Bildiğiniz gibi dünya üzerinde birçok spor dalı vardır. Bazı dallar kitlelere hitap ederken bazıları da “kavga ve dövüş” sporu olarak gözükür ki aslında çoğu dövüş sporunun amacı savunma ile ilgilidir. Bunlardan bir tanesi de Karate. İlimizde de Karate dalında Lüleburgaz Şamiloğlu İhtisas Spor Kulübü faaliyet göstermektedir. Şamiloğlu spor Kulübü geçtiğimiz seneler içerisinde şampiyonalarda birçok birinciliğe imza attı. Geçtiğimiz ay ise İzmir'de yapılan 2002 doğumlu Bayan Kumite + 40 kg Şamiloğlu İhtisas spor kulübünden Beyza Ataklı Türkiye üçüncüsü olarak büyük ses getirmişti. Şemsi Şamiloğlu'nun antrenörlüğü'nü yaptığı Şamiloğlu İhtisas spor kulübü çalışmalarına Lüleburgaz'da İstasyon caddesinde devam ettiriyor. İlimizde birçok branşta değişik klüpler yer alsa da Karate konusunda tek bir kulüp ile temsil edilmemiz maalesef ki spor dallarında çok fazla ileride olmadığımızı gösteriyor.
Ayrıca Karate sporunun tarihçesine ve gelişine baktığımız şu şekildedir: Karate, Japon silahsız savaş sanatı Karate Do, için yaygın kullanılan kısaltılmış terim olup Japonca kara (boş) + te (el) + do (yol), sanat kelimelerinden oluşmakta ve silahsız elin yolu sanatı anlamına gelmektedir. Zen Budizm'i ve Japon kültürü ile yoğrulan Karate, kişinin kendini; bedensel ve zihinsel olarak eğitmesi ilkesi üzerine kurulu, eğitim sistemi sayesinde insanı şiddetten uzaklaştıran, barışçıl duygular beslemesini sağlayan bir disiplindir. Karate Okinawa adasında doğmuştur. Çin (özellikle Fujian) kaynaklı kempo tekniklerinin Ryukyu adalarının yerli dövüş stilleriyle kaynaştırılması sonucu Okinawa'nın çeşitli yer isimleriyle adlandırılan (Naha-te, Shuri-te, Tomari-te, vb.), ustadan ustaya önemli farklılıklar gösteren ve toplam bir terim olarak "Karate" olarak bilinen savaş sanatları doğmuştur. Karate'nin bu erken dönemine ilişkin en önemli belge Çince yazılmış olan ve 20. yüzyıl başlarına kadar yaygın olarak kullanılan Bubishi adlı kitaptır. Geleneksel Okinawa toplumunda Karate p?chin adı verilen samuray sınıfı tarafından öğreniliyordu.
Japon Budo'sunun Karate üzerindeki etkisinin 19. yüzyıla kadar sınırlı olduğu söylenebilir. Ancak 20. yüzyıl başında başta Gichin Funakoshi olmak üzere çeşitli Okinawalı ustaların Japonya'ya yerleşmeleri sonucu Karate Budo ile uyumlulaştırılmaya başlanmıştır. Bu aşamadan itibaren, gendai bud? adı verilen modern Japon savaş sanatları ile birlikte gelişimini sürdüren Karate, biçim ve anlayış yönünden Jigoro Kano'nun Jujutsu kökenli Judo'yu yaratmasından önemli ölçüde etkilenmiştir. Yine bu dönemde Karate'nin "boş el" anlamına gelen biçiminde yazımı yaygınlaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'na kadar Japonya'da dahi çok bilinen bir dövüş tekniği değildi. Daha sonraları ABD'li işgali sırasında popülerliği artmıştır. Fakat Amerikan ordusu işgal sırasında kendine karşı kullanılma riskinden ürktüğü için bu savaş sanatının bir savunma sporuna çevrilmesini istedi. Bu istek o zaman Karate'nin duyulmasında büyük rol oynayan Funakoshi tarafından karşılandı ve Karate'nin ilk spor versiyonu oluşturuldu. Bu sayede öğrenmesi yıllar alan ve oldukça zor olan sanat tüm dünyada popüler hale gelebilmiştir. Daha sonra öğrencileri tarafından stili, Ustanın şiir yazarken kullandığı mahlası olan Shoto, yer, okul anlamına gelen Kan ve metod, stil anlamına gelen Ryo kelimelerinin birleşimi olan Shotokan-ryo veya kısaca Shotokan olarak adlandırılmıştır.
Antrenmanlar
Giysilerine Karate-gi, öğrencilerine karate-ka denir. Karate antremanları genel olarak üç kısımdan oluşur. Bunlar, Kihon, Kata ve Kumite'dir. Kihon karatedeki temel tekniklerin parça parça çalışılmasıdır. Kata, sıraları önceden belirlenmiş çeşitli tekniklerin belirli bir sıra ile uygulandığı Karatenin kuşaktan kuşağa aktarılması için oluşturulmuş alıştırmalardır. Kumite antrenmanda yapılan dövüş alıştırmasıdır.
Karatede derecelenme kuşaklarla belirlenir. Bu kuşaklar azdan çok tecrübeye doğru değişik renklerle belirlenir. Şu kuşaklar mevcuttur:
Kuşak Açıklama
Beyaz- İlk alınan kuşaktır.
Sarı- İkinci alınan kuşaktır.
Turuncu- Üçüncü alınan kuşaktır.
Yeşil- Dördüncü alınan kuşaktır.
Mavi- Beşinci alınan kuşaktır.
Kahverengi- Altıncı alınan kuşaktır.
Siyah- Daha ileri kuşaklar numaralıdır; ikinci siyah kuşak gibi
Türkiye'de karate
Karate Türkiye'ye 1962 yılında Güreş antrenörü Halil Yüceses'in Japonya'dan dönüşü sonucu Judo ile birlikte girmiş, bazı Karate tekniklerinin çeşitli judo hocalarınca öğretilmeye başlanması ve Türk Silahlı Kuvvetleri yakın dövüş eğitiminde yer bulması üzerine tanınmıştır. 1969 yılında Judo Federasyonu teknik direktörü Michel Novowitch antrenör kurslarında judonun yanı sıra Karate eğitimi de vermiştir. Hakkı Koşar'ın öncülüğünü yaptığı Türkiye Amatör Karate Organizasyonu ile 1970'lerde judodan bağımsızlaşma sürecine giren Karate 1980'de Türkiye Judo Federasyonu'nun Türkiye Judo ve Karate Federasyonu olarak yeniden örgütlenmesiyle federasyonlaşmış, 1990'da ise Türkiye Karate Federasyonu kurulmuştur.
Türkiye'de Karate'nin ilk yıllarından itibaren JKA-Shotokan ekolü (Nakayama stili) açık bir egemenlik kurmuştur. Bu durum Karate'nin "geleneksel karate" ve savaş sanatı anlayışından çok bir müsabaka sporu olarak tanınmasına ve organize olmasına yol açmıştır. Türkiye Karate Federasyonu bünyesindeki spor karate faaliyetlerinin yaklaşık %95'i Shotokan stilindedir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol