Saygi duyduklari bazi nesneleri de "kara" önekiyle onurlandirmis, ödüllendirmistir adeta.
Topragi çok sevmistir, "Toprak ana" demistir.
Topraktan doymustur. Topraga saygisindan dolayi "kara toprak" demistir. Verimli, saklayici, dezenfekte edici, yeniden en temizini üretici ve Veysel'in deyimiyle, ne kadar iskence edersen o kadar hosnut olabilecek, bir o kadar verimli olabilecek kadar cömert.
Ulasimin en güvenilir biçimde gerçeklestirildigi tirene "kara tiren" demistir. Aslinda rengi kara mara degilmistir tirenin. Ona göre dayaniklilik ve isini en saglam biçimde yapmasi önemlidir.
Sevgiliyi çok sevmistir, "can" demistir, "canan" demistir.
Sevgilisi olmustur. Sevgilisinin gözü yesildir veya mavidir; bilemedik elâ veya kahverengi. Çakir göz de sevilir de… Türkülerde en çok "kara göz" islenmistir Karacaoglan'dan bu yana.
Baglamada çesitli düzenler vardir. Misket, müstezat, bozlak… vesair. Bir de adi üstünde "baglama düzeni" vardir, kimi buna "kisa sap" der.
Ama Türk insani baglamayi genellikle "kara düzen" çalar ve öyle de tanir.
Çamin da çesitleri vardir. Saymayacagim hiç birinin adini. Üçünü saysam, besini unuttu denir. Ama bu denli çam çesidinin içinde her halde en dayaniklisi "kara çam" olsa gerektir.
Bir aileye soy adi verilirken o ailenin en temel özellikleri göz önüne alinir kuskusuz. Benim dedeme palabiyiklarindan dolayi "amca sen olsan olsan Öztürk olursun," demis soy ad verici.
Bir aileye soy adi verilirken "Karaçam" denmesinde kuskusuz bir bilinç, bir niyet vardir.
Her çamin ömrü ve özellikleri bir olmaz. Tamam, tümü kisin yapragini dökmez ve hepsi de igne yapraklidir ya… Karaçam, daha bir dökmez ve daha bir igne yapraklidir. En dayaniklisi ve en ise yarayani "Kara çam" olsa gerektir.
Bir ilin, bir yörenin tarihine damga vurmak, adini altin harflerle yazdirabilmek o kadar kolay degildir gibime geliyor. Büyük çabalar, önemli özellikler gerektirir. Bunu ender kisiler, özellikli kisiler basarabilir.
Iste, Nazif Karaçam, bu ender insanlardandir.
Nazif Karaçam'in eserleri asirlarca basvuru kaynagi olacaktir. Karaçam'in eserlerine her basvuru, onun her satiri, her sözcügü, onun bir kez daha anilmasi ve asirlar sonra bile yasadiginin kaniti olacaktir.
Nazif Karaçam'in deyisiyle: "Konusulan insan, yasayan insandir!"
Asirlarca andigimiz insanlar vardir. Onlar hep yasiyorlar. Pir Sultan'in, Haci Bektas Veli'nin, Yunus Emre'nin öldügü iddia edilebilir mi? Yüregimiz her takildiginda, dilimiz her dönmediginde onlar kosmuyor mu imdadimiza?
Tevfik Fikret, Namik Kemal, Mehmet Akif… bu ulusa hep önemli bir seyler birakarak gittiler. Olumsuzluklar karsisinda dik durmayi, direnebilmeyi, tepki verebilmeyi onlar daha bir kutsallastirdilar.
Atatürk ölür mü hiç? Basimiz her sikistiginda ona basvuruyoruz ya. Seveni de sevmeyeni de onun üzerinden siyaset yapmiyor mu halâ?
Toprakla bir olan, topraga karisan, çagdasimiz olan, çagdasi olmaktan onur duydugumuz son zaman yazarlarimiz, ozanlarimiz, halâ bizimle bile yasamiyorlar mi?
Biz yasadikça onlar yasayacaklar. Nesiller var oldukça o büyük insanlar hep var olacaklar.
Trakya, Kirklareli ve Rumeli'nin ama genelinde Türk vataninin bagrindan yetisen Nazif Karaçam da tipki o insanlardan biridir.
Kendisine nice saglikli, verimli ve huzurlu yillar diliyorum.
Tohum toprak su günes dogada bulusunca
Yürek sevgi ask ates sinede ilisinca
Ulu Hak'tan beriye ol emri olusunca
Ülkemin topraginda bir Karaçam sivrilir.
Önce yapraktan kâgit, sonra filizden kalem
Kitaplasir sözcükler cosa yönelir çilem
Ulusal umurlarda aska çevrilir elem
Ülkemin topraginda bir Karaçam evrilir.
Berraki yüreklerde yorgun argin ufuklar
Parildayinca günes cana vurur umutlar
Yillar seda verince secde durur bulutlar
Ülkemin topraginda bir Karaçam devrilir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol