LOZAN MÜBADILLERI'NIN TORUNLARI BULUSTU

"Lozan Mübadilleri Vakfi" önderliginde Yunanistan'daydik 2008 Haziraninin son günleri. Amaçlanan, iki ülke arasinda barisa katkida bulunmakti.

Yunanistan öncesi de vardi tabi. 27 Haziran Cuma günü Edirne'de, Trakya Üniversitesi  Devlet Konservatuari salonunda düzenlenen etkinlikteydik.

Türkiye'den katilimcilar vardi dogal olarak ve Yunanistan'dan, gerek Türk asilli olup Yunanistan'da yasamak durumunda olanlar, gerekse de Yunan olup Türkiye'den zorunlu göçle oraya gidenlerin çocuklari, torunlari.

Saat 17.00'ye kadar süren konferansta her iki taraftan gelen akademisyenler, bilir kisiler, degerli konusmacilar, bir birinden degerli ve önemli sunumlar yaptilar.

Konusmacinin biri, Yunanistan'in Türkiye'ye israrla, kararlilikla uyguladigi vize sorununu söylesine hicvetti: "Insanlar ülkeden ülkeye geçis yaparken vize almak zorundadirlar ama sineklerin, kuslarin, böceklerin böyle bir sorunlari yoktur."

Bir baska konusmacinin saptamasi da söyleydi: "Asklarin geçici oldugu gibi ülkeler arasi iliskiler de geçicidir."

Hani, Atatürk'e birisi, "Yugoslav dostlarimiz!" demis te…

Atatürk, "Ülkeler arasi kalici dostluk diye bir sey yoktur. Ülkeler arasi iliskiler çikara dayanir!" seklinde bir açiklama getirmis ya. Ona benzer bisey.

"Trakya'da Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan üç devlet. Bu üç devletin adlarinin savaslarda gündeme gelmesi kötü. Ordularin köprüleri ve nehirleri geçmesi ayip. Kültürlerin ve ekonomilerin köprüleri ve nehirleri geçmesi güzel!" dedi bir konusmaci da. "Barisi devletler getiremez. Bunu bizler basaracagiz," deyip "Biz artik komsumuzu önyargilarin disinda görmeliyiz," diye de ekledi.

Iki ülkenin sözcüklerde ortaklastigi, müziklerde genel olarak ayni temalari kullandigi vurgulandi.

Tek sözcükle "baris" içinde geçen, tek sözcükle "baris"i hedefleyen bu etkinligin ardindan…

Iki ülke insanlari Edirne Saban Açikgöz otelindeki odalarina yerlestikten sonra…

Selimiye meydaninda görkemli bir müzik söleninde yeniden toplandilar. Edirneli müzisyenlerin yani sira Yunanistan'dan gelen grup ve ayrica benim de sahne alisimla Edirneli insanlara tatli bir müzik ziyafeti sunuldu.

Edirneli için tombaladan çikan bu müzikal ziyafetin ardindan Türk ve Yunan katilimcilar, Meriç nehri kiyisinda yemekte birlikte oldular.

Edirneli is adami Mustafa Yardimci'nin ikrami olan yemekte her iki ülke insani müzige, oyuna, eglenceye doyasiya yöneldi.

Sabahinda, 28 Haziran cumartesi… Pazarkule sinir kapisindan Yunanistan'a geçildi.

Burada islemler yapilirken bizler usul usul gezindik Yunanistan tarafinda, Kastanyas sehrinde.  Kastanyas, kestanelik demekmis. Gezinti sirasinda bir fikra: Iki arkadas tavlaya oturmuslar. Birisi öbürüne: "Oglum! Bu tavlanin kitabini benim babam yazdi," deyince…

Öbürü: "Tamam. O kitaptaki hatalari da benim babam düzeltti!" demis.

Iyi de güldük ha bu kisacik, basit ama esprisi titiz fikraya.

Arda nehri kiyisinda ilk mola verildi ve Arda türküleri söylendi öncelikle. Terzidereli Zühre abladan derledigim "Arda boylarinda sari karinca, nerelere varalim sabah olunca. Ardalar aldi ya alli gelini, dalgalar çürüttü nazik tenini…" diyen türkünün ardindan herkes tarafindan bilinen "Arda boylarinda kirmizi erik," türküsünü dillendirdik. Içilen soguk kahvelerin yani sira birkaç türkü ve biraz söylesiden sonra kervan yola düzüldü.

Dervis Kemal'in nüfusunda dogum yeri Dimetoka yazar. Iste oradayiz. Dimetoka'dayiz. Yildirim Beyazit zamaninda yapimina baslanilan ama Fetret Devri bastirinca yapimi yarim kalan cami'yi gördük, gözlemledik. Cami de yarim kalmis, minaresi de. Bolca fotografladi arkadaslar. Simdilerde fotograf çekmek te bir kolaylasti ki… Iyi de bu çekilenleri ne yaparlar bilmem. Beni de çekenler oldu o sirada. Hep böyle olur zaten. Sonra da o çekilenleri fotograf olarak görebilmek mucizeye dönüsüyor ne hikmetse.

Simdi gelelim Yunanistan ayagimizin en önemli olaylarindan birine. Dimetoka sinirlarinda Rusenler köyü. Rusenler köyü bünyesinde Kizildeli Sultan Türbesi. Kizildeli süreginin odagi. Dervis Kemal'in bagli oldugu dergâh.

Saygi ve husu içinde ziyaret edip üç nefes söyledik. Musulçali Mustafa Çetin dede nefeslerin ardindan gülbenk okudu ve ziyaretimizi tamamladik. Ulu ahududu agacinin kipkizil suyundan elbisesi boyananlar olduysa da gam edilmedi. Kizildeli çesmesinden bolca içip pet siselere de alarak… Bu anlamli ve kalici animizi yasamimizin çok önemli bir kösesine yerlestirerek…

Dedeagaç'a yani Yunanca'da Alexsandrapoli'ye dogru döndük yönümüzü.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol