KÖYLÜYÜ YERINDE TUTMAK

Anadolu'da dünyalar kadar toprak bos dururken, islenmeyi beklerken, bu insanlarin zoru nedir? 
Neden topraklarini, evlerini, babaocaklarini birakip birakip kaçarlar, varoslara kosarlar? 
Bu denli çildirmis midir insanlar gerçekten? 
Devlet eliyle, en azindan devlet gözetimi altinda, Trakya'nin verimli, mümbit topraklarina bu denli teknolojik saldiri gerçekten dogru mudur? 
Dünün tertemiz Çorlu'sunu, Lüleburgaz'ini, Çerkezköy'ünü nasil da acimasizca katlettiler. Kapasitelerinin bu denli üstüne çikardilar. 
Hattâ kapasitelerinin boyutlarini, genlerini bozdular. 
Çildirttilar adeta.
Insan topragi ve dogayi kirlettigi ölçüde kendisi de kirlenir. 
Kir içinde yasamaya mahkûm olur. 
Dogayi korumali, tahrip etmemeli. 
Denizleri kirletirsek balik ve deniz ürünlerinden yoksun kaliriz. 
Topragi kirletirsek toprakla aramiz açilir. 
Verim düser. 
Bunun sonu milim milim açliga dogru gider.
Taze gidayi, bol gidayi terk ederek kimyasal besin maddelerine dogru son hizla kosmamali insanlar. 
Önlenmeli bu çilginlik. 
Bunun zararini bir gün yeryüzündeki herkes çekecek.
Bu tehlike gerçekten mi görülmüyor?
Yoksa bu tehlikeyi herkes bal gibi görüyor da... 
Bu denli kemiklesmis, kroniklesmis bir vurdumduymazlik nedir, neyin nesidir?
Insanlari duymazdan gelmek, isyanlari duymazdan gelmek artik bir yönetim biçimi durumuna geldi demek ki. 
Kirletmeyin deniyor, kirletiyor insanlar...
Ormanlari kesmeyin, katletmeyin deniyor, kesiyor insanlar. 
Kesmekten de geçtik, toplu katliam için yakiyorlar...
Insanlari köylerinden, topraklarindan almayin, köylüyü köyde tutun ki taze yumurta, taze süt, dogal sebzeler, dogal meyveler, zehirsiz ekmek, hormonsuz domates yiyelim diyoruz... Dinlemiyor kapitalizmin agababalari.
Onbes yila gelene kadar dünyada kendi kendini besleyen birkaç ülkeden biriydik. Sanayilesmeyelim diyen yok. 
Ama sanayilesirken insanlarin meyve, sebze, et, ekmek yedigini, su içtigini, süt içtigini, meyvesuyu içtigini unutmayalim. 
Insanlar Toyoto yemiyorlar, insanlar Mersedes içmiyorlar.
Kapatmayin köyün okulunu, diyoruz...
Demiyor muyuz yoksa?
Kofçaz'in köy okullarinin bahçeleri gerçek anlamda eseklere, köpeklere, araçlara teslim. Okul binalarinin camlari, kapilari kirik, duvarlari harap, çatilari, kiremitleri çürük.
Köylü köyünü sevmiyor. 
Nefret ediyor köyünden. 
Kaçiyor. 
Köyü ve köylüsü olmayan bir ülke, bir toplum oluyoruz hizla.
Malini davarini ellerinden aliyoruz. 
Yok ederine elden çikartiyoruz. 
Koyunculugu en alt düzeye indirdik köylerde.
Ne olacak bu isin sonu? 
Ektigini degerlendirsek, gereken destegi versek. 
Ürettigi hayvanina gerekli önemi göstersek. 
Daha iyi üretmesi için devlet ve yetkililer olarak elimizden geleni yapsak.
Köy insani masum insandir. 
Dik kafali degildir. 
Mütevazidir. 
Köylüyü topraginda tutmaya gayret edelim.
Köylüyü topraginda tutmazsak, sehirlerde rahatsizlik duymayacak miyiz?
Köylüden sehirli de olmuyor ha! 
Unutmayalim!
Inanmazsaniz Istanbul'a alici gözüyle bir bakin. 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol