Gezegenimiz üzerinde 600 milyon özel araç var ve her bir araç yılda ortalama 6.3 ton CO2 salınımı yapıyor, her aracın kullandığı bir litre yakıt 2.3 kg karbon dioksit üretirken, dünya çapında sadece özel araç ile ulaşım 3 milyar 800 milyon ton karbon dioksit üretilmesine neden oluyor.
Bu sebeplerden dolayı dünya üzerinde "Otomobilsiz Kent Günü" kapsamında çeşitli etkinliklerle insanlar duyarlı olmaya çağırılıyor. Lüleburgaz'da da bu konunun vatandaşlara açıklanabilmesi amacıyla 21 Eylül Cuma günü etkinlikler gerçekleştirilecek.
Peki otomobilsiz kent günü nereden ve nasıl meydana çıkmıştır. Sanayi devrimi sonrası, kentleri dönüştüren en önemli ulaşım aracı otomobillerdir. Kentlerin şekillenmesinde otomobil hareketliliği esas alınmış, kentlerin gerçek plancıları otomobiller olmuştur. Bu kapsamda, yürümenin en ucuz, konforlu, rahat ve sağlıklı bir ulaşım türü olduğu; bisikletin kentin ulaşım sisteminin bir parçası olması gerektiği göz ardı edilmiştir. Kent nüfusu arttıkça özel otomobil sayısı da artmakta ve kent planlarında nüfus ile birlikte artan yaya sayısı yerine özel otomobil sayısı dikkate alınmakta, ona göre çözümler geliştirilmektedir. Kamu kaynakları toplumun uzun süreli yararına olmayan, kent yaşamını olumsuz etkileyen yanlış yatırımlara aktarılmakta, kamu yatırımları ne yazık ki toplu taşıma sistemleri yerine Antalya'da da olduğu gibi öncelikle otomobillerin kullanımında bulunan yol ve kavşaklara aktarılmakta, bununla da sadece trafiğin rahatlatılması hedeflenmektedir. Oysa kent içinde hızlanan trafik nedeniyle bu durum otomobil kullanımını daha da teşvik etmekte, buna bağlı olarak araç trafiği artmakta, yeni kavşaklar gündeme gelmektedir. Ancak, günübirlik kararlarla plansız şekillenen ulaşım sistemi hiçbir sorunu çözememekte, kentlerdeki yaya dolaşımı kısıtlanmakta, kent merkezlerindeki hava kirliliği, otopark sorunları, ulaşım maliyetleri, gürültü sorunları hızla artmaktadır. Şehirlerde hızla artan özel otomobil kullanımı nedeniyle oluşan trafik sıkışıklığı, hava ve görsel kirlilik, gürültü ve kazalar günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Kentler otomobiller tarafından işgal edilmiştir ve kent merkezlerinde artık yürümek, bisiklet ve toplu taşıma araçlarını kullanmak için koşullar kısıtlanmıştır. Kentsel yaşamda, otomobil sayısı arttıkça yayalar zarar görmektedir. Araç trafiğinin düzenlenmesi için getirilen yaya kaldırımlarının daraltılması, kaldırımların otomobiller tarafından işgal edilmesi, köprülü kavşaklar, yaya üst ve alt geçitleri gibi her türlü uygulamalar yayaların aleyhine olmaktadır. Yayalara caddeden yürümekten başka bir seçenek kalmamaktadır. Oysa yayalık, diğer insanlara ve çevreye hiçbir zararı olmayan, insanın kendi sağlığına da katkıda bulunan bir ulaşım biçimidir.
Yürümek, nefes almak, sağlıklı yaşamak için artık kentler terk edilmekte, buda kent mekânlarının yaşam kalitesini düşürmektedir. Kentlerin yeniden medeniyetin merkezi mekânlar olabilmesi için, kent merkezinde insanı temel alan sağlıklı kent mekânlarının acilen oluşturulması gerekmektedir.
Kentlerin otomobillere göre şekillenmesi, otomobil kullanımının hızla artarak yaya ve toplu taşıma araçlarının göz ardı edilmesi sorunlarının çözümü için başlatılan çalışmalar kapsamında İspanya'da 1994 yılında düzenlenen konferans ile gündeme gelen "Otomobilsiz Gün" etkinliğinin ardından 22 Eylül 1998 tarihinde Fransa'da "Kentte Arabamsız" kampanyası başlatılmıştır. 2000 yılında bu etkinlik Avrupa Komisyonu tarafından ortak bir etkinlik günü olarak kabul edilmiş ve 22 Eylül Dünyanın pek çok kentinde "Dünya Otomobilsiz Kentler Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bu günde ortak amaç, insanlara daha az otomobille de ulaşımın sağlanabileceğini göstermektir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol