Türkiye'de ilk balık ölümlerinin gerçekleştiği yer olan Ergene'de yaşanan balık ölümlerinin ardından 24 sene geçti. Doğa kendini yeniler zihniyetinin cahilliğinden yâda plansız uygulamaların cehaletinden günümüz dünyasında ergene artık gözden çıkarılmış durumda.
Tespit çalışmaları neticesiz kaldı
Ekim ayında Lüleburgaz ilçesine bağlı Osmancık ve Celaliye köylerinin arasında bulunan derede yüzlerce balık ölümlerinin yaşanması akıllara ister istemez yıllar öncesi ergenesini getirdi.
Haberin yayılması üzerine Kırklareli Çevre ve İl Şehircilik Müdürlüğü ekipleri olay yerinde incelemelerde bulunmuş. Ancak balıkların kokması nedeni ile gerekli olan tespitleri yapamamış ve gözle görülür delillere ulaşamamıştı.
Köylülerden gelen talep üzerine Muhabirlerimiz bizzat bölgeye gidip incelemelerde bulundu ve yöre halkı ile röportaj yaptı.
Bölge hakkında kısaca bilgi verecek olursak Osmancık köyünün nüfusu 400. Celaliye köyü ise 1400 nüfuslu. Aralarında 2 kilometrelik bir mesafe var. Bu kadar küçük bir arazide olmasına rağmen etrafında sıralanmış tam olarak 8 tane büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi var. Etrafına çevrilmiş olan bu tesislerde 2700'e yakın büyükbaş hayvan yaşıyor. Yıllardır yeni yeni tesislerin açıldığı mevkide köylülerinde baktıkları hayvanlar hesaba katıldığında bu sayı 3000'e kadar çıkıyor.
Hayvan çiftliklerinin sondaj ile yer altı sularına ulaşıp kullandıktan sonra yine doğaya bırakmalarından dolayı doğanın kendi kendini deformasyona sokması bazen sulardaki ve topraktaki canlıların ölmeleri sonuçlarına kadar gidiyor.
Etraflarında kurulan 8 tane büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi için şu cümleleri kurdular. Kamerayı açmayın bu iş bizleri aşar diyen köylüler şu şekilde bir açıklamada bulundular:
" Bahçelerimizde baktığımız hayvanlarımız için çeşmelerimizden su kullanıyoruz. Parasını da veriyoruz kuyuları olanlar biraz daha şanslı onlar en azından para vermiyorlar. Bizler 3 yâda 5 hayvanla kendimizi geçindirmeye çalışırken etrafımızda bulunan içerisinde 500 baş hayvandan bahsedilen yerler ise yer altı sularına uyguladıkları kaçak sondajla tesislerinin her türlü işini yaptıktan sonra tekrar aynı yolla doğaya bırakıyor. Bunun neticesinde hem doğadaki deformasyon büyüyor hem de bizleri daha kötü günler bekliyor. Deremizde yaşanılan olayın tek açıklaması da budur."dediler.
Baktığımız ineklere çeşmeden su veriyoruz…
Celaliye köyünde vatandaşla kahvede konu ile alakalı olarak sohbet ederken yanımıza sokulan biri adımı yazmasanız bir şey anlatmak istiyorum dedi. Köylü vatandaşın anlattığı gerçek olay karşısında içlerinde bulundukları hadisenin aslında nekadar vahim olduğunu anlatır nitelikyetdi.
Biraz tarlası ve birkaç tane hayvanı olduğunu kaydeden köylü yaz sezonu boyunca hayvanlarını bahsedilen dere boyunca otlattığını belirtti. Yaz sezonunda 1 ineğinin öldüğünü diğerlerinin de zayıfladığından dolayı satmak zorunda kaldığını belirten köylü. Tehlikenin sadece dere suyu ile sınırlı olmadığı toprağında zafiyet içerisinde olduğunu belirtti. Yaşamak için bazı şeylere mecbur olduklarını belirten köylü bahçemizde ki domatesi bile korkarak yemekteyiz diye konuştu.
Eğer önlem alınmasa ve bu hızlı tesisleşme böyle devam ederse insanlarında ölebileceğini belirten vatandaş yetkilileri gazetemiz aracılığı ile önlem almaya davet etti.
Celaliye ve Osmancık köylerinde yaptığımız incelemeler neticesinde tüm köylüler olayın hayvan çiftliklerinden dolayı yaşandığı konusunda hem fikir. Telefon edip ısrarlarımıza rağmen konuşmak istemeyen köy muhtarları ise bizim kirlilikle ilgili bir sıkıntımız yok demekle yetindi.
Konuştuğumuz herkesin aksine bir sıkıntı yok diyen muhtarlar ise vatandaşın tepkilerine neden oldu. Konu ile alakalı olarak konuşmak istediğimiz bütün köylüler sorularımızı samimi bir dille yanıtlarken muhtarlar ortadan kayboldu. Telefon edip buluşma taleplerimizi ise geri çeviren muhtarlar bir sıkıntımız yok gereken çalışmaları çevre ve şehircilik bakanlığından yetkililer yaptı demeleri ile birçok şeyi özetler değerdeydiler.
Nasıl bu kadar hızla yapılandılar…
Son yıllarda tarım ve hayvancılıkla ilgili yaşanılan sıkıntılı dönemin ardından köklü reformlar ve değişiklikler birbiri ardına gelmeye başladı. Yerleşim yerlerindeki meskenlerinde büyükbaş hayvan bakılmasının yasaklanmasının ardından meralara doğru çekilen besicilik günümüzde insanoğlunun karşısına çevresel felaketler ile çıkmakta. Meralara taşınmak istenilen besicilik ve hayvancılık ile ilgili düzenlemeler ise soru işaretleri ile dolu. Özellikle il Özel İdareye verilen yarım bırakılmış ve vereceği karar olumlu olması durumda tam yetkili olumsuz olması durumunda ise yetkisiz sayılacağı yetkilendirme Trakya topraklarını tehdit eder nitelikte.
Her ay bir tesis yapılmış
2012 yılında Kırklareli il Genel Meclisinde görüşülen ve onay verilen 12 büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi gözümüze çarpmakta. Yüzde 75'i Lüleburgaz topraklarına kurulması planlanan ve kurulan bu tesislerin ilk etapta incelenme ve onama kararını İl Genel Meclisine verdirecek il Genel Meclisine ait komisyonun ismi ise "İMAR VE BAYINDIRLIK KOMİSYONU"
Kırklareli il genel meclisinde imar ve bayındırlık komisyonunu oluşturan 7 kişilik listede büyükbaş hayvancılık yapan kimsenin olmaması ve Lüleburgaz ilçesinden komisyonda yer alan 2 kişinin ise emekli öğretmen ve ortaokul mezunu üyelerden olması yaşanılan boş vermişliğin en açık örneklerinden.
Köylü İl Özel idaresinden konuyla ilgili olarak açıklama yapılmasını istiyor
Osmancık ve Celaliye köylerinin bulundukları bölgede bulunan 8 tane büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi ve 3000'e yakın hayvanın yanına yine 2012 yılında onayı verilmiş ve Lüleburgaz bölgesinin hedef alan 12 tane büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi ve olmaya aday 5000'e yakın yeni büyükbaş hayvan. Tesisleşme konusunda hiçbir eğitimi olmayan İMAR VE BAYINDIRLIK KOMİSYONU"nun verdiği onayların neticesi.
2013 yılında Lüleburgaz - Hamitabat - Osmancık - Celaliye dörtgeninde 2013 yılı ortalarına kadar toplam 15'e yakın büyükbaş süt ve besi hayvancılığı tesisi olması planlanıyor.
Karadaki Ergene burası mı olacak?
İzinli yâda izinsiz yer altı sularının sondajlama ile kullanılacağı ve tekrar bu kullanılan suların çeşitli yollarla tekrar doğaya bırakılacağı düşünüldüğünde. 15 yıl öncesine kadar parmakla gösterilen ve tarım arazileri ve sağlıklı doğa şartları ile dikkat çeken bölgemiz ergene nehrindeki canlıların yaşamasının imkânsız olacağı siyah ve susuz bir kara parçasından başka bir şey olmayacağı aşikâr.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol