Merhaba Kirklareli

Öncelikle herkesin geçmis
Kurban Bayramini kutlar yeni yilin da saglik, mutluluk ve huzur içinde geçmesini dilerim
(Münür SAYGIN'in Hardaliye Konulu Yazisidir)
BIZIMDE BAÄzIMIZ VARDI, HARDALIYEDE YAPIYORDUK
Kasimin son günlerinde Hatice KUNT Hanim, Arastirmaci -Yazar Nazif KARAÇAM Hocamiz, Yazar- Ozan Hasan ÖZTÜRK ve Yalçin ESIYOK arkadaslarimizla birlikte yöneticisi oldugum Anadolu Üniversitesi Büromuza ziyaretime geldiler. Sohbet sirasinda Hatice Hanim 13 Aralik günü Ziraat Odasi Baskanligi ve Üzüm Üreticileri Birligince Birinci Hardaliye Etkinliklerini düzenlediklerini belirtti ve senliklere bizleri de davet etti. Kirklareli'mizin kaybolan degerlerinden biri olan Hardaliyenin bu vesile ile gündeme getirilmesine ve gençlere tanitilmasindan dolayi son derece mutlu oldum ve kendilerini kutladim. Ben 'Bizimde bagimiz vardi Hardaliyede yapiyorduk' deyince anilarimi yazmami istedi. Benim bildiklerim bagcilikla ilgili herkesin bildigi siradan seyler oldugundan yazmaktan önceleri imtina ettim. Hatice Hanim israr edince kendisini kiramadim , okuyanlar için yararli olmasi dilegiyle bildiklerimi yaziyorum.
Kirklareli'miz tarihinde birçok degisik isimle anilmistir. Belgelerden ögrendigimize göre Bizanslilar zamaninda Bulgarlar Ilimizi LOZENGRAD (BAÄzLAR SEHRI) Yunanlilar ise VINEGRAD (SARAP SEHRI) olarak adlandiriyorlardi. Bildigim kadari ile tarihte ve günümüzde dünyada adi Bag,Üzüm veya Sarap Sehri olarak adlandirilan Kirklareli'den baska bir Il yoktur. Buda bize Ilimizde bagciligin nekadar önemli oldugunun bir göstergesidir. Hiristiyanlarca sarabin «çok önemsenen bir içki oldugunu biliyoruz. Bunun için o yillarda üzümlerin büyük bir kisminin sarap olarak degerlendirilmesi de dogaldir. Sehrimizin yukarida belirtildigi gibi bir adininda Sarap Sehri olmasi bu nedenledir.
Kirklareli'mizin Sultan 1. Murat HÜDAVENDIGAR zamaninda Osmanli topraklarina katildi. Müslümanlarca sarap üretim ve tüketiminin yasak olmasi nedeniyle bu kez üzümün baska sekillerde degerlendirilmesine gidilmistir. Bu devirde üzümün yas olarak tüketildikten sonra geri kalan kismi tatli olarak pekmez ve bulama seklinde; Içecek olarak ise hardaliye ve sira olarak degerlendirildigini biliyoruz. Ünlü Seyyah Evliya Çelebi'nin Seyyahatname'sinde bahsettigi gibi o günkü adi ile Kirkkilise söyle anlatilmistir
"Ilk kurucusu, (Yanko oglu Ilyana) adli kraldir. Edirne'den kurulup, yediyüzaltmisdokuz tarihinde Hüdavendigar Gazi eline geçmistir. Edirne eyaletine bagli sancaktir. Buraya bagli mükellef köyleri var. Sancak Beyine adalet üzere onbir kurus gelir getirip, besyüz adam ile hükümet eder. Beyinin hassi ikiyüzbin akçadir. Livaya bagli bir zeamet, onsekiz timar vardir. Savas sirasinda çebelileriyle sekizyüz, beyinin askeriyle binüçyüz askeri olur. Üçyüz payesiyle yüzeli akçelik serif kazadir. Kadisina, adalet üzere üçyüz kere gelir getirir. Kalesi yoktur. Yeniçeri serdari, sipahi kethüdayeri, muhtesibi, bacdari var. Sehrin dörtbir tarafinda kara tasli kirmizi toprakli bag ve bahçeler varki içinde insan kaybolur. Sehir bahçeleri kenarinda genis bir düzlükte kat kat kiremit örtülü mamur yüksek saraylari ile süslü ve sirin bir kasabadir.
Camileri arasinda (Eski Cami) meshurdur. Hamamlarindan köprü basindaki hamamla bedestana bitisik hamam güzeldir. Dükkanlari sehre göre azdir. Bir çesme üzerinde aydin kisilerin devam ettigi bir kahve var. Evleri kiremitlidir. Sehir bir bayir dibinde kurulmus olup; Kible tarafi saf Bag ve Bahçeler ve Köylerle süslüdür. Baglarin bitiminde orman baslar. Halki hep ehli sünnet ve ehli zevk adamlaridir. 20 bin kadar bagi vardir. Sulu üzümleri olur müsellesi, pekmezi ve köftesi gayet meshurdur." der. Bu yüzden Evliya Çelebi Kirkkilise (Kirklareli) ni ilk gördügünde yesil bir denize benzetir.
devam edecek...
haticekunt@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol