MESAI SAATI-2

Öglen olmus, devlet kurumlari öglen yemegi için kapanmisti.
Egitim müdürünün adetiydi. Çok zaman daireyi terk etmez, yemegini makaminda yer, çayini kahvesini içer, öglen aralarini makam odasinda dinlenerek geçirmekten haz alirdi.
Öglen arasi oldugu için de genelde gelen olmaz, ona dinlenmege, basini dinlemege ortam dogardi.
Yine böylesi bir gün.
Okullarin açilis zamanlari. Kayitlarin son günleri.
Böylesi günlerde biraz da bilerek terk etmiyordu makamini. Acil durumlar olabilir. Öglen arasinda isi düsen olabilir. Vatandasin isini yapmak, devletin isini yapmakla birdir.
Iste, öyle bir gün.
Egitim müdürü yemegini yedi. Koltuga bir biçim yaslandi. Niyeti dinlenmekti. Kahvesini, çayini daha sonra isteyecekti.
Söylesine birakti kendini. Gözlerini kisti. Beynini rolantiye aldi. Dinlenmeye daldi.
Bir takim sesler gelmeye basladi kapali kapinin disindan.
Hademe Hursit, kararlilikla direniyordu bir bayana. "Hayir hanim efendi. Su an öglen saati. Mesai durdu. Bakin, daha yarim saat var. Yarim saat sonra."
Bayan, atesi atesine ünfüryaz ediyordu "Ben postanede çalisan bir memurum. Mesai saatinde gelemem ki. Nasil gelecegim! Onun için, müdür beyi su an görmem gerekiyor."
"Hanim efendi. Müdür bey zaten yerinde degil. Yemege çikti."
"Yalan söylüyorsunuz. Demin sordugum hanim burada, içerde oldugunu söyledi."
"O anlamaz. Müdür beyden sorumlu olan benim. Müdür beyin ne zaman nerde oldugunu ben bilirim."
O an, Hursit'in basucundaki çagri zili çaldi.
Gayri ihtiyari göstergeye bakti Hursit. Müdür bey çaldiriyordu. Kalkipyürüdü. Kapiyi tiklatip içeri girdi.
"Hayrola Hursit efendi. Gelen mi var?"
Durumu açikladi Hursit.
Olayi tahmin etmisti müdür. Hem sesi benzetmis, hem de "Postanede çalisan" sözü kulagina gelmisti. "Gelsin bakalim!" dedi.
Bayan içeri girdi. Koltugunda oturmakta olan yetkiliye yaklasti. "Iyi günler müdür bey!" dedi.
"Iyi günler hamfendi. Buyrun. Hos geldiniz."
"Hos bulduk!"
"Hayrola, disarida bir durum mu vardi?"
"Memurunuz beni içeri almiyor, sizinle görüstürmüyor. Ondan sikâyetçiyim!"
"Öyle mi?"
"Evet!"
"Neden ama? Saate bir bakar misiniz? Su an öglen paydosu!"
"Olabilir. Ama, siz buradasiniz."
"Ben su an burada olmak zorunda degilim. Siz de çalisan biriymissiniz. Bu isleri bilmeniz gerekir. Ben su an disarida yemegimi yiyor olabilirdim. Bugünlük bir sans eseri beni burada buldunuz."
"Olsun ama, yine de buldum ya!.. Müdür bey!.."
"Bir dakika. Eger sorununuzu söyleyecekseniz, bekleyeceksiniz. Su an benim konugumsunuz ve sizi konugum oldugunuz için agirliyorum."
"Nasil yani?"
"Simdi, bakin hamfendi! Zamaniniz varsa eger, oturun, birer kahvemi içelim. Sizinle bir sey anlatacagiz."
"Iyi de. Benim oglum."
"Sonra, mesai saati basladiginda."
"Ama ben o zaman geç kalirim!.."
"Vallahi, o sizin sorununuz."
"Iyi ama müdür bey!.."
"Amasi yok. Su an sizin sorununuzu dinlemeyecegim. Sorununuzu mesai saati baslangincinda dinleyecegim. Bir buçukta." Zile basti. "Simdi birer kahve içer miyiz?"
Hursit içeri girdi.
"Evet. Kahveniz nasilolsun?"
"Ama, benim zamanim hiç yok."
"Siz bilirsiniz. Isterseniz."
"Benim çocugum."
"Yoo! Derdinizi su an dinlemeyecegimi söylüyorum. Sizinle baska bir sey konusacagiz kahveyi içerken. Onun için sizi alikoydum. Evet, kahveniz nasil olsun?"
Kahveler geldi.
Mesai saatine yirmi dakikalik bir süre vardi.
"Bana dikkatli bakin. Bir yerden çikarabiliyor musunuz?" diye sordu müdür.
Bayan, ilk kez alici gözle bakti koltukta oturana. Rengi hafiften degisti.
"Nasil? Bir yerlerden tanisiyor muyuz?"
Ses etmedi bayan.
"Postanede çalisiyorsunuz, biliyorum. Hani, bir gün."
Gözlerini yere indirdi bayan.
"Hani, siz o gün devlettiniz ya. Ben vatandas!"
Rengi kirmiziya kesti bayanin. Sesi solugu kesildi.
"Bugün burada ben devletim, siz vatandas. Ödesiyoruz."
Birer kahvelik muhabbet sürüp gitti. Saat onüç otuz oldugunda.
"Sizi simdi dinliyorum!" dedi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol