Kirsal kalkinma konusunu degerlendiren Kirklareli Kent Konseyi ve ZMO Il Temsilciligi, düzenledigi seminerde Türkiye kirsalinin nereye gittigini konunun uzmanlariyla masaya yatirdi. Cumhuriyet’in ilk yillarinda önemli bir oranda olan tarimsal üretimin, günümüzde yüzde 70’lere kadar azalma yasadigi anlatildi. Çiftçinin kirsaldan kaçmaya baslayarak, kent yasaminda asgari ücretle çalismaya razi duruma geldiginin açiklandigi seminerde Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ile Prof. Dr. Okan Gaytancioglu çok çarpici bilgiler verdi. Seminerden çikan sonuç, tarimsal üretimin ülke ekonomisinin vazgeçilmez unsurlarindan birisi haline gelmesi için gayret edilmesi gerektigi oldu.
Kirklareli Kent Konseyi ve Ziraat Mühendisleri Odasi Il Temsilciligi’nin ortaklasa olarak düzenledigi “Kirsal Kalkinma Arayislari ve Türkiye Kirsali Nereye Gidiyor” konulu seminer dün saat 13:00’da Il Halk Kütüphanesi’nde gerçeklestirildi. Açilis konusmasini yapan ZMO Il Temsilcisi Erol Özkan, 1846 yilinda baslayan tarimsal egitim-ögretimin yildönümünde bu haftayi anlamlandirmak adina böyle bir etkinlik yapildigini kaydederek; “Biz üreticilerimizle ayni alana hizmet ediyoruz. Kirsalimizin içinde bulundugu sorunlari ele alip ortak çözüm noktalari bulmak zorundayiz” dedi.
Cumhuriyetin kurulusundan bu yana tarimsal üretim büyük oranda azaldi
Özkan, konusmasinin devaminda bazi kesimler tarafindan tarimin artik öneminin yitirildigi ve sanayi toplumu oldugumuz yolunda yorumlarin yapildigini söyleyerek; “Tabii ki sanayi toplumu olmak kötü bir sey degil. Ama sanayi toplumu olmak demek, tarimin tamamen sifirlanmasi, tarimin gözardi edilmesi anlamina gelmiyor. Cumhuriyetimizin kuruldugu yillardan bu yana tarimsal üretimimizin GSMH (Gayri Safi Milli Hasila) içindeki orani yüzde 65-70 oraninda azalma gösterdi. Insaniz, canliyiz, üretecegiz, yiyecegiz, karnimizi doyuracagiz. Dolayisiyla bunlar da tarimsal büyümeden geçiyor” ifadelerini kullandi.
Çiftçi tarimdan kaçiyor
Özkan, günümüzde tarimin istihdamdaki payinin yüzde 45 olduguna dikkat çekerek, tarimin hala ekonominin önemli unsurlarindan birisi anlamina geldigini anlatti. Genel anlamda bakildiginda artik tarimdan bir kaçis sözkonusu oldugunu söyleyen Erol Özkan, bunun sebeplerini de; “Köylerimiz bosaliyor. Üretici örgütlenmeleri, tam tamamlanamamis. Üreticimiz gelirden almasi gereken payi alamamis. Desteklemeler belki de tam adaletli bir dagilimi saglayamamis. Halbuki tarim 1963’ten bu yana planli döneme geçtiginden bu yana baktigimizda nüfus artisindan daha hizli büyüyor. Nüfus bu dönemde yüzde 2,2 büyümüs. Tarimsal büyüme yüzde 3,3. Ama dagilim adaletli degil. Bu da insanlarda bir gelecek endisesi dogurmus. Yakin çevremizde de gördügümüz gibi çiftçimiz tarimdan kaçmaya çalisiyor. Kirsal kesim büyümeye ragmen kendi payina düseni yeterince alamamis” cümleleriyle anlatti.
Özkan’in sonrasinda seminer, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarim Ekonomisi Bölümü Ögretim Üyelerinden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un sunumuyla basladi.
Türkiye’nin bir tarim ülkesi olduguna vurgu yaparak sözlerine baslayan Gülçubuk, tarim gelistigi için sanayinin geri kaldigini, sanayide geri kalmis olmanin ekonomik anlamda geri kalmak gibi gösterildigini, ama bunun hiç bir zaman tarimda ileri oldugumuz seklinde gösterilmedigini kaydetti. Gülçubuk su konusmayi yapti:
Sanayide çalisani doyuramazsaniz, sanayinin de bir anlami kalmaz
“Kirsal kalkinma çok sik gündemde. Bunun sebeplerine göz atmamiz lazim. Popüler bir alan oldugu için mi, kaynak tahsisi var da yararlanmak için mi? Eger bu ve buna benzer sorulara verilen yanitlar ‘evet’ ise, kirsalin neden bosaldigini, tarimin neden terkedildigini sorgulamamiz lazim. Türkiye’de her yil 350 bin kisi aç olarak yataga giriyor. Tarim ne kadar gerilerse bu rakam artar. Sanayide çalisani doyuramazsaniz, sanayinin de bir anlami kalmaz.”
Sorunun çözümü için mutlaka yerel düzeyde projeler olmasi gerektiginin altini çizen Gülçubuk, çözüm önerilerinden bazilarini, “Kirsal alanda yasayanlarin, sürdürülebilir gelir kaynaklarina kavusturulmasi, kirsal kalkinma konusunda çalisan sivil toplum kuruluslarinin desteklenmesi” seklinde siraladi.
Kirsal, kendini anlatamadigi için yalniz kaliyor
Gülçubuk; “Türkiye’de ne yazik ki kentlesme, kalkinma olarak görülüyor. Üretici sahipsiz kaldi. Köylülük, sanayi önünde bir engel olarak görüldü. Åzöyle bir soru isareti olustu: Acaba biz köylü oldugumuz için mi sanayi toplumu olamadik, sanayi toplumu olamadigimiz için mi köylü kaldik” dedi.
Sunumunda grafiklere de yer veren Bülent Gülçubuk, Türkiye kirsalinin bosaldigini, yaslandigini ve artik sadece kadinlarin üretim yaptigi bir hale dönüstügünü açikladi. Kirsalin kendini anlatamadigi için giderek yalnizlastigini ifade eden Gülçubuk, artik insanlarin yerinde kalkinma arayislarina girebilmesi gerektigini ifade etti.
Seminerin ikinci konusmacisi da Namik Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarim Ekonomisi Bölümü Ögretim Üyesi Doç. Dr. Okan Gaytancioglu idi. “Varligimiz var ama, yokluk çekiyoruz” diyerek konusmasina baslayan Gaytancioglu, Türkiye’nin aslinda 100 milyon nüfusu besleyebilecek kapasitede bir ülke oldugunu söyledi ve söyle devam etti:
Eskiden tarim ihracati, ithalattan fazlaydi
“Göç edenler de, göç etmeyip kalanlar da artik mutsuz. 10 yilda bugday üretimi azalmis, nüfus artmis. Demek ki biz üretimde gerilemisiz. Hammaddemizi disardan ithal ediyor, üretmiyoruz. Üretecek alan mevcut, isleyecek fabrika var ama, hayata geçirecek politika yok. Ithalat patlamis durumda. Ama eskiden tarim ihracati, ithalattan fazlaydi.”
Tarim bütçesi 5,5 milyar dolar, mazottan alinan vergi 6,5 milyar dolar
Devletin destekleme bütçesinin 5 milyar dolar, ama bankalarca verilen kredi bütçesinin 15 milyar dolar oldugunu söyleyen ve durumdaki çeliskiye dikkat çeken Gaytancioglu, Türkiye’de tarimin desteklenmedigini, tam aksine vergilendirildigini anlatti. Sunumlarinda fotografli özet anlatimlara yogunluk veren konusmaci, çeliskilere ikinci örnegi de, “Devletin tarim bütçesi 5,5 milyar dolar, mazottan alinan vergi 6,5 milyar dolar” cümlesiyle verdi.
20 yilda Kirklareli’nden 10 bin kisi Çerkezköy’e göç etti
Okan Gaytancioglu da sunumunda, istatistiklere yogun bir sekilde yer verdi. Verilere göre 1990 ve 2009 yilllari arasinda Çerkezköy’ün nüfusunun yüzde 180 arttigini açiklayarak, Kirklareli’nden oraya göç edenlerin rakamini da 10500 olarak belirtti.
Konusmasinin devaminda tarimsal desteklemelere daha fazla pay ayrilmasinin önemine dikkat çeken Gaytancioglu, su ifadeleri kullandi:
Biz muhakkak üretici bir ülke olmaliyiz
“Bu fazla pay verilecek ama, üreticiden bunun karsiligi da tabiiki istenecek. Denetlenecek. Ne yapmis, nerelerde nasil kullanmis inceleyecek. Ayrica tarimsal bilgiler çiftçiye ulastirilacak. Biz muhakkak üretici bir ülke olmaliyiz. Mutlaka birlesmek durumundayiz.
Hayvanciliga özel önem vermeliyiz. Gelecek nesilleri düsünen bir tarim politikasi gerçeklestirmeliyiz. Köylüyü tekrar milletin efendisi yapmaliyiz.”
Gaytancioglu sunumunu birazda sitem dolu bir anlam içeren “Cumhuriyetimiz çok zor kuruldu. Çok kolay gitmemeli” cümlesiyle bitirdi. Soru-cevap kisminin ardindan Prof. Bülent Gülçubuk’a ZMO Il Temsilcisi Erol Özkan tarafindan, Prof. Okan Gaytancioglu’na da Kent Konseyi Baskani Nurcan Tezer tarafindan plaket takdim edildi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol