KIRKLARELI'YE TREN

Kirklareli'de, yemin edilmisçesine dile getirilmeyen bir konu var: "Tren".

Yolu var, vagonu yok. Gari var, treni yok.

Oysa gençler bu sehirde tren görmek istiyor.

Çocuklar, tren raylarinin ne ise yaradigini ögrenmek istiyorlar.

Yetiskinler, onlarca yil önce yasadiklari tren yolculuklarinin geri gelmesini, özlemlerinin geri dönmesini istiyorlar.

Seksen doksan yil önce insanlar trenin, insan, birey ve toplum yasamindaki önemini algiliyor, özümsüyor ve sehirlere tren getiriyor. Insanlarin, trenin rahatligindan yararlanmasini sagliyor.

Atatürk'ün de hedeflerinden biridir tren.

Onuncu yil marsinin, "Demiraglarla ördük anayurdu dört bastan," dizesi neyi anlatiyor insanlara, bizlere?

Marsi söylerken iyi: "Demiraglarla ördük anayurdu dört bastan,"

Peki, nerde "demiraglarin"?

Duruyor ya!

Kirklareli-Babaeski arasinda yolu iki kere bölüyor ya!

Tren nerde?

Yandi bitti kül oldu!

Otobüsleri kaldirin diyen yok.

Birilerinin projesinde Kirklareli'ye uçak getirmek varsa, onu da getirmeyin diyen yok.

Hatta mucizelere siginip vapur filan da getirebilir birileri, Kirklareli Vilâyet Meydani'na!

Eyvallah.

Isterseniz yeralti treni hatti da çekin…

Ne yaparsaniz yapin da…

Istanbul-Edirne arasi halâ çalisiyor tren.

O dogrultuda bulunan tüm yerlesim birimleri bundan yararlaniyor.

Oradakiler, o insanlar demek ki bunun gerekliligini, yararini biliyor.

Buradaki insanlar da bilir.

Mersinli Hasan ögretmen, genç bir insan.

O da "Onuncuyil Marsi"ni söyleyenlerden demek ki.

Hem de öyle dudak ucu filan degil, içinden gelerek söyleyenlerden.

Tanistigimizda, "Bu sehre tren getirilmesini neden yazmiyorsunuz?" diye sordu.

Kakava mintikasinda, tren garinin yanindaki kitap-cd standinda konusuyorduk.

"Tren yolu var, tren yok. Garip degil mi?" dedi.

Garip degil mi gerçekten?

Hiç degilse sabah gidip aksam dönse.

Yanar isi olmayan insanlar, trenin incitmeyen sefasini sürseler.

Ki artik trenler de gelisti.

Kagni gibi, manda arabasi gibi degil artik trenler.

Teknoloji, her seye karsin gelisiyor.

Hani, biz Bati'nin yalnizca "edepsizligini" almakla kalmadik.

Ayni zamanda teknolojisini de isimize geldigi biçimde aldik.

Trenleri de artik hizlandirdilar, konforlandirdilar.

Rekabetse rekabettir.

Rekabetin oldugu yerde olumlu gelismeler olur.

Rakibin oldugu yerde insanlar ve firmalar kendilerini daha iyi gelistirir.

Çagimiz, insanin daha rahat, daha hizli, daha konforlu, daha bilinçli yasamasini saglamak ve gelistirmek faslidir.

Artik istesek te kötüsünü yapamayiz.

Artik istesek te insanlari kötüsüne razi edemeyiz.

Trenin otobüsten daha ilkel ve daha yararsiz, daha olumsuz oldugunu kimse iddia edemez ve kanitlayamaz.

Üstelik bizim bir de sözümüz vardir, atasözü: "Kimse, kimsenin ekmegini yiyemez."

Öyle degil mi sevgili "Evlâdi Fatihan!"?

Not: Lâf sirasi gelince: "Evlâdi Fatihan!" Uygulamaya gelince???

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol