2011 mayisinin ortasini geçerken Yunanistan'a yaptigimiz LMV gezisinde beni en çok etkileyen, ilgilendiren konulardan biri, Yunan köylerinin çok temiz, çok düzenli olusuydu.
Köy içi ve ara sokak yollarinin kaliteli asfalt olusu.
Bizim sehirlerasari ana yollarimizda bile rastlanamayan kalitede bir asfalt ve isçilik.
Nasil oluyor bu? Neden böyle oluyor?
Evlerin çok temiz, çok düzenli, çok bakimli olusu…
Bahçelerin mutlaka gösterisli tel veya göze hos gelici duvarlarla çevrili olusu. Bahçe düzenlemelerinin harikaligi. Çimenli, çiçekli bahçeler. Köy içi derelerin üzerindeki beton geçisler. Bizde menfez mi denir, o iste.
Hayvanciligi bütünüyle köy disina çikarmislar. Bir tek dört ayakli mahlûkat veya iki ayakli kanatli uçar görmedik köy içinde. Köpek te görmedik. Nerde öyle her köse basinda, her kapi önünde üzerimize ürüyecek alabaslar, karakulaklar!
Köy meydanlarina atilan çiftçilik aletleri, pulluklar, tirmiklar, traktör römorklari… Yok mu yani o insanlarda? Ama onlar köy meydanina uluorta atmamislar iste. Zaten görmedik ya. Kim bilir nerede kendi bilecekleri, isleyecekleri, gözlemleyecekleri bir yerdedir.
Köyün ana yolunun kiyisina atilan havyan gübresi yiginlari burada sözkonusu degil.
Yollarinda rast gele atilmis, serpistirilmis çer çöp neredeee! Yok öyle bisey.
Köyiçi yol kenarlari tam bir Avrupa görünümünde.
Insan bunlara baktikça, bunlari gördükçe su AB sürecinin neden beynimizi kemirdigini bir kere daha düsünüyor, bir kere daha algilamaya çalisiyor.
"Yahu, biz sizi AB'ye aliriz almasina ama… Bu görüntüyle, bu durumda, bu durusla, bu yasam biçimiyle, bu anlayisla, bu mantikla olmaz bu is. Almayiz sizi. Ancak egleriz, oyalariz, girgirimizi geçeriz, havanda su dövdürürüz, tuzaklar hazirlariz, bu süreçte size bir türlü yanlislar yaptiririz, aleyhinize dünyalar kadar oyun çevirir, dalavere düzenler, dalgamizi geçeriz…"
Kisacasi…
Köylerimizin bugünkü hirpaniligi, harabatligi, yikintiligi, pespayeligi ile bile AB'ye girmemeyi kanitlamis oluruz.
Örnegin, Kayalar mevkiindeki Kozluköy'deki o nezih bayan…
Palyo'daki tertemiz insanlar…
Evin sundurmasinda oturuyorlar. Bizi Türkçe dille çagiriyorlar çay ve kek için. Öyle içtenlikli, öyle oldugu gibi bir bayan ki ev sahibesi… Çat pat Türkçesiyle bize espriler yapiyor. Burada televizyonlardan Türk kanallarini izliyorlarmis. Iyimizi kötümüzü aliyorlar. "Alçak köpek!" diyor kadin, bizden duydugu gibi büyük bir yapmacik öfkeyle, gülüyor ardindan. Kalantor bir insan.
Giriyorum bahçe kapisindan içeri. Kekten aliyorum. Bunun üzerine Samsunlu Hakki ögretmen de geliyor. Beni kutluyor sonra arkadaslarin arasinda: "Hasan'in gösterdigi cesaret harika bisey!" diyor.
Aslinda "harika cesaret" filan gerekmiyor Yunan insaniyla hemhal olmaya.
Uzun sözün kisasi…
Demek ki neymis?
Köylerimizdeki bu düzensizlikler artik bizi biraz rahatsiz etmeli.
Köy meydanlarina ulu orta ativerdigimiz ziraat aletleri, evönü esyalari, çer çöp…
Ille de ille su hayvan gübreleri.
Demek ki neymis?
Hayvanciligi apar topar köy disina çikarmak…
Kaçinilmaz.
Niçin yapmiyoruz?
Eyyyy yetkililer!..
Eyyyy etkililer!..
Eyyyy sorumlular!..
Ve de eyyyy sorumsuzlar!..
Neden?
Niçin?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol