Kırklareli'de Ankara Valisi Abdülkadir ve Öykücü Sabahattin Ali Olayı

1926 yılında zamanın Ankara Valisi Abdülkadir Bey, Atatürk'e suikast düzenlemekten sanık ve kaçak olarak aranıyordu. Polis Abdülkadir Bey'in bir sandık içinde Ankara'dan İstanbul'a kaçırıldığını Bakırköy'de saklandığını, Bulgaristan'a kaçmak için olanak aradığını tespit etmişti. Polis saklandığı evde onu ararken o, arka pencereden o yöredeki Enver Paşa'nın eşi hanedandan Naciye Sultan'ın Çiftliği'ne kaçmıştı. O sıra Osmanoğulları Türkiye'den sınırdışı edilmişlerdi. Bu nedenle çiftliği kahya yönetiyordu.
Çiftlik kahyası Derviş Efendi, çalışanlara Abdülkadir Bey'i Yzb. emeklisi olarak tanıttı. O zaman kır olan Bakırköy saklanmaya çok elverişliydi. Ancak jandarma Abdülkadir Bey'in çiftlikte saklandığını saptamış ve bir baskın düzenlemişti. Fakat samanlar altına saklanmış Abdülkadir Bey'i bulamadı.
Ünlü Ankara Valisi Abdülkadir Bey çiftlikten ayrılarak kırlardan Bulgaristan sınırına doğru yürümeye başladı. Hedefi Demirköy'e ulaşmak, oradan sınırı geçmekti. Balkan Savaşı'ndan buraları, Yıldız Dağları'nın içini iyi biliyordu.
Ağustos ayının 18'i idi. O gün Tekirdağlı Şevket Mocan'ın Çilingos Çiftliği’ne geldi. Bir aydır kaçıyor, saklanıyor, polis, jandarma ise onu arıyordu. Çiftlikte kendisini Osmanlı müfettişi olarak tanıttı. Karşısına çıkan da kendisinin İğneada-Podima Kıyı Koruma memuru olduğunu söyledi. Abdülkadir Bey Kıyıköy'e gitmek istediğini bildirdi. Hep beraber yola koyuldular. Midye'ye (Kıyıköy'e) epey yaklaştıklarında birbirlerine veda ettiler.
Asıl orman müfettişi olan Cafer Sadık Bey, birinin kendisini orman müfettişi olarak tanıttığını öğrendiğinde durumdan kuşkuya düştü. Kırklareli Valisi Sait Bey'e olayı telgrafla bildirdi. Alınan önlemler sonucu Abdülkadir Bey Kıyıköy'de jandarmalar tarafından yakalanarak Kırklareli'ye getirildi. Fakat hala Ankara Valisi Abdülkadir Bey olduğu bilinmiyordu. Kırklareli'den İstanbul'a gönderildi. İfadesinde Bulgaristan'a kaçmaya çalıştığını, fakat başaramadığını açıkladı. Yargılanırken korkunç suikast olayını ayrıntılarıyla anlattı, idama mahkûm oldu. Sehpada son sözünü söyleyeceğini bildirmesine karşın konuşmadı, iktidardan idam sehpasına geldiğinde sakin görünmeye çalışıyordu. Bir iki hareketten sonra can verdi.
SABAHATTİN ALİ OLAYI
Yıl 1948. Aylardan Nisan. Türkiye'nin ünlü öykü yazarı Sabahattin Ali bu yıllarda bir dostunun kendisine aldığı kamyonla nakliyecilik yapıyordu. Kırklareli Bölgesi’ni iyi bilen askerlikten ihraç edilmiş Ali Ertekin'i yanına şoför muavini alarak Nisan’ın ilk günü Kırklareli'ye geldiler. Niyetleri buradan peynir alıp Edirne'ye götürmekti. Fakat öyle yapmadılar. Kızılcıkdere'ye gittiler. Kamyonu burada bıraktılar. Şoför Salim'i de geri gönderdiler. Birlikte Üsküp üzerinden Çukurpınar'a doğru yürüdüler. Palamuttepe eteklerine geldiklerinde ÖküzTepe yamacında durdular. Yamacın iki yanı derin çataktı. Karşıda tepeler vardı. Sabahattin Ali yorulmuştu. Fundalıklar arasında bir yere oturdu. Çantasını açtı. Eline bir kitap aldı. Ceketini serdi, kolundan saatini çıkardı. Sırtüstü uzandı. (Gece olmasını bekliyorlardı. Ali Ertekin sonraları amaçlarının Bulgaristan'a geçmek olduğunu söylüyordu. Fakat Sabahattin Ali'nin bu dinlenme sırasında konuştukları Ali Ertekin'in milliyetçilik duygularına dokunmuştu. Böyle söylüyordu Ali Ertekin. Dayanamayıp Sabahattin Ali'nin kafasına sopayla vurmuş ve öldürmüştü. Tarih 2 Nisan 1948 idi.
Sabahattin Ali'nin ortalıktan kaybolması herkesi telaşa düşürmüştü. Aranmaya başlanmıştı. Olaydan 2.5 ay sonra Üsküp Bucağı'ndan çoban Şükrü Görür, hayvan otlatırken bir çatak içersinde Sabahattin Ali'nin cesedini buldu. Durumu ilgililere bildirdi. Bu sıra Ali Ertekin de yakalandı, İstanbul Sultanahmet Cezaevi’ne kondu. Yargılanması Kırklareli'de başladı. Duruşmalara Sultanahmet Cezaevi’nde vatani görevini yapan Kırklarelili bir jandarma onbaşısı nezaretinde gelip gidiyordu. Duruşmaları çok sayıda basın mensubu izliyordu. Bunlar arasında Vatan gazetesi muhabiri ünlü ressam Agop Arad, Mehmet Ali Yalçın da vardı. Sonunda Ali Ertekin mahkum oldu.
Üzerinden şunca yıl geçmesine karşın Sabahattin Ali Olayı hala aydınlanmış değildir. Ama bir kısım Kırklarelili aydınlar, İstanbul'dan yazar ve sanatçılar son birkaç yıldan beri Üsküp'te Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü yerde toplantılar yapıyor, anısını yaşatıyorlar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol