"Krizin faturasi ücretli çalisana, yoksula, issize çikarilamaz"

Özgürlük ve Dayanisma Partisi (ÖDP) Kirklareli Il Baskani Hüseyin Kahraman yaptigi basin açiklamasinda,  parti olarak halkin güncel taleplerini içeren bir imza kampanyasi baslattiklarini belirterek, vatandaslari ve demokratik örgütleri krizin yarattigi sorunlar karsisindaki etkinliklere katilmaya çagirdi.

“Krizin faturasini issizler, yoksullar, isçiler, emekliler, çiftçiler, küçük üreticiler, esnaf ödemesin” diyen Kahraman, “Krizin faturasini patronlar, krizi yaratanlar ödesin” siarlarini Türkiye'nin her tarafinda yükseltmek istediklerini söyledi.

Kahraman açiklamasinda sunlari kaydetti;

“Tek kutuplu dünyada, varligi uluslararasi finans kuruluslarina bagli, gücünü küresel sermayeden alan ve yeni kölelik düzeni olarak tasarlanmis neo liberal sisteminin uygulama görevlisi iktidarlarin ekonomi politikalari; ücretli çalisanlari, emekçileri, küçük üretici ve çiftçileri, küçük ve orta isletmeleri, esnafi, yoksullari, issizleri gözetmedigi sürece, iflas etmeye mahkumdur. Bugün, bütün dünyayi saran küresel ekonomik kriz nedeniyle, Neo liberal ekonomi balonunun patlamasi bunun bir kaniti, herkesin görebildigi ve hissedebildigi bir göstegesidir.

ABD merkezli baslayan ekonomik krizin etkileri ülkemizde de her geçen gün daha fazla hissediliyor. Üstelik uluslararasi beklentilere göre, Türkiye bu krizden en fazla etkilenecek ülkeler arasinda yer aliyor. Kriz ülke disinda basladi, ama simdiye kadar ekonomi politikalarini neo liberal politikalar ile uyum içerisinde sürdürmekte son derece titiz davranan AKP hükümeti de bu krizin sorumluluguna ortaktir.

“Reel sektör alarm veriyor” 

Bugün ekonomideki tablo parlak degil. 2008 Ocak-Agustos döneminde, 2007'nin ayni dönemine göre kapanan sirket sayisi yüzde 48, protestolu senet tutari yüzde 205 artarak 4 milyar YTL'yi asarken, karsiliksiz çek meblagi da yüzde 38 artarak 2.5 milyar YTL'ye yaklasiyor.

Tüm dünyadaki daralmadan, Türkiye ihracatinin dayandigi imalat sanayii, otomotiv, demir-çelik ve tekstil sektörleri de ciddi ölçülerde etkileniyor. Isten çikarmalar ve ücretsiz izinler artiyor. Ülkemizin her yerinde, özellikle sanayi merkezlerimizde sendikalar, çalisanlar, isçiler her geçen gün daha ciddi kaygilara kapiliyor. Krizi az zararla atlatmanin yolu, yurttaslarin mevcut üretim sürecindeki ekonomik hareketliligi sagliyacak mekanizmalarin ve imkanlarin yaratilmasidir. Halbuki, bugün düsük ve yetersiz gelir nedeniyle talep azaliyor. Bir türlü tutturulamayan resmi enflasyon hedefine göre ayarlanan ücret ve maaslar, reel olarak geriliyor. Bu nedenledir ki, ücretlilerin alim gücü düsüyor, yoksullasiyorlar.

TÜRK-IS'in son hesaplamalarina göre, Kasim 2008 itibariyle açlik siniri 738,07 YTL ve yoksulluk siniri 2.404,14 YTL tutarindadir. Bu çalismanin sonuçlarina göre, ülkede halen geçerli olan asgari ücret ile sadece 6 gün insan onuruna yarasir bir yasam düzeyi sürdürmek mümkün olabiliyor. Aile harcamalari içinde agirlikli yer kaplamaya baslayan dogalgaz, elektrik, su, ulasim gibi temel mal ve hizmetlere yapilan zamlarin ardindan, dar ve sabit gelirli kesim "bogazindan" kismaya basliyor. 

Üstelik bu krize haneler de agir bir borç yükü altinda giriyor. Tüketici kredisi ve kredi karti harcamasi kiskirtmalariyla aileler çok borçlandirildi. 2008'in 8'nci ayinda ailelerin borç yükü 112 milyar YTL'yi geçiyor. Tarimda da çözülme devam ediyor. Tarimdaki üretim düsüsleri, küçük üreticileri, çiftçileri yoksullastiriyor, gida fiyatlarini artiriyor, spekülatörlere gün doguyor. Ülkemizde krizin reel sektöre ve topluma yönelik etkilerinin önümüzdeki aylarda yogunlasacagi çok açik.

“Toplumsal ihtiyaçlara dönük ekonomik politikalara ihtiyaç var”

Geçmisteki yöntemlerle bu kriz atlatilamaz. Iç piyasayi daraltarak ihracat yoluyla kriz atlatma yolu bu kez kapali. Bu krizin ücretli çalisanlar, isçiler ve emekçiler üzerindeki yikici etkisini önlemenin yolu, istihdama ve sosyal bir sisteme olanak taniyacak ekonomi politikalari üzerinde çalisilmasidir. Iç talebi arttiracak, mali kontrole ve nitelige dayali bir büyüme modeline ihtiyaç vardir.

Bunun için, olmazsa olmaz alinmasi gereken önlemler sunlardir:

Her seyden önce isten çikarma dalgasinin durdurulmasi gereklidir. Izlenecek politikalarin temel önceligi ekonominin yeniden ayaga kaldirilmasi ve istihdam olmalidir. Büyüme, tam istihdam, sosyal ve çevresel koruma lehine önlemler alinmalidir.

Yurtiçinde talebin arttirilmasi ve reel ekonominin güçlendirilmesi gereklidir. Bu nedenle ücretler ve sosyal haklar yükseltilmeli, çalisanlarin satin alma gücü arttirilmalidir. Asgari ücret düzenlemesi sendikalarin talepleri dogrultusunda yeniden yapilmali, asgari ücret vergi disi birakilmali ve tüm yurttaslara asgari bir yurttaslik geliri saglanmalidir. Issizlik Fonu amacina uygun olarak isletilmeli, isverenlere peskes çekilmemelidir.

Dogrudan sermaye yatirimi ve ticaretle ilgili olmayan sermaye hareketleri kontrol altina alinmalidir. Mali islemler ciddi ölçülerde vergilendirilmelidir. Üretime dönük yatirim tesvik edilmeli, bu tesvik özellikle küçük ve orta ölçekli isletmelere sunulmalidir. Nitelikli kamu hizmetleri basta olmak üzere istihdam yaratacak programlar devreye sokulmalidir.

Bugün, emek ve meslek örgütleri, emekten yana siyasi partiler ve demokratik örgütler, yurttas örgütleri krizin etkilerine, sosyal ve ekonomik hak kayiplarina karsi birlikte mücadele faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bu amaç dogrultusunda, Kamu Emekçileri ve isçi Sendikalari, Meslek Odalari ve Demokratik Kitle Örgütleri, "Issizlige, Yoksulluga ve Zamlara Karsi Emek, Baris ve Demokrasi” mitingleri-açik/kapali alan toplantilari-basin açiklamalari vb. Demokratik etkinlikler düzenleyerek, siyasi iktidari uyariyorlar. Yurttaslarimizi, ekonomik, sosyal ve demokratik haklarina sahip çikmalari için bu etkinlikleri desteklemeye çagiriyoruz. 

Ve; yurttaslarimizi, 2007 Yilinda farketmeye, 2008’de hissetmeye basladigimiz ve 2009’da ise; toplumlari yakacak-yikacak-yokedecek oldugunu söylemek için kahin olmaya gerek duyulmayan ‘Dünya Ekonomik Krizi’ne karsi, dünyada olup bitenleri de dikkatlice izlemeyi öneriyoruz.

Bu krizin, önemli ölçüde sorumlulugunu tasiyan ABD’de baslayip Avrupa’ya siçrayarak,  önce Paris’te daha sonra da Atina’da yasananlar; çagindan sorumlu, gelecegine sahip çikan gençlerin tam da bir tarihi belgeseli niteligini tasiyor. Bu kutsal isyandaki görülmesi gerekenler, istem disi ve marjinal boyutlardaki anarsi-kargasa-yagma degil, asil olan 16 yasindaki bir gencin polis tarafindan öldürülmesine tepki olarak baslayip, yasanilan kriz ve krizin bedelini ücretli çalisana, yoksula, issiz halk siniflarina ödetmeyi planlayan iktidarlara olan tepkilerdir.

Bu kaos ortaminda, 15-20 yaslarindaki ortaokul-lise-üniversite ögrencilerinin son derece bilinçli ve organize eylemlerinde ve her özgür ortamda söyledikleri, yada yazilabilecek her yere yazdiklari, iktidarlara yönelik “Sizi kriz bitiremedi, biz bitirecegiz” ifadesi, gerçek niyetleri ve kararlarinin bir kanitidir. 

Özgürlük ve Dayanisma Partisi olarak; ilimizde oldugu gibi Türkiye'nin her yaninda, halkin güncel taleplerini içeren bir imza kampanyasi baslattik. Yurttaslarimizi ve demokratik örgütleri bu faaliyete ve krizin yarattigi sorunlar karsisindaki etkinliklere katilmaya çagiriyoruz. 'Krizin faturasini issizler, yoksullar, isçiler, emekliler, çiftçiler, küçük üreticiler, esnaf ödemesin’. 'Krizin faturasini patronlar, krizi yaratanlar ödesin' siarlarini Türkiye'nin her tarafinda yükseltmek istiyoruz. Bugün krizin sonuçlari karsisinda boyun egme zamani degil. Boynumuzu dik tutma, taleplerimize sahip çikma, haklarimizi kaybetmemek ve gelistirmek için sesimizi yükseltme zamanidir.” 

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol