KÖYDE KIMLER OLMALIYDI?

Akli eren dostlarla, topluma ve öncelikle köylere, daha da öncelikle Kirklareli köylerine kafa yoran insanlarla bolca söylesiyoruz bu ara.

Bolca diyorum ya! "Bolca"nin miktari ne kadardir diye sorarsaniz, miktar bildiriminde zorlanabilirim bakarsiniz.

Hani, birkaç gün önceki yazim, "Her Köye Bir Ögretmen" demisti ya.

Bu güzel beyinli, güzel yürekli insanlarla konusurken, köylerde ögretmenin yaninda baska birimlerin, baska birimleri temsil eden insanlarin da olmasi gerektigini vurguladilar.

Kimler örnegin?

Imam zaten var. Osmanli'dan beri ana unsur, degismez eleman.

Sonra, Cumhuriyet geldiginde imamin yanina ögretmeni koydu. 1990'li yillarin baslarina kadar ögretmen köydeydi.

Kovuldu.

Saglikçi dediler örnegin. Saglikçilar köylerde kaçta kaç oldu? Bizim köyde durmadi hiç. Bazen birkaç yilda bir, bazen de yilda birkaç kere, birkaç saatligine gelir, köylüyle söylesine bir hasir nesir olur, yüz göz olur ve gider saglikçi.

Ziraatçi dediler. Ben mi kördüm, bizim köyde ziraatçi hiç görmedim. Sagir miydim, hiç duymadim bizim köye ziraatçinin geldigini. Belki dügüne dernege isi düsen olmustur bu meslek elemanlarindan, köyümüze öylelikle gelmis olabilir, bilemem.

Bir de veteriner. Köylümüz bir veteriner var, Abdullah kardesimiz. Anasini ziyarete gelir zaman zaman.

Bir de öbürü, çagrildikça, özel anlamda…

Bizler tabi kirk elli yil önceki köyleri düsünerek, o günlerin kosullarini ve bereketli günlerini düsleyerek konusuyoruz bunlari.

Simdilerde, köyünde ögretmen bulunmayan, toplumda ögretmene yeni görevlerin biçildigi bir Türkiye'de bunlari düsünmek, Terzidere'de Avrupa Futbol Sampiyonasi Final Maçi gibi bir ham hayal mi olur?

Iyi de köy dedigin yerde bunlar olmayinca da olmuyor.

Olmadi iste.

Köyler neden bitti saniyorsunuz?

Yoksa sizler halâ köylerin bitmedigini sananlardan misiniz?

Öyleyse siz hiç köye gitmiyorsunuz. Öyleyse eger, sizin zaten köyünüz yoktur. Ya hiç olmamistir ya da siz köyü, köylüyü, köycülügü çok gerilerde birakmissinizdir.

Köylü kalmak deyince, zihnen, davranis olarak ilkel kalmak anlaminda kullanmiyorum. Çaga uygun kosullarda, görgü kurallarini algilamis insanlar olarak, köylerin bakir, köylerin masum, köylerin tertemiz yasam biçiminden söz ediyorum.

Üreten, yaratan, var eden, çogaltan, temizleyen, zehirsiz, kimyasiz ürünlerini topluma hediye eden köylülerden ve köylerden söz ediyorum.

Her Çarsamba pazari'nda SSK tesislerinin kapi girisine oturmus, taptaze tere yagini, sütü, pekmezi, bali ve daha nice köy ürününü bizlere sunan Kizilcikdereli ve öteki köylerli kadinlardan, onlarin yaptigi isten, onlarin ürünlerinden söz ediyorum.

Örnegin, nisan ayi ortalarindan beri Terzidere'nin tertemiz dogasindan bilgisi, haberi olanlar anlar köyün ve köy yasaminin ne oldugunu.

Ayni zamanda Terzidere'ye zaman zaman gelenler bir de.

"Türk ulusunun gerçek efendisi, gerçek üretici olan köylüdür!" demis ya Atatürk.

Atatürk'ün bu konuda söyledigi baska bir seyler daha var. Söyle sesleniyor bir keresinde: "Gerçekten de yedi yüz yildan beri dünyanin dört bir kösesine yönelterek kanlarini akittigimiz, kemiklerini topraklarinda biraktigimiz ve yedi yüz yildan beri emeklerini ellerinden alip harcadigimiz, buna karsilik her zaman asagiladigimiz; bunca özveri ve sunularina (ikram-ihsan) karsilik nankörlük, küstahlik, zorbaca usak konumuna indirgemek istedigimiz bu soylu sahibin önünde bugün utançla ve saygiyla kendimizi toplayalim."

Bunun üzerine bir sey söylemek yetersiz olur.

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol