Kendini dayatan çözüm

Mevcut kriz, 1929 büyük krizinden sonra kapitalist sistemin yasadigi en büyük kriz. Bütün Dünya, bu konuda hemfikir ve artik konusulan, bu krizden nasil çikilacagi. Bu  tartisma dogaldir ki, ayni zamanda nasil bir sosyo-ekonomik sistemin tercih edilecegi tartismasini da beraberinde getirmektedir. Her ülke kendi tarihinden, kendi mevcut gerçekliginden kaynaklanan farkli cevaplar verecektir bu soruya.

Türkiye’nin cevabi ne olacak? Türkiye’nin son 90 yil içinde yasadiklari içinde cevabi bulabiliriz.

IKI DÖNEM, IKI POLITIKA

1920’ler Türkiye’sini anlatmak için sikça yapilan bir tasvir vardir: Savastan çikmis, yakilip yikilmis, azinliklarin gitmesi ile zanaatkârlarinin büyük çogunlugunu yitirmis ve toplu igne bile üretemeyen bir ülke. 1920’li yillara ait Türkiye ile Italya arasinda rakamlarla bir kiyaslama yapma olanagina sahip degiliz. Ama sunu rahatlikla söyleyebiliriz: Sömürge olmanin esiginden dönmüs ve 11 yil süren savaslarin ardindan ayakta durmaya çalisan Türkiye ile, sömürgeler edinme pesinde olan Italya arasinda çok büyük bir fark oldugu muhakkakti.

Iste bu Türkiye, sonraki yillar içinde farki kapatti. 1950 yilina gelindiginde Türkiye, Italya ile ayni gelisme seviyesine gelmisti.

Aradan bir elli yil daha geçti. Türkiye yeniden geride kalmaya basladi. Italya’da kisi basina düsen gelir, 2 000’lere gelindiginde yaklasik olarak Türkiye’nin üç katina ulasti. 1920 ve 30’larda ne yapti da Türkiye, o kadar geriden gelerek kendisinden çok ilerde olan ülkeleri yakaladi? Gene ondan sonra Türkiye ne yapti da ayni seviyede oldugu ülkelerin o kadar gerisine düstü? Iste krize çözüm konusunda aradigimiz cevap, Türkiye’nin 80 yillik bu pratiginde yatmaktadir.

HALKÇI DEVLETÇI EKONOMI

1922 yilinda Kurtulus Savasi sona erdi ve 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Izmir’de toplanan Iktisat Kongresi’nde Türkiye’nin nasil bir ekonomi politikasi benimseyecegi tartisildi. Serbest Piyasa sistemi benimsendi.

Ama 1920’lerin Dünyasinda, bir yanda büyük ekonomik krize sürüklenen kapitalist dünya, öte yanda büyük bir gelismeyi yakalamis olan Sosyalist Sovyetler Birligi vardi. Kemalist Cumhuriyet kisa süren bir denemenin ardindan planli kalkinmayi ve devletçiligi esas alan ekonomik modeli benimsedi. Anti emperyalist konumlanma, Türkiye’nin bu tercihi yapmasini kolaylastirdi. Atatürk’ün rehberliginde uygulanan ekonomik model, Halkçi Devletçi Ekonomi olarak bilinir.

1930-1950 yilari arasindaki gelismesiyle Türkiye, tarihte en hizli büyümeyi gösteren ülkeler arasinda yer aldi. Bu süre içinde temel sanayisini kurdu. Dengeli bir ekonomik kalkinma gerçeklestirdi. Memleketin en ücra köselerinde bile fabrikalar açti. Kayseri’de kurulan uçak fabrikasinda üretilen uçaklar Avrupa ülkelerine ihraç edildi. Türkiye kendi kendine yeten dünyanin 7 ülkesinden biri oldu. 1950 yilinda Türkiye’nin dis borcu yoktu. Bütçesi fazla veriyordu, cari açik diye bir sey bilinmiyordu ve Ispanya ve Yunanistan’dan daha ileride, Italya ile ise ayni seviyede idi.

SERBEST PIYASA EKONOMISI

1950 sonrasinda ise Türkiye adim adim Serbest iyasa ekonomisine yöneldi. Ama dönüm noktasi asil 1980 yilidir.

1980 askeri darbesinden bu yana yaklasik 30 yil geçti. Otuz yil içinde 1930’lu yillarda temelleri atilan ekonomi tasfiye edildi.

Kamu Iktisadi Kuruluslari satildi, kapatildi.

Sabit kambiyo rejiminden vazgeçildi.

Ekonomi Ankara’dan degil, Batili merkezlerden yönetilmeye baslandi.

Toplam Borç yükü toplam milli hasila seviyesine ulasti.

Gümrük Birligi ile dis ticaret ipotek altina sokuldu.

Tarima destek politikalari terk edildi. Sanayi korumasiz birakildi.

Kamu eliyle geri bölgelere yatirim politikasi terk edildi. Vb. vb.

Sonuç:

Kronik cari açik, 500 milyar dolar toplam borç, tarimi ve sanayisi disa bagimli, yabancilarin borsa oyunlari ile ülke disina akan milyarlarca dolarlik kaynak ve Dünyanin en kirilgan ekonomisi.

Elli yil önce bizimle ayni seviyede olan Italya bizden üç kat daha ileri gitmis. Geride olan Ispanya ve Yunanistan ise bir hayli önümüzde…

Alinmasi gereken mesaj son derece açik.

ÇÖZÜM

Tarihimiz, benimsenmesi gereken ekonomik modelin; Halkçi Devletçi Ekonomi oldugunu söylüyor. Ayrica Dünyada bugün yasanmakta olan gelismeler de ayni mesaji veriyor. Serbest piyasa ekonomisini bas taci eden bütün ekonomiler simdi krizle bogusuyor. Bulduklari çare ise kamulastirma.

Sarkozy, diger AB liderlerine çagri yapiyor: “Güçlerimizi birlestirelim ve stratejik kuruluslarimizin yabancilarin eline geçmesini önleyelim.”

Krize karsi su anda en korunakli ülkeler; kamuculuga öncelik veren, üretimi esas alan ulusal piyasanin önceliklerini göz ardi etmeyen ülkeler.

Arkada kalan dönemde, neo liberal rüzgarlarin güçlü estigi kosullarda halkçi-devletçi, milli ekonomide sebat eden Çin ve Hindistan gibi ülkeler ise bugün Dünyada basa güresen ülkeler konumunda. Tarih ve bugün; bütün insanliga ve Türkiye’ye bir tek çözümü dayatiyor: Kamuculuk.                              mbgultekin@ip.org.tr

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol