Aglamayan çocugu anasi bile tinlamazmis ya hani.
Aç birakirmis.
Terzidere'de…
Uzatmayayim…
Kiraz agacimizin meyveleri daha yesilken arizalandi.
Bize sözde ögretmen okulunda tarim dersinde bazi seyler anlatilmisti.
Bu anlatimlar her halde sözde kalmis olmali ki…
Baglama çalmaya benzemiyor yasamin olur olmaz gerçekleri.
Ne bir asi yapabiliyorum fidana…
Ne hastaligi durumunda bir ilaçlama yapabiliyorum.
Varsa da yoksa da baglama çaliyorum.
Agaçlar da baglamadan anlamiyor.
Ilçeye düstü yolum, haziranin ilk yarisi.
Hükümet kapisindan içeri sizip…
O kapi, bu mekân, su makam derken…
Aslinda kaymakam beyin kapisini çalip biraz söylesmekti muradim ama sabah sabah yapmadim.
Kiraz agacinin kahri düstü içime.
Sirf o yüzden…
Ilçe Ziraat Müdürlügü'nün kapisina çevirdim istikameti.
Kiraz agacinin hal'i pür melalini dile getirdim.
Anladi beni makamdaki.
Anladi da…
Anlatti yalnizca.
Yönlendirmeye çabaladi beni.
Oysa bendeki sorun anlamakla iyilesecek gibi degildi.
Anlatmak degil, yerinde görüp müdahale gerektiren bir durumdu.
Aha yine uzattim.
O gün köyüme gelen kaymakam beyle dedikodu yaptik.
Bu durumu anlativerdim.
"Neden ziraatçilar, veterinerler, köy ve köylüyle ilgili etkililer, yetkililer, köylere gelmezler?" türünden biraz serzenis, biraz durum saptamasi yapiverdik ya.
Ertesi sabah daha çayimdan bir yudum firtlamaya zaman buldum bulamadim derken…
Sokak kapimizda gülümseyen bir yüz belirdi. Hoslukla selamliyor ve: "Misafir kabul ediyor musunuz!" diyordu.
Az biraz baka durdum kapidakine. Ayni sevecenlikle: "Tabii! Buyurun!" dedim ya…
Gele gele meger kim gelsin!
Ilçe Ziraat Müdürü Hüseyin Yigin, hanemize, evimize konuk olmasin mi!
Derhal duruma el atti. Kirazi bir güzel elden ve gözden geçirdi. Numune alip…
Çayimizi bile içmeye zaman bulamadan…
Devirdigimiz günün gecesinin sabahi.
Hüseyin müdür bir kez daha kapida belirdi.
Bu güzel adam, bu içtenlikli insan…
Gereken ilaçlari torbaya doldurmus, geliverdi.
Detayli biçimde anlatti yapacagim isi, islemi, islevi.
Çay için ne kadar israrci olsam da…
"Kaymakam bey köy kahvesinde bekliyor, bir baska yere gidecegiz. Çayi bir baska zamana birakalim!" dedi.
Yaa! Iste böyle.
Köyüme, hem de haneme Ziraatçi geldi.
Sevindim.
Ugurlarken dedim ki ardindan: "Beni mahçup ettiniz demeyecegim. Çünkü beni utandiracak bir sey yapmadiniz. Ancak mutlu ettiniz. Çok tesekkür ederim!"
Tabi ki çok mutlu oldum.
Çünkü…
Köyüme ziraat müdürü geldi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol