KİMSE YAZMAZ İSE GELECEK KUŞAKLAR NEREDEN BİLECEKLER

Selahattin Demiraco, Pazartesi günü KIRKLAR HABER Gazetesinde çıkan yazısında Pınarhisarlı Tanhit sanatçısı Niyazi Avcı'nın ''Kırklareli müzesine kuşları ben verdim'' sözünü, yazısına (siz isterseniz bilgisini deyin) olduğu gibi aktarmış. Oysa biz Niyazi Avcı'nın söylediğinin doğrusunu 18 yıl önce yazdığımız ''EFSANEDEN GERÇEĞE KIRKLARELİ'' adlı kitabımızda dile getirmiştik. Demiraco her halde okumamış. Orada Müze ve Müze Binasının Hikâyesi üzerine geniş bilgi arasında bu TAHNİT EDİLMİŞ KUŞLAR'ı Niyazi Avcı'dan satın alıp müzeye bağışlayanlar da yazılıdır. Kitabın 330' uncu sayfasında bu bilgi vardır. Bizim buradaki rolümüz onların bağış yapmalarını sağlamak olmuştur. Türkiye'de ilk defa Kırklareli Müzesinde meydana gelen bu AV ve YABAN HAYATI SEKSİYONU'NU gerçekleştirilenler kuşları satın alıp müzeye bağışlayanlardır.
''Malik bilmezse Halik bilir'' derler. Bu müzenin binasını yıkımdan kurtarıp, müze olarak hizmete girmesine dek geçen 25 yılın öyküsünü anlatan bilgi ve belgeler arşivimizdedir. Şu kadarını kamuoyu bilmelidir ki yıllar önce Belediye Meclisi bu eski Belediye binasına yıkım kararı almıştır. Başbakanlık Yüksek Anıtlar Kurulu'na müracaat üzerine yıkım kararı durdurulmuştur. Belediye Meclisine yıkım kararı aldıran Muzaffer Ender'den sonra gelen Belediye Başkanı da binanın yıkımında ısrarlı olmuş, Danıştaya dava açarak, Yüksek Anıtlar Kurulu kararının iptalini istemiştir. Ancak Ankara'da Danıştay Belediyenin bu yıkım isteğini reddetmiştir. Müze binasının hemen balkon direkleri ve merdivenleri dibinden geçirilen caddenin yıkımı kolaylaştırmak için düşünüldüğünü görmek ve anlamak lazımdır. Bina yıkımdan kurtarıldıktan 25 yıl sonra müze olmuştur. Selahattin Demiraco tarih tahsil etmiş bir eğitimci yazardır. Zannederim Niyazi Avcı'nın ''Benim tahnit edip sattığım kuşlarla müzede Av ve Yaban Hayatı Bölümü meydana gelmiştir'' demesi gerektiğini bir yazısında ifade edecektir. Bu olay bana Eski Yunanistan'da Atina'da yanan kütüphanedeki bir kitapta yazılı olan bilgiyi ''Nereden öğreneceğiz'' diyenleri hatırlattı.
Bilindiği üzere atın ağzındaki dişlerin sayısı Atina kütüphanesindeki bir kitapta yazılıdır. Ancak Kütüphane yangınında bu kitap kül olmuştur. Bunun üzerine insanlar sızlanmaya, ağlaşmaya başlayarak, '' Bundan sonra biz atın ağzında kaç diş olduğunu nereden öğreneceğiz'' demeye başlamışlardır. Atın ağzında kaç diş olduğunu, atın ağzını açıp dişlerini saymak kimsenin aklına gelmemiştir. Balın tadını anlatmak için bal yemek gerektiğini kimse söylememiş.
Bizim ''ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINDA TRAKYA/Bir Mücadelenin Perde Arkası'' adlı kitabımızın ön sayfalarında şöyle bir yazı vardır:
''Eğer bir kimse bir fırsat çıkar da kimsenin göremeyeceği, köyleri yok eden bir yanardağın püskürmesi ya da tanımadığı bir ulusun yurdunun sınırlarına saldırmasını seyrederse onları kâğıda geçirmelidir. Eğer kendisinin bunları yazma yeteneği yoksa öykünün tümünü, anılarını, iyi bir yazara anlatmalı, o da okuyup öğrenebilmeleri için dayanıklı kâğıtlara geçirilmelidir."
Mesele budur. Her zaman her YANLIŞ'ın DOĞRUSU vardır. Onu bulmak, bilginin doğrusunu insanlara ulaştırmak gerekir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol