KIRKLARELİ'NDEN NAZIM GEÇTİ

Evet, bir kez daha Kırklareli'nden Nazım geçti… Sessiz sedasız değil, yüzlerce Nazım hayranının tanıklığı ve tiyatro sanatının duayeni Genco Erkal eşliğinde bir kez daha Nazım Hikmet'i vatan ve insan sevgisi nitelikleriyle izledik geçtiğimiz Cumartesi gecesi.
Düşünüyorum da, yıllar öncesi avuç dolusu para vererek, bilet alabilmek ve olabilecekleri göze alarak oyununa gidebilmek için onca özverilerimiz bir yana, ücretsiz olarak Genco Erkal'ı izleyebilmek ne hoş ne güzel bir duygu ve mutluluktu Allah'ım. Bu fırsatı kaçıranlar için ne büyük eksiklikti tahmin edemiyorum. Ama olsun, onlar tuh biz nasıl kaçırdık, haberimiz olsaydı biz de izlemek isterdik, izlerdik desinler, demeliler.
Bu yaşanan müstesna gece sonrası aklıma gelenleri de sizlerle paylaşmanın bir sakıncası yoktur sanırım. Farz edelim ki, bir Genco Erkal tiyatro oyunu var ve bunun parasal karşılığı 3-5-15 TL. vs. olsaydı, salon bu kadar dolar mıydı bilemiyorum? Belli sanatçıların yer aldığı oyunlarında dolardı ama, her zaman ve her oyun için biraz zor. İşin özü, ya da gerçek o ki; toplum olarak sanata verilen değer konusunda oldukça erozyona uğradık, uğratıldık ki, düşünmek bile istemiyorum. Bu, 'böyle sanatın içine tükürmekle' başlayıp, sanata dair ne varsa yok sayılacak bugünkü durumlara kadar geldik.
Her şeye karşın, bu son etkinlik temelinde bu şansı Kırklareli halkına sağlayan Belediye Başkanlığı'na sonsuz teşekkürler.
UYANIK OLMAK ZORUNDAYIZ…
Sevgili Kırklareli'liler, değerli yurttaşlarımız… Derneğimize başvuran ya da, kaderine razı olan/olmayan onlarca yurttaşımızın feryatlarından anlayabildiğimiz kadarıyla; cep telefonlarına gelen rahatsız edici mesajlardan bizar olunmaktadırlar. Öyle sanıyoruz ki, etkili ve yetkili mercilerden gelen '….. yerlerden, ….. türlü mesajlara itibar etmeyin' türlü mesajların zerre kadar önemi ve esbabı mucizesi yok. Yani, şu demek mi oluyor? Kısaca, 'biz bir şey yapamıyoruz, siz kendi güvenliğinizi kendiniz sağlayın'. Evet, öyleyse biz kendi güvenliğimizi kendimiz sağlarız ancak, 'bütün bu ve benzeri sorumluluk için bizden vergi adı altında para istemeyin yeter' diyebilme hakkına sahibiz. Aksi halde; tüm kişiler, kurum ve kuruluşları görevlerini yapaya davet etmeliyiz. Buna karşın yapmıyorlarsa da, demokratik yollardan gereğini yapmalıyız.
DAHASI VAR…
Diyelim ki, bir bankadan kredi aldık. Ya da, bir bankanın kredi kartına sahibiz. Ve de, birçoğumuzun başına geldiği için söylüyorum, bu nedenlerle borçlarımızı ödeme güçlüğü içine düştük. Bütün bunlar olmayacak şeyler değil bu ülkede. Ve, söz konusu banka bize bir yazı ya da telefonumuza bir mesaj gönderiyor akabinde. 'Borcunu şu tarihe kadar öde yoksa senin itibarını yok ederim' diye. Buna karşı biz, 'ödeyeceğim elbette ancak, senin belirlediğin tarihte ödeme şansım yok. Bana zaman tanı, faizi ne olursa da şu tarihte öderim' diyoruz ama, önerimiz nafile sonuçlanıyor ve banka istediği gibi yasal işlemleri başlatıyor.
Burada hak, adalet nerede? Evet, Nazım'ın dediği gibi 'kabahatin büyüğü bizde' ama, bizim onurumuzu ayaklar altına alan banka her istediğini yapıyor fakat, Yargıtay kararlarına karşın bankalar vatandaşı muz gibi soyduklarını deşifre edemiyoruz, onların onurlarına dokunamıyoruz. İşte, tam bu noktada, bir vatandaş olarak 'demokratik yasal hakkımı' kullanamadığım için isyan ediyorum. Daha ne kadar sessiz kalacağımızı da merak ediyorum.
DAHA DA ÖTESİ…
Evet, teknoloji diyoruz… Biz de kullanmalıyız diyoruz… Ama, karşılığında sağlık ve ekonomik olarak büyük bedeller ödediğimiz cep telefonlarına gelince, ne kadar ucuz hayatımız, ne çok paramız varmış ki kendimizi, geleceğimizi hiç düşünmüyoruz… Sabahın köründen akşam karanlığına kadar, dikkat ettiniz mi bilmiyorum, caddede yürüyen insanların özellikle de çocuk yaşlardakiler başta olmak üzere gençlerimizin elinden telefon düşmüyor. Yine de, zorunlu halleri ayrı tutarak, sağlığınız ve paranızın sizce hiç mi değeri yok? Anlamakta gerçekten zorlanıyorum.
YEREL YÖNETİMLER…
Yerel yönetimlerde yeni yöneticilerimizi belirlemeye sayılı günler var. Dedim ya, görünen o ki; kendi güvenliğimizi, kendi sağlığımızı, kendi geleceğimizi kendimizin belirlemesi gün kadar aşikar. Bunun için, beklentilerimizin yanıtı büyük olasılıkla 'Yerel Yönetici'lerimizin anlayışlarında olacaktır. Özellikle ve öncelikle, halkımızın sağlığı, güvenliği ve geleceğine dair ne varsa bu konuda sözü ve projesi olmayan hiç kimse bizden destek beklemesin. Yoksa; öyle veya böyle seçilseler bile yerel yönetici olarak değil, tarihe  'kifayetsiz muhterisler' olarak adları yazılacaktır.
Not: Yerel yönetimlerden taleplerimiz ve beklentilerimize devam edeceğiz.
     Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 22.01.2013
Hüseyin Kahraman

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol