MÜZELERE GİDENLER STADYUMLARA GİDENLERDEN FAZLA OLURSA

İleri ülkelerin anladığı bir gerçeği bizim de anlamamız gerekir. O da eğitim almak, kitap okumak, düşünmeyi öğrenmek, bilgiyi kullanmaktır. 1450'den önce İslam'ın Peygamberi Hz. Muhammed ümmetine bunu söylemiştir, "OKUYUN" demiştir. Ayrıca şu gerçeği de görmemiz gerekiyor ki bu dünyanın nimeti yüzyıllar önce okuyan, çalışan, üreten insanların, ulusların olmuştur. Onlar ileri gitmiş zengin olmuşlardır. Bu ülkelerde, örneğin Japonya'da, Amerika'da, İngiltere'de, Rusya'da, Almanya'da kütüphanelere, müzelere gidenler stadyumlara, spor salonlarına gidenlerden fazla olmuştur. Ünlü ressam Van Gogh'un yaptığı bir resmi görmek için sergiyi bir günde 120 bin kişi gezmiştir. 58 milyon nüfusa sahip İngiltere'de İngiltere'de nüfusun yarısı kütüphanelere üyedir. Biz bu Dünya Gerçeği'nin neresindeyiz? Araştırmalar okumadığımızı, okuduğumuzu anlamadığımızı, anladığımızı da anlatamadığımızı, kendi fikrimizi söylemediğimizi ortaya koyuyor. Bir Avrupalı yılda ortalama 20-25 kitap okurken bizim insanımız 10 yılda bir kitap okumaktadır.
Mustafa Kemal kitap okuyan, Kitap Kültürü olan bir devlet adamı idi. İsmet İnönü'nün konuşmalarından kitap okuduğu anlaşılıyordu. Mustafa Kemal o cepheden bu cepheye kitap sandığını taşırken İsmet İnönü Batı Müziği enstrümanlarını taşırdı. Onların yanında Ecevit'in de Kitap Bilgisi sahibi olduğu görülmüştür. Diğerlerinde bir bilgi zenginliği, kültür derinliği görülmemiştir. Bizim kültür dünyamızda devleti yönetenlerde herhangi bir zamanda herhangi bir kitaptan, kitap yazarından söz ettikleri görülmemiş, işitilmemiştir. Yalnız 1950'li yıllarda CHP Genel Sekreteri olan ünlü ve renkli politikacı Kasım Gülek'in, Demireller'in damadı CHP'li İlhan Kesici'nin zengin kütüphane sahip oldukları bilinmektedir. Bunlarda kitap kültürü olduğu görülüyor, seziliyordu.
Cumhuriyet okulluyu okulsuzu kitaba alıştırmak için çok girişimlerde bulunmuş, çok uğraş vermiş, kitap okumayı özendirecek şeyler yapmış, fakat OKUMA ÖZÜRLÜ insanları kitaba yaklaştırmak mümkün olmamıştır. İlköğretim müfettişlerinden rahmetli Ahmet Ünal anlatırdı. Öğretmenlerin çoğunluğunun kitap okumadıklarını, kitap sayfası açmadıklarını söylüyordu. Netice itibariyle ülkemizde kitap köye, kasabaya gitmiştir ama okunmamıştır. Kitap okumak külfet ve işkence gibi görülmüştür. Bugün kütüphanelerin tuttukları istatistiklere bakarak halkın kitap okuduğunu söylemek yanıltıcı olur. Tabii biz ciddi anlamda Kitap Okuru'ndan söz ediyoruz. 75 milyonluk Türkiye'de gazete, dergi tirajları, kitap baskı rakamları da gösteriyor ki ülkemizde okuyan azdır. Bizde bin, iki, üç, dört bin, beş bin baskı yapan kitaplar Japonya, Almanya, Fransa gibi ülkelerde milyon adet basıyor ve satıyorlar. Fazla yakınmaya gerek yok, bir ülkede kütüphaneler kapanıyorsa, sanat eserleri tu kaka ediliyorsa, Kültür Bakanlığı kütüphanelerden, müzelerden kurtulmaya, onları belediyelere devretmeye çalışıyorsa orada durup, ciddi biçimde düşünmek lazım. Osmanlılar zamanında da bir Maarif (Milli Eğitim) Bakanı meclis kürsüsünde okullardan yakınmış, sonunda, "MEKTEPLER OLMASA MİLLİ EĞİTİM'İ ÖYLE BİR İDARE EDERİM Kİ" demiştir.
Cehalet üzerine hiçbir şey oturtulamaz. Cehalet, bilgisizliktir, insanın karanlığıdır. Karanlık korkutucudur. İnsanoğlu kendi karanlığından dahi korkar. Okumak bunun için tavsiye edilir. Okumak insanın en güzel eylemidir. Bu eylemin yani okumanın bir zevkini alabilsek…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol