"KIYMAYIN" DEMISTI NAZIM

"Dokuz yasindaki çocuga neden kursun sikiyorsunuz?" diye soruyor, feryat ediyor. "Bunun kani yerde kalir mi!" diye de sopa gösteriyor aba altindan.
Futbolda, saha içindeki, ayagina tekme yer, basina darbe alir. Kaval kemigi kirilir, beyin travmasi geçirir.
Tribündeki seyirci yalnizca bagirir avaz avaz.
Televizyon basindaki hop oturur, hop kalkar.
Maçi radyodan dinleyenin kulaklarina saglik.
Hiç dinlemiyor, hiç izlemiyorsa... Ne kulagi agrir, ne gözü.
"Dokuz yasindaki çocuga neden kursun sikiyorsunuz?" diye sorguluyor.
Peki, sahi... Dokuz yasindaki çocugun o arenada isi neydi? Kim koydu o çocugun kundagini korun içine?
Yigitliginde bir biçimi, bir düzeni, bir yakisigi olsa gerek degil miydi?
Kerbelâ çöllerinde, sanirim Siffin savasinda iki ordu savasirlarken... Hz. Muhammed'in kanindan gelen tarafin ordusu, Yezit'in, Muaviye'yin kaninin sürekliligini tasiyan orduya karsi tam üstünlük saglayacagi sirada, Muaviye yanlilari yasamsal bir hileye basvurarak durdurabiliyorlar Evlâd-i Resûl'ü.
Kavganin bile namusu vardir. Hani, en basit söylemiyle, dürüst bir kavgada arkadan vurulmaz.
Ta o yillarda rica etmi, israr etmis, uyarmis, haykirmis Nazim usta "Çocuklara kiymayin efendiler!"
Çocuklari ve kadinlari bu savastan, bu çirkeften uzak tutmak gerekmez miydi?
Ama, bu bir taktikse eger!..
Kolunu uzattigin zaman ileri, gelen darbe tabi ki koluna gelecektir. Ardindan, "koluma neden vuruyorsun?" diye sorulur mu.
Kafan gelince öne, darbeyi tabi ki kafaya alacaksin.
Yarin seksenlik yaslilari sürerseniz ortaya... Seksenlik insanlar serilirlerse yerlere, cansiz... Kani dökülürse topraga... "Seksen yasindaki insanlari neden öldürüyorsunuz?" diye sormanin yakisigi olur mu?
Insan hiç dokuz yasindaki çocugu bir devletin temel güvenlik güçlerinin önüne koyar mi? Yigitlik midir dokuz yasindaki çocugu amaçlarina yem etmek?
"Dokuz yasindaki çocuga neden kursun sikiyorsunuz?" diye haykirana gerçekten çiglik çigliga sormak gerek "Vicdaniniz sizlamiyor mu?"
O çocuk yasamak, büyümek, okumak, belki dünya çapinda bir müzisyen, belki insanlik tarihine ebediyyen yarayacak bir bulusun sahibi, belki büyük bir komutan, belki önemli bir edebiyatçi, bir ozan, belki nice canlar kurtaracak bir hekim olabilirdi... Yasasaydi.
Öldürttünüz...
Yani, siz öldürdünüz. Elinizle kursunun önüne koyarak...
Elinizle atesin içine atarak kundagini...
Bu ülkeyin bir vatandasi olarak, bu ülke evlâtlarina egitim-ögretim hizmeti vermeye çabalamis bir insan olarak ben de davaci oluyorum "O çocugu niçin öldürttünüz? Utanmadiniz mi? Vicdaniniz sizlamadi mi?"
Aman ha! Çirkinliklere dogru doludizgin bir akin baslatiyorlar.
Bakin... Bu ne Ahmet'in elinde, ne Mehmet'in. Corç öyle istiyor. Toni yine buraya dikti gözünü. Coni yine kanimiza talip. Hem de bedavaya getirmeye çabaliyor. Yüksek ederle bile zor alinabilecek bir seyi belese getirmenin yöntemini 1900'lü yillarin basinda denemisti ve basarmisti. O günden beri ayni taktigi bir degil bin degil... Hep uyguluyor.
Filistin'de, Irak'ta, daha nice neci yerlerde, gözümüzün önünde yillardir ayni denemeler, ayni dayatmalar.
Ozanlara kulak verelim.
Erenlere kulak verelim.
Insanlari gerçekten seven önderlere kulak verelim.
Onlar hep uyarmislardi. Kani kanla yogurmayin, yumayin demislerdi.
Hangi damardan dökülürse dökülsün, hep insan kani.
Geri dönüp baktigimizda görecegiz ki bu topraktan siziyor bu kizillik.
Onlar, kendi topraklarinda hiç savasmiyorlar, savastirmiyorlar. Kendi topraklari bakir kaliyor. Ne ekseler alabiliyorlar.
Ama, bizim topragimiz kimyasal yakilarla zehirleniyor, hastalaniyor... Hirosima'dan beri, Nagazaki'den beri.
"Dokuz yasindaki çocuga neden kursun sikiyorsunuz?" diye soran "emmi".
Çocuklara kiymayin.
Bu vatana kiymayin.
Ülke bizimdir bizim.
Onlar istiyorlar ki, parçalayalim, yutmalari kolaylassin. Hem de bize dildiriyor, parçalatmaya ugrasiyorlar.
Dilmeyelim.
Bu çirkin oyuna gelmeyelim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol