14 bin kilometrekarelik bir yüzölçümü olan Karadağ’da Karadağca’nın yanı sıra; Boşnakça, Arnavutça ve Hırvatça’da konuşuluyor. Cumhuriyet ile yönetilen ülkede devlet başkanı ve başbakan yeralıyor. Yaklaşık 600 bin nüfusa sahip olan Karadağ, birbirlerine duydukları şüphecilikten dolayı AB üyesi olmak isteyen Balkan ülkelerinin arasında kendine yer etmeyi başarmış bir toprak parçası.
Eski Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyet’ten birisi olan Karadağ, bağımsızlığını ilan etmesinden 2 sene sonra, 15 Aralık 2008 tarihinde Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunda bulundu. 2010’da aday ülke ilan edildi, 2012 yılında ise katılım müzakerelerine başladı. Bilindiği üzere yakın zamanda NATO ile üyelik protokolü de imzalayan Karadağ, tahminlere göre 1 yıllık bir sürecin ardından topluluğun 29’uncu üyesi olacak. Karadağ devlet yetkilileri, NATO’yu uluslararası güvenlik ve savunma stratejisinin bir parçası, Avrupa Birliği’ni de modernizasyon niteliğinin bir eşi olarak kabul ettiklerini belirterek, bu yolda azimle ilerlemeye kararlı olduklarını belirtti.
2003 yılında Sırbistan’ın zorlamasıyla yeni Yugoslavya’ya katılan ama 5 yıl sonra bağımsızlığını ilan eden Karadağ’ın NATO üyeliğine davet edilmesine en çok Rusya karşı çıktı. Ülkeden yapılan açıklamada, beklenilen süre içerisine üyeliğe kabul edileceği kanaatinin hakim olduğu belirtildi.
NATO üyesi Balkan ülkeleri, özellikle Avrupa’ya köprü konumunda yer aldıklarını ifade ederek, bu vasfı bir garantör olarak gördüklerini açıklamışlardır. NATO, ülkelerden herhangi birine saldırı olması durumunda, bunu tüm üye ülkelere yapılmış olarak kabul ediyor. Ayrıca ortak bir bütçesi olmasından ötürü üye ülkelere askeri, sosyal ve kültürel olarak destekte bulunan NATO’nun, genişlemeye son derece önem verdiği bilinmekte. Karadağ’ın ardından Makedonya, Gürcistan ve Bosna Hersek’in de yeni üyeler olarak davet alabileceği, uluslararası kulislerden sızan bilgiler arasında.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bir süre önce yaptığı açıklamada, Balkanlardaki genişleme açısına dikkat çekerek, bunun bölgenin güven ile istikrarı açısından önemli olduğunu savundu. Rusya’nın Arnavutluk ve Hırvatistan’ın ardından Karadağ’ın da NATO üyesi olma yolunda ilerlemesine tepki göstermesinin sebebi olarak ise şu gösteriliyor. Rusya Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkanı Viktor Ozerov ve yine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ittifakın doğuya doğru ilerlemesinden rahatsız olduğunu ve NATO’nun tahrik edici bir tavra büründüğünü açık bir dille ifade etmişti. Rusya yöneticileri, Karadağ’ın 600 binlik nüfusu ile kendileri için askeri bir risk oluşturmadığını ama NATO’nun yeni üyeliklerle genişleyerek doğuya doğru ilerlemesinin ülkeleri için bir tehdit olduğunu öne sürmüştü. Ayrıca Karadağ’ın NATO’ya katılması durumunda Rusya, tüm ortak yatırım ve projelerini de sonlandıracağını açıkladı.
Karadağ’ın geçtiğimiz Ekim ayında göreve gelen yeni hükümeti de, NATO ve AB üyeliğinin en kısa zamanda gerçekleşmesini ümit ettiğini beyan etti. Ancak muhalefet bu konu hakkında farklı görüş bildirdi. Karadağ için tarafsız bir güvenlik politikasının ülke çıkarlarına daha uyumlu olacağını düşünen muhalefet, kamuoyunun NATO ve AB üyeliği konusunda henüz bir taraf olmadığını da hatırlattı. Bazı kaynaklar, halkın bu konudaki suskun tavrının, Kosova Savaşı sırasında NATO uçaklarının Karadağ’ı bombalamış olmasından kaynaklandığını dile getirdi. Karadağ, günümüzde batı merkezli siyasal sistemin bir parçası olma hedefinde bir ülke olarak nitelendiriliyor. Zira son seçimde galip gelen Demokratik Sosyalist Parti, ideolojiden ziyade reel icraatlara öncelik tanıyan bir parti olduğunu açıklamıştı. Analizcilere göre Karadağ, Batı ekseninde demokratik, Rusya ekseninde ise sosyalist bir bakış açısı sergiliyor.
Montenegro mirrors Balkan's targets
Montenegro, one of the most important Balkan countries, leaving Serbia in June 2006 declaring its independence, continues to be on the agenda of various politicians as they move towards NATO and the EU.
In Montenegro, an area of 14 thousand square kilometers, Bosnian, Albanian and Croatian languages are spoken. The president and prime minister are in the country ruled by the Republic. Montenegro, which has a population of about 600,000, is a piece of land that has taken its place among the Balkan countries that want to become members of the EU because of their suspicions about each other.
Montenegro, one of the six republics of the former Yugoslavia, was on the European Union's membership application on 15 December 2008, two years after its declaration of independence. In 2010, it was declared a candidate country and in 2012 it started to negotiate accession. As it is known, Montenegro, who recently signed a membership protocol with NATO, is estimated to be the 29th member of the group after a one-year period. Montenegrin state officials have stated that they are determined to proceed with decisiveness, stating that NATO is a part of the international security and defense strategy and the European Union as a partner of modernization.
Most opposed to the invitation of Serbia to join NATO in Montenegro, which joined the new Yugoslavia in 2003, but declared its independence five years later. It is stated in the statement made from the country that the opinion that it is acceptable to be a member of the expected period is prevalent.
NATO members have stated that they see this qualification as a guarantor, expressing their position as a bridge to the Balkan countries, especially Europe. NATO recognizes that if any of the countries are attacked, it is committed to all member states. It is also known that NATO, which has a military, social and cultural support to member countries because of its common budget, attaches great importance to expansion. Among the information leaked from international backstage is that Macedonia, Georgia and Bosnia Herzegovina can be invited as new members after Montenegro.
NATO Secretary General Jens Stoltenberg remarked in a recent statement that he emphasized the importance of stability and confidence in the region, drawing attention to the expansion of the Balkans. The following is the reason why Russia reacted to Montenegro's progress towards becoming a NATO member after Albania and Croatia. Viktor Ozerov, President of the Russian Defense and Security Committee, and Vladimir Putin, Russian President, have expressed a clear demeanor that the alliance is disturbing the way forward and that NATO is a provocative attitude. Russian officials claimed that Montenegro does not pose a military risk to them with a population of 600,000, but that NATO is a threat to the countries of its eastward expansion by expanding to new memberships. In addition, if Montenegro joins NATO, Russia announced that it would end its joint investment and projects.
In October, when Montenegro passed the new government, which came to the referendum, declared that it hoped that NATO and EU membership would take place as soon as possible. However, the opposition gave different views on this issue. The opposition, who thinks that an impartial security policy for Montenegro will be more in line with the interests of the country, reminded that the public is not yet a party to NATO and EU membership. Some sources have voiced that the people's silent attitude was due to NATO aircraft bombing Montenegro during the Kosovo War. Montenegro is now described as a country that aims to be part of the western-centered political system. The Democratic Socialist Party, which won the last election, explained that ideology is a party that gives priority to real performances. According to analysts, Montenegro is democratic on the west axis and socialist on the axis of Russia.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol