Zinde demistim ya hani.
14 Nisan Çarsamba günü Kepirtepe Köy Enstitüsü devresiyle olduktan sonra…
"Mustafa Ertas ahretligimin çagrisiyla bu kez Edirne'deyim.
Kepirtepeliler Dernegi'nin 17 Nisan etkinligi için. Tam da 17 Nisan 2010 Cumartesi…" demistim ya.
Mustafa Karaca'nin Bellek Yayinevi'ndeki "Sokaga is atmak," söylesisinden sonra DSI tesislerine geçtim.
Kepirlilerle, Kepirtepeliler Dernegiyle ikinci birlikteligim.
Tam da geçen yil bu siralar yine çagirmislardi, yine bir aradaydik.
Geçen yil çok önemliydi. 1972 yilinda Kepirtepe'de biraktigim, ayrildigimiz arkadaslarimi bulmustum otuz yedi yil aradan sonra.
Fikri Ak'i bulmustum örnegin.
Tuncay Isbilen'i...
Ve daha nicelerini…
Bu yil da yeni yeni görüstügümüz, bilistigimiz, kimi otuz sekiz yilin ardindan özlem giderdigimiz, kimi de yeni tanisikliklar edindigimiz insanlar oldu.
Yaslisi genci bir arada oluyor böylesi etkinliklerde.
Köy Enstitüsü çikisli insanlar da buradaydi, ögretmen okulunun her döneminden insanlar ve bizden sonra Kepirtepe Ögretmen Lisesi çikisli veya iki yillik Kepirtepe Egitim Fakültesi çikislilar da…
Köy Enstitülü Basri amca çikti mikrofona. "Bu kez fazla konusmayacagim," dedi. Demek ki o da fazla konusanlardan. Köy Enstitülüler genelde fazla mi konusurlar. Ahmet Malik te öyleydi. Baslayinca durmak, susmak bilmezdi. Hep o konusurdu. Pek te dinlemezdi. Demek ki ortada incelenmesi gereken bir seyler var.
O binalari nasil yaptiklarini anlatti Basri amca.
"Temel atarken bir arkadasimizin parmagi koptu. Kanamaya basladi. Arkadasimiz yerinden kimildanmadi. Öylece durdu… Parmagini öptü. Kanini temele akitti… Gülümsüyordu…"
Sustu burada. Konusamaz oldu. Bogazi dügümlendi.
Çok alkisladik burasini.
Sonra sürdürdü sözünü zoraki: "Kanim Kepir'in temeline karisti, dedi," deyip bitirdi.
Duygu yüklü alkisladik.
Nerden nereye…
O insanlarin emeklerine saygi için olsun, ögretmenlik zihniyetini yeni bastan ele almak günü çoktan geldi.
Kepirtepe Köy Enstitüsü ögrencilerinin, çikislilarin fotograflari slaytla gösterildi. Tek tek geçerken duvardaki görüntüler…
Birisi firladi ayaga: "Benim babam, benim babam," diye bagirarak, haykirarak. Çok heyecanli, çok onurluydu. Lüleburgazli ama Çorlu'ya yerlesmis, Hakan Ergün.
Sahneye çiktigimda durgundum. Belki biraz yorgun, belki moralim biraz ezikti. Formaliteden birkaç Rumeli, bir manolya, bir ögretmenim…
Ne zaman ki, Hakan Ergün'ün masasindan bol alkis, istekler ve ardindan bir duble de raki geldi… Karli Kayin'i, Günes Topla'yi, Leylim Ley'i nasil ki salon dolusu söylemeye koyulduk…
Derken Pinarhisar Yeniceli Nedim Baskan…
Tuncay geldi sonra yanima kadar: "Haydar Haydar'i istiyorum dostum," dedi.
"Zaman kisitliymis. Programi bitirmemiz gerekiyormus," dedim.
"Haydar Haydar'i söylemeden seni buradan indirecek adami vururum," dedi.
Salon dolusu, "Hos olayim olmayayim, o yar benim, kime ne?" deyip sonlandirdik geceyi, büyük bir sevgi esintisiyle.
Bu be! Bu iste!
Cosku da bu, birliktelik te…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol