KÖYLÜLÜK VE YOKSULLUK KÜLTÜRÜ

Yillar önce okumustum Amerikali toplum bilimci Oscar Levis'in "ISTE HAYAT" adli kitabini. Iki cilt halinde, binyüz sayfalik Porto Riko Köylüleri üzerine bir arastirma kitabi. Ona siz isterseniz bir arastirma romanida diyebilirsiniz. Benim için kitabin önsözü ufuk açici ve bilgilendirici idi. Zira orada Porto Riko Köylülerinde gözlemledigi YOKSULLUK KÜLTÜRÜ'nden söz ediyordu.
Antropolojik ve Sosyolojik bir arastirmaydi. Ama yeryüzünde bir çizgi üzerinde bulunan ülkelerde, Türkiye'de de görülen bir kültürdü yoksulluk.
YOKSULLUK KÜLTÜRÜ daha ziyade köylerde, köylülük yasaminda, varoslarda, Gecekondularda bulunan bir kültürdür. Kendi kosullari içersinde daha iyisini, daha güzelini düsünmeden, istemeden ve kalkinmanin kendilerine dokunmadan gerçeklestigini düsünen insanlarin kültürü. Sehirlerde olan seyin buralarda olmadigini gösteren gerçek. Galiba Sayin Süleyman Demirel devri iktidari döneminde bunu bilerek, dikkate alarak, "SEHIRDE NE VARSA KÖYDE DE O OLACAK" diye söylemistir.
Yoksulluk Kültürü bir anlamda "Bir lokma, bir hirka" felsefesidir. Degisimi görerek degismemek. Bu konu üzerinde Türkiye'de iki bilim adami durmus, Yoksulluk Kültürü'nün Türk halkindaki yerine vurgu yapmislardir. Öldürülen Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil ve Prof. Dr. Orhan Türkdogan ayrintili degilse de bu konu üzerinde durmuslar, bu antropolijik ve sosyolojik olaya dikkati çekmislerdir. Bu ikisi disinda konu üzerinde durani görmedim.
Bundan önceki bir yazimda halktan, halkin kim oldugundan söz etmistim. Bir okurum halkin içinde Köylü nerededir ve Köylü Kimdir diye sormus, üzerinde durmami istemistir.
Bizim Türkiyemizde Köylü, nüfusun yarisini olusturan kesimdir. Ilk zamanlarda kirsal kesimde yasarken çok partili hayata geçtikten sonra kendi kültürü, gelenek ve görenekleri ile sehre gelmistir. Daha dogrusu Atatürk'ün sagliginda agizindan düsürmedigi, adini en çok kullandigi bir halk kesimidir köylü.
Herkesin bildigi gibi köy, Türkiye'de en küçük bir yerlesim birimidir. Insanlarin kuralsiz yasadiklari yerler. Onlara gitmesek de, onlara uzak kalsak da onlar bizim insanlarimizdir. Geçmiste agaç kütügünü yastik yapip yatanlar, beyaz ekmegi kara ekmege katik edenler, tuzla biberi karistirip yudumunu bananlar ve Mustafa Kemal'in Cumhuriyetin her yildönümünde milletvekillerine sordugu köylüler... Onlar bugün ne haldedir, ne bekliyorlar ve ne özlüyorlar? Bunu pek bilmedigimiz için onlar üzerinde fazla konusamiyoruz. Ancak Cezayir kökenli Fransiz düsünür, Franz Fanon onlara yani, köyüllere, köylere "Ayet gibi gitmek degil, köyün içinden Ayet gibi" çikmak gerektigini söyledigi insanlarin iç dünyalari, kafalarinda düsledikleri yasam biçimi önem tasimaktadir. Kasabaya, sehre gelip daha sonra köye dönmek için minibüs duraklarinda bekleyen, köye dönmeyi en büyük mutluluk sayan insanlar elbet bizim insanlarimizdir. Belki bugün onlar kurtulusu köyü terketmede, sehirde bulunmada görmektedirler. Ancak sehirlerde onlari ürkütmeye baslamistir. Sehirden köylere göçler görülmeye baslamistir.
Özetle, Köylü, kasaba ve köyün degismedigi, farklilasmadigi yerde yasamaktadir. Belki geçmise oranla köyün de, kasabaninda degistigi yönler vardir ve olmustur ama hiç degismeyen, onlarda varligini sürdüren, nereye giderlerse onlarla beraber giden bir ZIHNIYET vardir ki o, Köylülük'tür. Köylü olmaktir. Bana göre Türkiye'nin sorunu burada yatmaktadir. Büyük yigini, özünü bozmadan çagdaslastirmak en büyük, en önde gelen sorunumuzdur. Ancak bu sorun su an hiç kimsenin gündeminde yoktur. Köylü dertleriyle, çözemedigi sorunlariyla, asamadigi engellerle basbasadir ve içinden gelen sesle "KADER" demektedir. Kader, Yoksulluk Kültürü'nün bir parçasidir. Yasadigimiz sartalara razi olmak bizim kaderimizdir. Dörtbin yil önce söylenmis sözdeki gibi, "Babalari baska türlüsünü görmedi ogullari da görmeyecek..."
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol