre önce Misir halkinin sokak hareketleri ile iktidarini kaybeden Cumhurbaskani Mübarek 1950'li yillardan yapilan askeri darbenin en son temsilcisiydi. Ancak Misir'da ülkenin yönetiminin basina gelen gerek General Nacip olsun, gerek Albay Cemal Abdülnasir olsun ve gerekse Enver Sedat ve Mübarek olsun demokrasiye geçis yapamadiklari gibi, halki da sefaletten, gerilikten, ülkeyi suistimallerden kurtaramamislardir. Israil ile yaptiklari savasi da kaybetmislerdir. Netekim Misir halki bu süreçten, darbecilerin yönetiminden memnun kalmayarak bundan bir ay kadar önce hareketlenerek Mübarek Idaresini devirmis, ülkenin yönetimini orduya teslim etmistir. Åzimdi Misir'i Silahli Kuvvetler adina bir Askeri Konsey idare etmektedir.
Bir süre önce askeri konsey Misir Anayasasida bazi maddeleri degistirmek suretiyle Mübarek'in biraktigi düzenin devami baglaminda referandum yapmis, halk yüzde 78 devrik Cumhurbaskani Mübarek düzeninin devamina kadar vermistir. Ordu ve Müslüman Kardesler eski düzenin devami, statükonun muhafazasina destek vermistir. Mübarek'i deviren kesim azinlikta kalmistir. Ancak referanduma katilan halkin yüzde 22'si eski düzenin devamina muhalefet etmistir.
Yani Misir'da halk devrim yolunu tikamis, demokrasiye geçisi zamana birakmis, laiklesmeyi kabul etmemistir.
Daha önce burada yazdigimiz bir yazida Arap ülkelerinde DEVRIM olmaz, demistik. Çünkü, Arap ülkelerinde köklü bir düzen degisikligi için ne sartlar müsait, ne de bu degisikligi gerçeklestirecek kadrolar vardir. Ingiltere, Fransa ve Italya gibi ülkeler tarafindan sömürülmelerine ragmen bu ülkelerin kültürlerinden etkilenmemislerdir. Bazi yazarlar Arap halklarinin DÜZEN DEÄzIÅzIKLIÄzI'nde "ATATÜRK LAIKLIÄzINI, SIYONIZMI, KOMÜNIZMI ve HIRISTIYANLIÄzI" istemediklerini yazmaktadirlar. Bu dört dünya olayini felaket olarak gördüklerini söylemektedirler. Zaten Araplar Bati Kültürü'ne, Bati Dünya Görüsü'ne yüzyillar önce kapilarini kapamislardir. Bin yilda Bati yazarlarindan çeviri yaptiklari kitap sayisinin parmakla sayilacak kadar az oldugu daha geçenlerde bir yazar tarafindan dile getirilmistir. Bu durumda bizim Araplar'dan alacagimiz hiçbir sey yoktur. Fakat satacaklarimiz çok sey vardir. Biz ona bakalim. Arap ülkelerinde "Eski hamam eski tas" bizi degil, onlari ilgilendirmektedir. Degismiyorlarsa onlarin bilecegi seydir. Suriye, Libya gibi diger Arap ülkelerinde de halkin köklü bir düzen istedikleri kuskuludur. Onlar için simdilik yillardan beri ülkenin basinda olanlarin gitmesidir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol