Gençlik hizmetleri ve Spor il müdürlügü Judoculari çalismalari Ali Çitak yönetiminde devam ediyor. Yaklasik olarak 25 sporcularla çalismalarini devam ettiren Ali Hoca sporcularin sergiledikleri performanstan bir hayli memnun. Sporcularda yaptiklari hareketlerle hocalarini memnun etmis gibi gözüküyor. Geçtigimiz dönemlerde basarili bir performans sergileyen Judocular önümüzdeki dönemlerde yapilacak birçok turnuva için simdiden kendilerini hazir tutmaya çalisiyorlar. Ali Çitak hocada senelerden beri bu sporun içinde olmasindan dolayi tüm tecrübelerini sporculara aktarmaya çalisiyor. Ayrica tüm sporcularin bu sporu severek yaptiklari ve söylenenleri uygulamalari hocalarini da mutlu ettigi gözlerden kaçmadi.
Sizlere ayrica bu sporun tarihçesi hakkinda bilgilendirmek istiyoruz: Bazi bakimlardan gürese benzeyen judo, eski bir Japon dövüsü olan jiu jitsu'dan dogmustur. Dövüs sanati denen öbür Uzakdogu sporlari da judo ve karate gibi jiu jitsu tekniklerine dayanir Jiu jitsunun Japonya'ya 12. yüzyilda Çin' den geldigi sanilmaktadir. Bu dövüs yöntemini Japonlar'a, silahli haydutlara karsi korunmakta ustalasan kesisler tanitmisti. Samuray denen Japon savasçilari savas sirasinda silahsiz kaldiklarinda, kendilerini jiu jitsuyla savunurlardi. Ayrica silahsiz bir düsmana karsi, silah kullanmayi yigitlige yakistirmadiklarindan, silahsiz düsmanlarina karsi da ayni yöntemle mücadele ederlerdi. Jiu jitsuda yumrukla, tekmeyle, dizle vuruslar, kemik ve eklemlere uygulanan kilitleme ve tutuslar, firlatma ve kisa süreli bayginliga neden olan bogma gibi yöntemler vardir. Jiu jitsuyu güresten ayiran temel özellik rakibe karsi konmamasi, direnilmemesidir. Iki kisinin birbirini ittigini düsünelim. Bu durumda büyük bir olasilikla, güçlü olan kazanacaktir. Ne var ki, rakiplerden biri birdenbire arkaya ya da yana dogru çekilirse, hâlâ ilerlemesini sürdüren kisi, hizini alamayarak kolaylikla düsecektir. Jiu jitsudaki temel ilke, bu örnekte oldugu gibi, rakibin hamlesini kendi yararina kullanmaya dayanir.
Judoyu geçen yüzyilda Japon jiu jitsu ustasi Kano Cigoro (1860-1938) gelistirdi. Bir spor olarak jiu jitsunun olanaklarini gören Kano, atis ve tutus tekniklerini gözden geçirerek tehlikeli olanlari çikardi. Böylece Çince'de "ince yol ya da yumusak yöntem" anlamina gelen judo bir spor dali olarak ortaya çikti. Kano Cigoro 1886'da da Tokyo'da bir judo okulu kurdu. Uluslararasi Judo Federasyonu ise 1952'de kuruldu. 1964'ten beri olimpiyatlarda yer alan judo, pek çok ülkede yaygin bir spor dalidir. Bunun yaninda kendini savunma yöntemi olarak da ögrenilmektedir. Amaç rakibi, omuzdan ya da kalçadan savurmak, yerde hareketsiz birakmak, kol eklemlerine ya da boynuna basinç uygulamak gibi tekniklerle yenmektir.
Judocularin yetenekleri olagandisi görünse de bu sporda gizemli bir yan yoktur. Ayni becerileri edinmis iki kisiden güçlü olan zayifi yener. Ama zayif olan daha ustaysa dövüsü kazanma sansi yüksektir. Judoda beceri, ancak sürekli egitim ve çalismayla kazanilir.
Judoda ilk önce "düsüs" ögrenilir. Bunun için bedenin yere çarpmasindan hemen önce, kolun parmak uçlarindan koltuk altina kadar olan iç yani üzerine düsülür. Böylece düsüsün soku bütün vücut yerine, kola kaydirilir ve aci duyulmaz.
Judo egitimi üç basamaktan olusur. Ilk basamakta, ögrenilen atma teknikleri, rakibi gerçekten firlatmadan gelistirilir. Ikinci asamada judocular ögrendikleri çesitli atma, tutma ve kilitleme tekniklerini kullanarak birbirlerini yenmeye çalisirlar. Gerçek karsilasmalar üçüncü asamada baslar.
Judo karsilasmalarinda kullanilan minder 16x16 metredir; ortasinda 10x10 metrelik bir dövüs alani bulunur. Judoka adi verilen judocular, ikisi de dayanikli beyaz kumastan yapilmis pantolon ve önü açik bol ceketten olusan bir giysi giyerler. Judogi denen bu giysinin beline bir kusak baglanir. Judocular dövüse baslamadan önce birbirlerini Japon geleneklerine göre egilerek selamlarlar. Sirtini yere getirdigi rakibini 30 saniye öylece tutan ya da bogma ve kilitleme gibi yöntemlerle pes ettiren judocu maçi kazanir. Ippon denen tus durumunun gerçeklesmemesi ya da rakibin pes etmemesi durumunda maç normal süresinde biter ve kimin kazandigi alinan puanlara göre belirlenir. Judo ögreniminde varilan basari derecesi, bele baglanan kusagin rengiyle belirtilir. Ustalasana kadar alti derece vardir. Yeni baslayandan ustaya dogru kusaklarin renkleri beyaz, san, turuncu, yesil, mavi ve kahverengidir. Bundan sonra ustalik belirtisi olan siyah kusak gelir. Siyah kusagin üzerindeki ustalik derecelerine dan adi verilir.
Türkiye'de Judo
Ülkemizde ilk kez askeri okullarda ögretilen judo 1960'larda yayginlik kazandi. Özellikle subay ögretmenlerin öncülügünde yürütülen judo çalismalari önce Güres Federasyonu'na baglandi; 1966'da ise Judo Federasyonu kuruldu. Ilk Türkiye sampiyonasi 1967'de yapildi. Hollandali, Japon ve Koreli antrenörlerin katkisiyla 1970'te kurulan ulusal judo takimi ayni yil Uluslararasi Judo Åzampiyonasi'na katildi. 1983'e kadar özellikle Balkan sampiyonalarinda önemli basarilar elde eden Türk judocular o yildan sonra gerilediler. Ama 1988 Balkan Judo Åzampiyonasi'nda 4 altin, 3 bronz madalya kazanarak yeniden basarili oldular.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol