KIRKLARELI'NDE BANDO-CAZ ÇEKISMESI VE DANS KULÜBÜ

Kirklareli Cumhuriyetin yeniliklerini çabuk özümseyen, hayata geçiren, onlara uyum saglayan illerin basinda gelir. Bu nedenle Kirklareli'nde yakin zamana kadar iRTiCA olmamistir. Ve ne yazik ki Kirklareli'ne irtica-i getiren, zeminini hazirlayan devleti temsil edenler olmustur.
Bugün Kirklareli irtica tarafindan kusatilmis, geçmise oranla bazi alanlarda gerilemistir.
Biz 1940'li yillarin sonunda köyden Kirklareli'ne geldigimizde Kirklareli'nde Bando Takimi, Müzik Korosu, Orkestra ekibi, müzik ekipleri vardi ve bunlar resmi-özel günlerde çalip söylüyorlardi. Yazin ise parklarinda alaturka müzik yerine orkestralar çaliyordu. Eger Kirklareli'nden Burhan Öçal, Göksel Baktagir, Vahit Lütfi Salci gibi müzisyenler, Candan Erçetin, Isil Yücesoy, Türkân Dizdaroglu gibi solistler, Asik Ali Tamburaci, Saadet Karaca (Tuna) gibi derleyiciler, Paris sosyetesine müzik çalanlar çikmissa bunlari Kirklareli'nde yetistiren sartlar, bir kültür var demektir. Geçmise oranla renkli ve zengin degilse de bugün de Kirklareli'nde bir müzik korasi vardir.
Evliya Çelebi 1650'li yillarda Kirklareli'ne geldiginde, Hizirbey Camii çevresindeki Çardak Kahve'de saz, cura gibi seyleri çalan okumus, bilgili insanlar gördügünü yazar. Birinci Dünya Savasi (1914) yillarinda Kirklareli'nde Hükümet Doktorlugu yapan Kirklarelili Fuat Umay, Kirklareli'nde yasayan Türk, Rum, Yahudi, Bulgar kökenli müzik yetenegi olanlardan toplanmis bir Bando Takimi kurmustur. Bando sefligini de Niko adli bir Rum ögretmeni yapmistir. Ancak gazeteci yazar Ali Riza Dursunkaya 1914'lü yillardan önce de Kirklareli'nde meshur müzisyenler yetistigini söyler. Bunlar ve Fuat Umay'in bu alandaki çalismasi Kirklareli'nde Müzik Kültürü'nün temelini olusturmustur. Fakat bu arada daha ilk çaglardan itibaren Kirklareli'nde insanlar yasamissa onlar Mitolojik sair ve Müzisyen Trakyali Orfeus'un nagmelerini, çaldigi fült'ün sesini Yaban hayati ile birlikte dinlenmislerdir. Bilindigi gibi Orfeus fült çaldigi, siir okudugu zaman tabiatin bütün varliklari derin bir sessizlik içinde ayaga kalkar onu dinlerlerdi. Kirklareli böylesine bir geçmisten gelerek Cumhuriyetin hemen ilk yillarinda Gençler Birligi adini tasiyan yeni bir Bando Takimi kurmus, Edirne'den Ahmet Çavus adinda bir müzik ögretmeni getirmistir. Ali Riza Dursunkaya'nin bildirdigine göre daha sonra bu Bando Takimi'nin basina kunduraca Abdullah Efendi geçmis, o yillarda Demirköy Kaymakamligi yaziciligini (Tahrirat Kâtipligini) Yapan Vahit Lütfi Salci Bando Takimi sefligini üstlenmis, daha çagdas aletlerle bu takimi olusturup gelistirmistir. Bu çalismaya da 1923 yilinda Kirklareli Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde faaliyet gösteren Müzik Encümeni maddi ve manevi destek vermistir. Daha sonraki zamanda bu Bando Takimi Türkocagi çatisi altinda faaliyet göstermistir. Ancak bu uzun sürmemis, Vahit Lütfi Salci'nin öncülügünde, igneadali Haydar Bey'in desteginde Türk Musiki Cemiyeti kurulmus, Kirklareli'nde musiki çalismalari hiç durmaksizin devam etmistir. Daha ilerleyen zamanlarda bu faaliyetler Halkevinde devam etmistir.
Cumhuriyetin ilani ile birlikte Kirklareli'nde bando Takimi disinda Caz çalan bir ekip olusmus, caz çalip söyleyenler daha sonra Bando Takimi karsisinda Dans Kulübü kurarak çikmislardir. Kirklareli artik Arajantin Tangolari'ni söylemeye, dans ve balo partileri düzenlemeye baslamistir. Vahit Lütfi Salci bu yabanci kökenli müzikler içinde Cazcilar'a karsi çikarak, agir elestiriler yöneltmistir. iste o yillarda Kirklareli'nde Gazinolar, eglence salonlari açilmis, askeri mahfel hizmete girmis, daha sik balolar düzenlenmeye baslanmis ve böylece Kirklareli'nde YAsAMA SEViNCi, zengin bir musiki ruhu ve kültürü dogmustur. simdi Kirklareli'nde yasayanlar Kirklareli'nin geçmisinde bunlarin yasandigini bilmedikleri için saniyorlarki Kirklareli ezelden beri böyle, üzerine ölü topragi serpilmis gibi derin uykuda olan bir yerdir. sarap, Eglence ve Karagöz Kültürü'nün, Bag ve Dere Alemleri'nin, Helva Sohbetleri'nin oldugu yerde bugünkü gibi içine kapanik bir hayat olur mu? Ne diyelim, gelecek geçmisin güzel yanlarini beraberinde tasiyip gelistirememis, geçmisin daha gerisine düsmüs, geçmisin cazini, bandosunu, orkestralarini, Halk Türküleri koralarini, Dans Kulüplerini, tango söyleyenlerini, tiyatro etkinliklerini, münazaralarini kaybetmis, bugün onlari arar hale gelmisse irtica-a tutsak düsmüs demektir. Bilelim ki ilerleme yükselen apartmanlarda, bindigimiz modern arabalarda degildir. Hayati daha iyi, daha kaliteli ve daha seviyeli yasamaktadir. Cumhuriyet tasrada bu yanini bu ruhunu kaybetmistir. Cumhuriyet tasranin köy, kasaba ve kentlerinden çekilmeye, bir simge halinde görünmeye baslamistir. Cumhuriyeti yeyip bitirenler, ruhunu alip götürenler ülkeyi yönetenler olmustur, Halk bu vebalin, bu tarihi sorumlulugun altinda degildir. Böyle biline.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol